• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

KAFKA’NIN “DÖNÜŞÜM”Ü: PREÖDİPALİN DİLE GELİŞİ

KAFKA’NIN “DÖNÜŞÜM”Ü: PREÖDİPALİN DİLE GELİŞİ

Dönüşüm, insan yaşamının önemli bir ögesidir. Ruhsallık ve beden, değişimlere ve dönüşümlere gebedir. Ufak değişimlerin insan ruhsallığında yaptığı dönüşümler zaman içinde her insana kendine özgü bir karakter ve kimlik verir. Kafka’nın “Dönüşüm” (1915, Almanca özgün adı “Die Verwandlung”, İngilizcesi “Metamorphosis”) adlı öyküsünde insanın iç dünyasına yönelik özel bir noktaya temas edildiğini görürüz. Kafka; düşünülemezi düşlemlemiş, hem hatırlanamaz hem de travmatik nitelikteki oral ve anal dönem ögelerini söze dökmüştür. Söze döküşündeki ustalık çocuğun yaşamının bu erken dönemlerindeki yetersizlik, konuşamamazlık ve soyut düşünememe halinin zıttı bir özellik taşır. Dile getirilen durumlar erişkin ruhsallığının derinlerinde ve pek kolay ulaşılamayan bir yerlerdedirler. Öykünün farklılığının ve çarpıcılığının bir kısmı buralardan gelir.

2015 yılında İstanbul Psikanaliz Derneği’nin düzenlediği İstanbul Psikanaliz Buluşmaları’nın konusu “Dönüşümler” (İngilizcesi “Transformations”) idi. Bu toplantıdaki konuşmacılar psikotik-nevrotik, ölü-canlı, seansta yeniden canlandırma-söze dökme arasındaki ve dürtülerdeki dönüşümleri ele aldılar. Tüm bu dönüşümlerde ruhsal yapılanmanın sözü kullanabilmedeki ya da deneyimlenenleri söze dönüştürmedeki yeteneğinin önemi öne çıkıyordu. Psikanalizin ve psikanalitik yaklaşımın imge, varsanı, düş ve düşlemi söze dökebilecek ve yorumlayacak özel ortamı oluşturmadaki rolü ve böylelikle yukarıdaki dönüşümlere sağladığı olanağın değeri dikkat çekiciydi.

Metamorfoz (metamorphosis) canlı biliminde, ileri düzeyde hücresel değişiklikler geçiren canlılar için kullanılır. Bir tırtılın kelebeğe, larvanın kurbağaya başkalaşımı buna örnek verilebilir. Kafka, öyküsü için hayvanlarda kullanılan bir tanımı seçmiştir. Zaten Gregor insandan hayvana doğru bir metamorfoz yaşamıştır. Metamorfoz (metamorphosis) ve transformasyon (transformation) İngilizce’de eş anlamlı kelimelerdir. Metamorfoz, meta (Yunanca değişim) ve morfoz (Yunanca biçim) kelimelerinden türemiştir. Transformasyon ise Latince kökenlidir, trans (değişim) ve formasyon (biçim) kelimelerinden türer. Görünüm ve nitelikteki, daha çok iyi yöndeki değişimi tanımlar. Kafka’nın öyküsündeki dönüşüm ise geriye doğrudur, kötü huyludur ve sonucu ölüm olmuştur. Öyküde birkaç dönüşüm (bebeklik-erişkinlik, hayvanlık-insanlık, ortakyaşam-ayrışma, birincil süreç-ikincil süreç düşünme gibi) bir arada işlenmiştir.

“DÖNÜŞÜM”ÜN SEYRİ

“Gregor Samsa bir gün bunaltıcı düşlerden uyandığında...” diye başlayan öykü pek bir uyanıklık dönemini anlatmaz. Öykü, insanın uyanarak kurtulmak isteyeceği bir kabusa benzer. Kafka, Gregor’un “gördüğü düş değildir, odası nasılsa öyledir.” diye devam eder. Çevresi henüz bozulmamıştır. Sert kabuktan bir sırtı, ince ve cılız ayakları vardır şimdi. Aslında kumaş pazarlamacısıdır Gregor, yani insanların elbise yapabileceği kumaşlar pazarlar. Duvarına kürk atkılı ve kürk şapkalı bir kadın resmini çerçeveleyip asmıştır.

