• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

TOTEM VE TABU’YU OKUMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?

TOTEM VE TABU’YU OKUMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?

Bu metin şu açılardan önemlidir:

  1. Freud ilkel kabileler üzerinden insan ruhsallığının ilkel süreçlerini tanımlamış ve yorumlamıştır. Nevrotiklerle çalışırken ortaya çıkan gerilemede bu ögeler ile karşılaşılır.
  2. İlkel kabilelere yönelik örnekler anlatması ilkel süreçlerin hem somutluğunu gösterir hem de somut bir biçimde psikodinamiğini gösterir. Bu kitap, bir vaka örnekleri çalışması gibidir.
  3. Kleincıların temel metni olabilecek bir kitaptır. Melanie Klein’ın çocuklarla çalışırken ortaya çıkardığı birçok kavram (yansıtmalı özdeşim, tümgüçlülük, perseküsyon kaygısı, simgesel denklem, vb.) Totem ve Tabu’da vardır.
  4. Ensest kaygısı, çifte değerlilik, büyüsel düşünce, babayı somutlaştırma (totemizm) ögeleri ruhsallığı yapılandıran temel, preödipal süreçlerdir. Bu süreçlerin açıklanmasına bir giriş niteliğindedir.

Quinodoz şöyle yazar:

“1913 yılında yazdığı Totem ve Tabu adlı eserinde Freud, Ödipus kompleksinin evrensel doğasını ve özellikle de bu kompleksin insan benliğinin gelişimindeki yapılandırıcı rolünü açıklamaya çalıştı. Bu amacına, birincil sürünün babasının oğulları tarafından öldürülmesi hipotezi aracılığıyla ulaşmayı hedefledi. Oğullar, babanın yalnızca kendine sakladığı kadınlara sahip olmak istiyorlardı. Freud’a göre bu ilk suç, filogenez yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılır ve bu ilk cinayetle ilişkili suçluluk duygusu, her birimizin içinde Ödipus kompleksi biçiminde yeniden ortaya çıkar.”

Freud bu metninde ödipus kompleksini açıklamak ve tanımlamak için en ilkel süreçlerle ilgili verileri değerlendirir. Tasarımladığı birincil insan sürüsünün (primal horde) babası çok varsayımsal gelse de günümüzdeki bazı hastaların tanımladıkları tümgüçlü ve dürtüsel baba ya da anneyi ve kadınları aşağılayan baba tasarımı birincil insan sürüsünün babasına denk düşer. Tümgüçlü babanın yenerek inkorpore edilmesi ilkel nesne ilişkilerinin temelini açıklar. Baba (ve tabi ki öncesinde anne) yenerek inkorpore edilir. Freud, bunun sonucunda ortaya çıkan ağır suçluluğun ve dolayısıyla tabunun, ilkel korkuların, zulüm görme sanrılarının dinamiklerini açıklar.

İnkorpore edilen baba putlaştırılır ve bir toteme dönüşür. Totemin varlığı yasanın varlığının somut kanıtıdır; totem hayvanını yiyemezsin ve toteminden olanla evlenemezsin. Freud, ensest yasağının kökenlerini ilkel kabileler üzerinden anlatırken Ödipus Mitolojisinden daha fazla malzemeye sahiptir. Hatta malzemesi mit öncesi ilkel döneme aittir. Bununla beraber ilkel insanda cinsellik ve saldırganlık dürtülerinin güçlü kaldığı ve bastırılamadığı için ilkel insanın daha sert yasaklamalara ihtiyaç duyduğunu da gösterir. Freud ilkel insanın dinamiklerinin nevrotiklerden farklı olduğunu gösterir. Aslında paranoid-şizoid konumun, preödipal yapının ve sınırda yapılanmaların dinamiklerini anlatmaktadır. Ama bu terimleri kullanmamaktadır.

