• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

ÇOCUKLARIN CİNSEL KONULARDA BİLGİLENDİRİLMESİ

ÇOCUKLARIN CİNSEL KONULARDA BİLGİLENDİRİLMESİ

   Dünya Sağlık Örgütü, cinsel sağlığı; doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamı, üreme yetenekleri ve bu yeteneği ne zaman ve ne sıklıkla kullanacakları konusunda karar verme özgürlüğü olarak tanımlamıştır. Kadın ve erkeklerin sağlıklı bir cinsellik ve üreme süreci geçirmeleri için daha cinsel olarak etkin olmadan bilgilendirilmeleri gereği önemli bir konudur. 

   Cinsellik sadece cinsel organlarla yaptığımız bir eylem olmayıp, tüm varoluşumuzu yansıtır. Cinselliğimiz sadece biyolojik yapımızdan değil, aynı zamanda psikolojik yapımızdan, hatta dinsel ve kültürel temellerimizden etkilenir.

   Bazı ebeveynler  “çocuklar ne kadar az bilgiye sahip olursa, bu tehlikeli konuyla o kadar az ilgilenirler” diye düşünürler. Bu düşünce hem geçersiz hem de olanaksızdır.     

   Bugün çocuk istesek de istemesek de sınırsız bir uzay çağında yaşamaktadır. Bilgiler ve çeşitli görüntüler her an ona saldırıya hazırdır. Çocuklar ne kadar korunsalar da medya, dergi, internet vs. dışında tutulamazlar. Böylece bu değişik ortamlarda çocuk cinsellikle ilgili birbirine benzemeyen çeşitli bilgiler alır. Merakı, zekası, duygusallığı ve arzuları ile her an daha fazlasını ister. Ticari heyecan ve pornografik gürültüden uzak, çocuğa yardım edecek, her şeyi yerli yerine oturtacak, cinselliğin derin insancıl yönünü hissettirecek ve onu günden güne ve yavaş yavaş eğitecek olan ana babalardır. Çocuk ailesi içinde gerekli denge ve uyumu bulamazsa,   yetişkin kişilerin oldukça çarpıcı, sert, hem gizli hem teşhirci cinselliği, çocuğu şaşırtacak, mutlu ve dengeli bir görüntü sağlamayacaktır.

   Geleneksel olarak genellikle aileler “cinsellik” hakkında konuşmaktan rahatsız olur, kaçınırlar ya da çocuklarının cinsel aktivitelerini ikaz etme, ahlak dersi verme, azarlama gibi tepkiler gösterir ve söz içermeyen davranışlarda bulunurlar (görmemezlikten gelme, kapıyı kapama ve cinsel konuları konuşmaktan kaçınma) . Bazı ana-babaların “çocuğum bana hiç bir şey sormadı “demesi çocuklarına bu fırsatı vermemelerinden ve duymaktan kaçındıkları sıkıcı soruları unutmalarındandır. Oysa küçük yaşlardan itibaren çocuklar soru sorabileceğini hissederse hemen sorar, soramadığını arkadaşlarından, sözlüklerden ya da başka kaynaklardan öğrenmeye çalışır.  

  Çocuk cinselliğe ilk adımı, anne-baba- çocuk üçlüsünün duygusal şeması içinde atar. Şunu belirtmek gerekir ki, çocuk için kullandığımız cinsellik kelimesi, büyükler için kullanılan anlamdan çok daha değişik bir gerçeği kapsar. Çocuğun bir cinselliği vardır, ancak bu hayal ve düşler aleminde yaşar. Daha sonra anne ve babanın gördüğü, yaşattığı kadın erkek kavramıyla beslenen bu hayal gücü genişler ve duygular uyandırır. Sosyal çevrenin işe girmesiyle iyice şekillenir. Çocuğun şekillendiği yıllarda, anne babalarının verdiği mesajlar çok önemlidir ve uzun süreli etkiye sahiptir.  Burada üzerinde durulması gereken bir konuda    babanın çocuğun sosyal ve cinsel gelişimi üzerine etkisidir. Geleneksel toplumlarda baba genelde eğitim işini anneye bırakır ve çocuğa daha mesafeli davranır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki eğiten, baskın ve çocuk bakımına aktif katılan babalar, büyük olasılıkla maskulin (erkek özellikleri belirgin olan) oğullar ve feminen (dişi özellikleri belirgin olan) kızlar yetiştirirler. Baba yokluğunda, erkek çocukların daha düşük maskülinite puanlarına sahip oldukları ve babasız evlerde büyüyen erkeklerin yetişkin yaşamlarında daha az başarılı cinsel uyum gösterdikleri saptanmıştır. Genel olarak, erken dönemde baba yoksunluğu, erkeklerin psikoseksüel gelişimi üzerine derin tesirleri olmaktadır. Kızlar da, feminen olmayı maskülen babaları ile olan olumlu ilişkileri yoluyla öğrenirler. Babanın kızlarını red ettikleri durumlarda ( belki de erkek çocuk tercihleri nedeniyle) kızların kendilik saygıları ve başkaları ile ilişki kurma yetileri bozulur. Babasız büyüyen kızlarda kadınlık rolü öğrenmekte güçlüklerle karşılaşabilmektedir. Babasız büyümüş (veya babasıyla olumsuz ilişkiye sahip) ergen kızlar cinselliğe daha erken yaşta başlamakta ve ilişkilerinde sık partner değiştirmeye eğilimli olmaktadırlar.