Metamorfoz, içinde bolca metafor içeren bir öyküdür. Düşlerden uyanmayla başlar, yaşananların düş olmadığının altını çizer ve gerçekdışı olanı gerçekmiş gibi algılamaya yöneltir. Neyin düş neyin gerçek olduğunu anlamamızda insan için sınır olan deriden, giysilerden, pencereden ve kapıdan söz edilir yeri geldikçe. Kafka, Gregor’un böcek kabuğuna dönüşmüş derisinden kumaş pazarlamacılığına oradan da kürklü kadına geçer. Böcekleşmenin garipliği kadınların kürk giyebildiğine yapılan vurgu ile azaltılır sanki. Gregor bu resmi çerçevelemiştir. Kadının kürk giydiğinde hayvan olmadığı, kürkü bir araç olarak kullandığı durum çerçeve ile sabitlenmiştir. Elbette bu bir kadın olunca akla anne imgesinin çerçevelenip zihinde tutulmasını da getirir. İleriki günlerde bu imgenin korunması Gregor için daha önemli hale gelecektir.

Duvar ve pencereler yaşanan odanın sınırlarını belirlerler. Gregor’un bakışı pencereden dışarıya yöneldiğinde odanın dışındaki gerçeklikle karşılaşırız. Kafka, okuyucuyu insanın en içindeki düşlerden, uykusundan başlayarak adım adım dışarıya çıkartır. Bu dışarıya yönelişin ardından Gregor hemen geri dönmeyi biraz daha uyumayı düşünür. Kafka okuyucuyu iç dünyadan dış dünyaya oradan tekrar iç dünyaya yöneltir.

Gregor sağına dönüp uyumayı sevse de şimdi dönemez. Yaşadıklarını bir kabusa dönüştürebilecek ve acı gerçeklerden kurtarabilecek uykulara ve düşlere geri dönemez. Yeniden uyuyamayınca böcek olmanın sıkıntısını yaşamak yerine işinin hoşuna gitmeyen yönlerini anımsar. Erken kalkmayı sevmez. Diğer pazarlamacıların “harem kadınları gibi” olan yaşantısına öykünür. Eğer bir ailesi olmasa müdüre çıkıp söyleyecekleri, şikayetleri vardır. Ailesinin ve borçlarının olması bunu yapmasını engeller, onu müdürüne karşı sessizleştirir. Acaba böcek olmak Gregor’a iyi mi gelmiştir?

Gregor sabah uyanamayınca bineceği treni kaçırmıştır. Hastalık bir mazeret olamaz onun için, hiç olmamıştır şimdiye kadar. Acaba böcek olmak bir mazeret olacak mıdır?

Annesi seslenir uyanması için ve yanıt vermek istediğinde iki sesin arasındaki fark ortaya çıkar. Aradaki ahşap kapının sesindeki değişimi gizlediğini düşünür. Gregor’un sesi hem annesine göre hem de geçmişine göre farklıdır. Sonra babasının ve kız kardeşinin sesi duyulur. Sırayla tüm aile üyeleri Gregor’a ulaşmak ister.

Ses ve söz insanın iç dünyasını yansıtan en özgün ve en özel araçtır. Yalnızca iç dünyayı yansıtmaz; iki insanın iç dünyası arasında bağlantı kurulmasını ve bir ara alan oluşmasını sağlar. Bu bağlantı ve ileti aktarımı hem bilinç hem bilinçdışı düzeyinde gerçekleşir. Gregor ise sesle bağlantı kurma yetisini kaybetmiştir. Odadan dışarı açılan ahşap kapı gibi sesi kapanmış, böceklerin frekansına kilitlenmiştir. Onun sesi kapanınca onunla ilişki kurmak isteyenlerin sesi yükselir. Kız kardeşi yalvarır. Gregor ise önce yaşadığı şoku üzerinden atmak ister. Kuruntularının nasıl dağılabileceğini merak eder.

Hareket etmek istediğinde bedenini kontrol edemediğini anlar. Bedensel engelleri yataktan kalkmasına izin vermez. O istiyordur ama yapamıyordur. Pencerenin dışındaki sis de görüşünü engelliyordur. Bu engelleri aşamaz ve yatmayı sürdürür.