Örneğin obsesif nevrozlu birisinin bir başkasına zarar vermekten ama ilkel insanın kendisinin zarar uğramaktan korktuğunu açıklayarak aralarındaki farkı gösterir. Nevrotik kişi saldırganlığını yansıtmaktan korkarken ve bastırırken ilkel insan yansıttığının kendisine dönmesinden korkar çünkü yansıtmalı özdeşimi kullanmaktadır. Freud’un bu metinde yansıtma olarak adlandırdığı durumların çoğu yansıtmalı özdeşleşmedir. Dürtülerin gücünün ve benliğin zayıflığının yansıtmalı özdeşleşme ile dürtü yüklü kendilik parçalarının nasıl ölülere, liderlere, kayınvalide-kayınpedere, canlı-cansız cisimlere atıldığını anlatır. Bunların dokunma ve bulaşma korkularına dönüşümünü açıklar.

Bu kitapta çifte değerlilik özel bir konudur. Kitaptaki, çifte değerlilik durumlarını anlamak için psikoseksüel gelişim aşamalarına göre çifte değerliliği sınıflandırmakta yarar vardır. Oral dönemdeki çifte değerlilikte sevgi ve nefret yan yana değil iç içedir. Oral dönemin egemenliğindeki kişi sevdiklerini yer. Anal döneminde çifte değerlilikte sevgi ve nefret yan yanadır, sadistlik öndedir. Bu dönemin egemenliğindeki kişi severken acı çektirir, zulmeder. Bu dönemler preödipaldir ve bu dönemlere gerileyen kişi çifte değerliliğinin farkında değildir. Ödipal dönem ile farkındalık artar ve kişi sevdiği kişiye olan nefretini algılayıp bastırabilir hale gelir. Bu çifte değerlilik nevrotik düzeydeyken oral ve anal çifte değerlilik sınırda yapılanmanın özelliklerini taşırlar. Zaten çifte değerliliğin farkına varmak Kleiniyen açıdan depresif konuma ulaşmaktır.

Dürtüler şiddetlenip preödipal nitelikler kazandıkça çifte değerlilik kişinin kendisi tarafından algılanamaz hale gelir. Tabular ve sert üstbenlik bu aşamada devreye girer. Tüm bu süreçlerde saldırganlık dürtüsü ile ne yapılacağı temel rol oynar. Saldırganlığın ilkel savunmaları nasıl güçlendirdiğini ve paranoid-şizoid konumdaki dinamiklerini Klein çok iyi bir biçimde açıklamıştır.

Animizmi ve büyüsel düşünceyi irdeleyen Freud bu düşünce sistemi ile ilgili saptamalarını da belirtir. Tabu nesnesi ya da kişisi ve totem büyüsel güce sahiptir. Büyüsel güç ayartma kapasitesinden kaynaklanır ve bulaşıcıdır. Animizim ve büyüsel düşüncede düşünce tümgüçlüdür. Büyüsel düşünme biçiminde düşünce, gerçekliği değiştirme gücüne sahiptir. Benlik, çocuksu narsisizm düzeyinde tümgüçlü bir biçimde dış gerçekliği yönettiğine inanırken iç-dış ayrımı ile kendilik ve nesne ayrımı karışır. Bu açıdan büyüsel düşünce birincil sürece yakındır. Aynı zamanda büyüsel düşünme biçimine ulaşmış birisi yalıtım savunma mekanizmasını kullanabilir. Böylelikle ikincil süreç düşünme biçimiyle beraber büyüsel düşünmeyi yalıtılmış ve birbirinden ayrı bir halde sürdürebilir. Jacobson büyüsel düşünce ile bilinçdışında kişinin kontrol edilemez süreçlerin “birisinin” kontrolünde olduğu yanılsamasını sürdürdüğünü belirtir. Büyüsel düşünce ile tabunun oluşumu topluluk tarafından kabul edilirse yasaya başlangıçtaki olağanüstü gücünü verir.

Freud, çocuklarda, ilkel kabilelerde, psikozda, narsisizmde, obsesif nevrozda ve sanatta görüldüğünü belirtir. Bunlara manik savunmaları, kumar ve bağımlılığı, sapkınlığı, histerik nevrozu, rüyayı, masalı, miti, dini, geleneği ve yasayı katabiliriz. Sonuç olarak büyüsel düşünce ruhsallığın önemli dinamiklerindendir.

Ruh sağlığı alanında çalışanlarının bu durumların dinamiklerini bilmeleri onlara başvuranları daha iyi anlayıp onlarla daha iyi çalışmalarını sağlayacaktır.