• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

GÖÇÜN PSİKOLOJİK SONUÇLARI

GÖÇÜN PSİKOLOJİK SONUÇLARI

Göçün psikolojik sonucu, geride bırakılan ülkenin veya bölgenin özelliklerine de bağlıdır. Fakir bir ülkeden zengin bir ülkeye göç etmek, kaçınılmaz parasal yararlarıyla, bilinçdışı bir suçluluk duygusu uyandırır. Bilinç düzeyinde böyle bir suçluluk, kişinin maddi kazanımları sonucunda arkadaşlarını, aile üyelerini ve hemşerilerini geride bırakmakla ilgilidir.

Böyle bir suçluluğun sonucunda Almanya’da yaşayan Türkler paralarının önemli miktarlarını Türkiye’ye yollamışlar, buradaki akrabalarına ve çeşitli ortaklıklara harcamışlardır. Bu süreçte büyük kayıplar ve hayal kırıklıkları yaşayanların, dolandıranların sayısı az değildir. Türkiye’den daha zengin bir ülkeye giden “Almancılar”ın orada, kolaylıkla müthiş paralar kazandıkları yönünde yargılar gelişmiş, kimisi bundan zevk duymuş, kimisi zarar görmüştür. (Çevirmen)

Ayrıca dünyanın politik açıdan ya da bölgesel olarak karışık bölgelerinden ayrılanlar, göçün yas tutma-özgürleşme sürecinde daha büyük zorluklar yaşarlar. Sığınmacılarda daha yaygın olabilecek başka bir suçluluk türü de "yaşamda  kalanın suçluluğudur". Diğerleri yapamadığı halde yaşamda kaldığı için suçluluk duyar. Ek olarak sevdiklerini, anayurdunu, yaşamındaki sürekliliği kaybettiği için yas tutar. Böylece suçluluk ve yas ilişkilendirilir ve birbirlerine karşı savunma amaçlı kullanılabilir. Sürekli yıkımın, ölümün ve kayıpların olduğu sorunlu bölgelerinden gelen göçmenler, yas tutmaya olduğu kadar, yaşamda  kalma suçluluklarını çözümlemeye de gereksinim duyarlar. (Awad, 1995)

Bunun aksine, bazı durumlardaki insani ve manevi anlamlarına karşın, zengin bir ülkeden daha fakir bir ülkeye yapılan göç, bilinçdışı suçluluk duygusunun dışavurumu olabilir. İsrail’den gelen göçmenlerde de suçluluk oldukça belirgindir. Onlar, diğer göçmenlerden çok daha yoğun bir biçimde, er ya da geç İsrail’e döneceklerine inanırlar. Dahası, dikkat çekmemeye çalışır ve “Vaat Edilmiş Topraklar”ı terk eden sığınmacılar gibi görülmekten (ya da kendilerini öyle görmekten) kaçınmak isterler:

Kendi anayurtlarında “yored” olarak adlandırılacaklardır. Yored, “İsrail’den ayrılarak alçalan” ve böylece Siyonizmin temel ilkelerine zarar veren kişi anlamına gelen küçük düşürücü bir takma isimdir. “Oleh”in tam tersidir. Oleh İsrail’e gelerek yükselmiş kişidir. Yored bencil, zayıf, başarısız bir insan, bir hain olarak algılanır. (Knafo ve Yaari 1997)

Knafo ve Yaari’nin tanımladıkları çeşitli yadsıma durumlarının arkasında, İsrail’den göç etmekle ilgili başlaması ertelenmiş bir yas olgusu vardır. Şimdi Montreal’de yaşayan Pnina Pinchevsky, bu konudaki deneyimini şöyle anlatır:

Göç deneyimimle ilgili gecikmiş bir tepkim var. Bu kadar gecikmiş olmasının nedeni belki de Kanada’daki ilk yıllarımda yaşanacak birçok ilginç değişimin ve uyumun olmasıydı: kocamla tanışmak, evlenmek, aile kurmak, sosyal hizmet kariyerimi oluşturmak, vb. Ancak orta yaş konuları (anne ve babamın sağlıklarının kötüye gitmesi, çocukların evden ayrılması gibi)  ile uğraşırken kayıplarımı ve göç için ödediğim bedeli değerlendirmeye başladım (aynı zamanda Kanada’da yaşamanın getirdiklerinin, götürdüklerinin ve olanaklarının da farkında olmama karşın). Ayrıca ilginç bulduğum bir nokta daha var: Tüm bunları düşünmeye başladığımda, yeterince gerçekçi ve görev odaklı bir kararla sosyal hizmet alanından ayrıldım ve psikoterapi alanına geçtim. Psikoterapi alanında sürekli olarak aitlik - (ya da daha kesin bir biçimde) ait olamama konularıyla ilgilenmekteyim. (Kişisel iletişim, Haziran 1998)

 

Türkiye’de yaşayan binlerce Yahudi 80’li yıllarda, Türkiye’deki rahat ve prestijli konumlarını bırakarak İsrail’e göç etmiştir. Bu göçün ardından sosyal açıdan varlıkları çok az hissedilmeye başlanmış, Yahudi cemaatinin eski canlılığı kalmamıştır. Sanki İsrail’e gidememiş, bu topraklardan ayrılamamış olmanın ezikliğini yaşar gibi.

Bu bölüm, Halime Odağ Vakfı Yayınlarından çıkan, Prof.Dr. Salman Akhtar'ın "Kimlik Ve Göç" adlı kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.​