• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

SOSYAL YAŞAMIN GELİŞİMİ

SOSYAL YAŞAMIN GELİŞİMİ

İnsan aile gibi bir topluluğun içine doğar. Kadın ve erkekten oluşan iki kişilik bir topluluğa üçüncü olarak çocuğun eklenmesi ile ilişkilerin dinamikleri değişir. Bir ilişkinin içine doğan çocuk, gelecekteki yaşamında da ilişkilerin içinde olmak ister ve böyle başlayıp giden süreç insanı sosyal bir canlı yapar. Doğarken verilen ağlama tepkisiyle ilşki başlar. 7. aydan sonra ortaya çıkan sosyal gülme ile duygusal iletişimde yeni bir öge ortaya çıkar. Ardından kelimeler devreye girer ve bireyleşme gittikçe artarken iletişimin kalitesi ve sosyalleşme de güçlenir. Çocuk 3-4 yaşlarına geldiğinde hayır demeyi ve öfkesini kullanarak sosyal ilişkilerine biçim vermeye başlar. Çocuğun bilişsel yetileri geliştikçe ailesel, cinsel, dini, etnik ve ulusal kimlikle ilgileri bilgileri ve yargıları artar. Çocuk için bu yargılar iki taraflıdır: iyi ve kötü. Çocuk bu ikiliği kullanarak kendi topluluğunu iyiler olarak algılar ve hep kendi topluluğunun içinde kalmayı sürdürür. Yani kendi ailesi en iyi, diğer aileler kötü; kendi cinsiyeti en iyi, diğer cinsiyettekiler kötü; kendi dinindekiler melek, diğer dindekiler şeytan gibi. Bu yargı depoları ergenlikte ve sosyal yaşamın zenginleşmesi ile normalleşir ama kişinin ait olduğu grubun iyiliği hep ön planda kalır.

GÜVEN, TANINMA, SAHİPLENME

İnsan topluluklarının, bir topluluğa ait olmanın birçok yönü vardır. İnsana güven verir, kişi kendini güçlü hisseder. Bir topluluğa üye olmak insanın yalnızlık, güçsüzlük ve çaresizlik duygularını sakinleştirir. Bir topluluğa girmek, orada tanınmak ait olunma ve sahip çıkılma duygularını ortaya çıkarır. Bu duygular kişinin kendini güvende hissetmesi, rahat olabilmesi için gereklidir. Ailede sevgi ve şefkatle karşılanan bebek, bu toplulukta ne kadar tanınıt ve benimsenirse temel güven duygusu o kadar iyi olacaktır. Yeni doğan bireyi devlet ve büyük topluluk da tanır, ona, adını, ailesini, özelliklerini, yerini belirleyen bir kimlik verir. Daha sonra topluluk içindeki etkileşimler kişinin kimliğinin farklı yönlerini olgunlaştırır.

Kişi ailesine biyolojik olarak bağlanır, anne-babası da kendi anne-babasına. Kişi, genişleyen ilişkiler ağı ile yerel, dini ve ulusal topluluğa bağlanır. Çekirdek ailesinde, en yakınındaki birinci derecedeki akrabaları ile bağlarında sorun olanlar, çatışmalı ailelerde unutulan çocuklar, sahiplenilmedikleri için başka ailelere, akrabalara verilen çocuklar, bağ kurma konusunda sorunlar yaşarlar. Daha temelde annesi ve babası ile bağ kuramayan çocuklar, gelecekte başka kişiler ve topluluklarla da rahat, samimi ve içtenlikli ilşkiler kurmakta zorlanırlar, kendilerini hep yük gibi görürler.

KİŞİNİN KENDİNİ TANIMLAMASI VE KENDİSİ İLE İLGİLİ İMGESİ

Kişi kendisini ya da grupları ve grupların bireylerini ilişki içinde tanır. Kişinin kendisini tanıması durumlar içinde yaptığı gözlemlere, çevresindeki kişinin kendisi ile ilgili gözlemlerine, özellikle yekın ilişkilerindeki kişilerin aktardığı veriler aracılığı ile olur. İlk planda bebek kendisini annesinin aktardıkları aracılığı ile tanımlar. Aile içinde güzel, yakışıklı, akıllı, yetenekli, biricik olduğu hissettirilen çocuk bu duygu üzerinden kendini tanımlar ve ilk adımlarını buradan aldığı güçle atar.