  Be sebeplerden dolayı çocuk ve ebeveyn arasındaki iletişim açık, tutarlı ve olumlu olmalı ve en önemlisi de mümkün olduğunca cinsel eğitime erken başlanmalıdır. Gerekli olan, çocuğa cinsellik hakkında her şeyin değil, daha önemli olan temel gerçeklerin aktarılmasıdır.

    Yaşam boyu gelişen, olgunlaşan, sonuçta kendine yeterli olmayı öğrenmesi beklenen çocuğun kendinden beklenen cinsel davranışların ne olduğu sağlıklı bir şekilde öğretilememektedir. Erişkin cinselliği hakkında pek çok temel çocuklukta atılmaktadır. Bu nedenle çocuk cinselliği ile ilgili bilgiler, çocuk eğitimi ve sağlığı ile ilgili olan herkes, aile öğretmenler için temel bilgi olmalıdır. Cinsel eğitimde cinsellikle ilgili biyolojik ve anatomik bilgilerin verilmesi ve bunlarla bireyin psikolojik gelişimi arasındaki dengenin kurulması ve cinselliğe ilişkin tutum ve davranışların üzerinde durulması ön görülmektedir.  Aileler vücut ile ilgili açıklamaları diğer organlar konusunda daha rahat yapmakta ancak sıra cinsel organ ve işlevlerine geldiğinde utangaçlık ve rahatsızlıkları devreye girmektedir. Oysa genital bölgede diğer beden bölgeleri gibi ele alınıp gizemli, utanılacak, suçlanacak bir şey gibi yaklaşılmadığında çocuğun kabulü ve uyumu daha kolay olacaktır. Cinsellik konusunda bilgi verecek kişinin bu konuda rahat ve sakin davranacak biri olması tercih edilir. Seçim çoğu kez çocuk tarafından içgüdüsel olarak yapılır, güç sorularını en iyi şekilde çözümleyecek olanı hemen bulur. Ancak anne ve baba aynı derecede konuya eğilebiliyorsa çocuk tarafından aynı cinsin seçilmesi daha olağandır.

   Çocuğun takvim yaşından çok, gelişimsel yaşı onun cinsel ilgilerinin uyanma dönemini belirleyecektir. Cinsel eğitimde uygun materyaller kullanılmalıdır. Kullanılan kelimeler çocuklar tarafından yanlış anlaşılabileceği ve kafalarını karıştırabileceğinden ötürü dikkatle seçilmelidir.  Çocuk hazır olmadan verilecek cinsel bilgiler anlaşılmayacak hatta rahatsızlık yaratacaktır. Bu durumun terside söz konusudur. Çocuğun düzeyinin çok altında anlatılan bilgilerde onu doyurmayacak, yetişkine güvenini sarsacaktır.

   Yapılan çalışmalar, ergenlik döneminde cinsel bilgilerin çoğunun arkadaş çevresinden ve medyadan edinildiği, bu durumun ailelerle çok az konuşulduğunu göstermektedir. Bu durum daha çok çocuklarla zamanında yeterli kurulamamış iletişime bağlanmaktadır. Ergenler çoğu zaman ailelerinin kendini anlamadığından yakınırlar ve cinsel konuları onlarla konuşmaktan çekinirler.  Bu durum anne babaları farklı çözüm yollarına itmektedir. Şunu bilmek gerekir ki izin vermek eğitmek değildir. Hoş görülü davranışlar bir çözüm değildir. Önemli olan göz yummak ya da baskı kurup kısıtlamaktan çok, gençleri ilerde rastlayacakları kişilerle ilişki kurmaya hazırlamak, kurdukları ilişkilerin sonuçları ile ilgili düşünmelerini sağlamak ve kendi sorumluluklarını taşımasına yardım etmektir.  Başlangıç noktası vücudun kavranması, kendi görüntüsü, sonra diğer kişinin ve kişilerin görüntüsüdür. Eğitim sorumluluk duygusundan, kendi kendini idare etmekten, seçim yapmasını bilmekten başka nedir ki? Diğer alanlarda olduğu gibi cinsel alanda da bu aynıdır.

 

Kaynak: Ankara GATA Eğitim Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi A.D