Kişilerle ilişki içindeki insan bu ilişkiler içinde anılar depolar. Örneğin babası ile ilişkisindeki anıları baba-çocuk ilişkisi deposunda biriktirir ve tüm bunların toplamından bir babanın çocuğu tasarımı oluşturur. Bu tasarıma başka babaların çocukları ile ilgili ilişkilerinden edindiği bilgileri de ekler. Yani yeni bilgiler ve tanıklıklar ile öğrenim ve gelişim süreci devam eder. Kişi burada edindiği bilgileri baba olduğunda da kullanabilir. Kişi yaşamda yere, zamana ve yanındaki kişilerin kim olduğuna göre lendisini farklı biçimlerde tanımlar. Kişinin yanında kardeşi varsa kardeş, annesinin yanında çocuk, işyerinde çalışan, arkadaşlarının yanında arkadaş olur. Ergenlik çağında bu rolleri pekiştirir, gençlikle birlikte olgunlaştırmaya başlar. Tüm üzerindeki rollerin, kimliklerin toplamından bir sentez oluşur. Sonuçta kişi ne zaman, nerede, kiminle olursa olsun içinde aynılık duygusu taşır, çevresindekilerde o kişi farklı davranışlarda bulunsa da onun aynı kişi olduğunu unutmazlar.

TOPLULUK ÇEŞİTLERİ

Bazı topluluklar amaçsız, bazıları amaçlıdır. Bazıları uzun süreli, bazıları kısa sürelidir. Örneğin ilkokuldaki bir öğrenci topluluğu birkaç yılla sınırlıyken mesleki bir topluluğa üyelik ölene kadar devam eder. Bazı topluluklar kalıcıdır içinden çıkılamaz. Örneğin etnik kimlik değiştirilemez. Oluşturulan toplulukları bir araya getiren en az bir özellik vardır: ortak amaç, ortak dil, ortak acı, gibi... İnsanlar bir topluluk oluşturduktan sonra bu topluluk içinde etkileşimler ortaya çıkar. Bazen başka topluluklarla ilişki kurmak ve etkileşime geçmek için topluluklar oluşturulur. Futbol takımı böyle bir gruptur, diğer takımlarla oynayabilmek için oluşturulur. Bir topluluğun birden çok amacı olabilir. Topluluğun üstlendiği işlevlerin bazıları açık, bazıları örtüktür. Bazen toplulukların varlığı ancak tehdit edildiğinde ya da belirli zamanlarda ortaya çıkar. Bir arada barış içinde yaşayan etnik topluluklar birbirlerini tehdit olarak algılamaya başlarlarsa etnik kimliklerine daha güçlü bir biçimde sarılırlar ve kimliklerinin özelliklerini daha ön plana çıkarırlar.

DİĞERLERİNİ TANIMA VE ÖTEKİLERİN İMGELERİ

Kişinin diğerlerini tanıması, benzerlikler ve zıtlıklar üzerinde olur. Benzerler birbirlerini hızlı bir biçimde tanırlar ve yakınlaşırlar. Bu tanımanın büyük bir kısmı bilinçdığı bir biçimde gelişir. Bazen bir bilginin, ortak özelliğin, aynı şehirden, mahalleden olmak gibi, öğrenilmesi bu yakınlaşmayı hızlandırır. Kişi tanıştığı bireyi zihninde bir yere koymak için tanımlar. Bu tanımlama da bizimkiler, ötekiler ve bir duygu yükü taşımayanlar grupları ve bunların alt grupları vardır. Benzerlikleri olanlar, yakın gözükenler, olumlu duygular taşıyanlar bizimkiler genel grubunu; zıtlıkları olanlar, uzak gözükenler, olumsuz duygular taşıyanlar ötekiler genel grubunu oluşturur. Ötekiler grubu kişinin kendisini tanımlaması için önemlidir. Kızlar-erkekler, müslümanlar-hristiyanlar, Türkler-Yunanlar gibi zıt olan ya da zıtmış gibi gözüken gruplar kişinin kendisini, karşısındakileri ve aralarındaki ilişkileri tanımasında önemlidir. Bu önyargılar bireylerin gruplaşmasını sağlar. Bu gruplaşmalar sayesinde davranışlar ve ilişkiler belirli kalıplar kazanır. Bu kalıplar gelişme sırasında gereklidir. Normal bir gelişim sonucunda bu kimlikler sindirilir ve abartılı, marjinal yönlerini kaybederler. Kendilerini tanımlamakta, aynılık duygusunu sürdürmekte zorluk çekenler, sahiplenilme duygusunda eksiklik hissedenler, değerliliklerini bireysel olarak hissedemeyenler bir gruba ait olma, bir grubu savunma konusunda daha güçlü bir motivasyona sahiptirler. Bir gruba, topluluğa ait olma ve bu topluluk üzerinden kendini tanımlama doğudaki toplumlarda daha sıktır.

HAFIZA, AYRIM YAPMA, BÜTÜNLEŞTİRME

Kişileri, grupları, ilişkileri tanımlayabilmek için anıları toplayabilme, sınıflandırabilme ve tanımlayabilme yetisi gerekmektedir. Anıların, gerçeğe yakın bir biçimde depolanabilmesi için; iç ve dış dünya arasındaki, farklı zamanlar, farklı kişiler ve farklı ilişkiler arasındaki ayırımların yapılabilmesi, benzerliklerin ve zıtlıkların ayırdına varabilmesi gerekir.