Gregor, en ufak hatanın sorgulandığı bir firmada çalışmaktadır. Firmanın temsilcisi olarak müdür gelmiş, Gregor’a ne olduğunu sorgulamaya başlamıştır. Gregor’dan şüphelenir ve çalışmalarını yetersiz bulur. Gregor müdürün suçlamalarına karşı kendisini savunmak ister, konuşur. Müdür sert ve anlayışsız bir üstbenlik taslağı, Gregor ise zayıf ve sesini çıkartamayan böceğe dönüşmüş bir benlik taslağı gibidir. Eğer Gregor kapısının önüne gelenleri korkutursa sorunu kalmayacağını ama durumunu soğukkanlılıkla karşılarlarsa işe devam edeceğini düşünür.

Gregor söylediklerinin anlaşılmadığını fark eder. Sözel iletişimin koptuğu, çıkardığı seslerin anlaşılmadığı bir evrededir. Bu hal, çocuğun konuşma öncesi evresine benzer. Bu evrede çocuğun bir çevirmene ihtiyacı olur. Bu çeviriyi anne yapar ve çocuğun çıkardığı sesleri kelimelere dönüştürür, bu seslere anlam yükler. Gregor böcekleşince böyle bir olanaktan yoksun kalır. Onun çıkardığı sesleri anlayabilecek ve iletişimini kolaylaştıracak bir yardımcısı yoktur.

Tam sözlerinin bir şey ifade etmemesinin çaresizliğini yaşarken kız kardeşinin doktor ve çilingir çağıracağını duyunca sıkıntılarını anladıklarını ve çareler aradıklarını görerek onlardan kopmadığını duyumsar. Hastalıktan kurtarabilecek doktor ve kilitli kalmaktan kurtarabilecek çilingir ikilisi anlamlıdır.

Kapıyı açmanın zorluğunu yaşar. Elleri olmadığından ağzını kullanmak zorunda kalır. Ağzında diş olmaması ayrı bir sorun olur. Anahtarı çevirirken çenesi yaralanır, yine de kapıyı açmayı başarır. Çabaları için dışarıdakilerden yüreklendirme bekler. Artık kapının dışındakilerle yüz yüze gelebilecektir. Çilingir olmadan kapıyı açmanın zaferini kazanır.

Oda kapısının kilidini ağzıyla açması anne memesini emmek isteyen ve ilk ilişkinin kapısını açmaya ihtiyaç duyan bir bebeğe benzer. Gregor kilidi açar ama akan süt değil ağzındaki sıvı olur. Anahtarı çevirip kapıyı açsa da ilk etapta görülemez. Sanki anne memesindeki sorunu çözmüş olması annesi tarafından görülmesini sağlayamamıştır. Nitekim ortaya çıkışı annesi için bir şok olur.

Ortaya çıktığında müdür duygusal açıdan bir tepki vermeden, yalnızca bir "Oh!" sesiyle geriye çekilir, hızla arkasını döner ve gider. Annesi yaşadığı şok ile geri kaçar, yüzünü kapatır, ağlar ve yere yığılır. Babası yumruğunu sıkmıştır.

Bu sahnenin hissettirdiği çaresizliğin ve şokun sıkıntısını rahatlatmak istercesine Kafka, evin dışındaki yağmura ve kurşun rengi hastaneye geçer. Gregor, babasının kahvaltı keyfini anımsar. Odada bir resimde Gregor üniformalıdır ve askerliktedir. Bu, kabul edilen, güzel bulunmuş ve çerçevelenmiş bir başka değişimdir. Aynen kürklü kadın resmindeki gibi.

Gregor ortaya çıkınca kapının dışında bekleyenlere karşı kendini savunmaya çalışır. Sanki soğukkanlılığını koruyan tek kişidir ve bir monoloğa başlar. Gezginci pazarlamacının firmadaki savunmasızlığını ve kötü imajını anlatır. Müdürün ona hak vermesini, onun yanında olmasını bekler. Patrona karşı müdürü över. Ona göre anne babası durumunu ve işte düşeceği konumu anlayamamaktadırlar. Müdür dönüp giderken kız kardeşinden yardım bekler. İşle ve müdürle bağlantısının kopmaması için birisi ona yardım edebilse ne kadar iyi olacaktır. Ne yazık ki müdür giderken güvence olarak gördüğü işi de elinden kayıp gidiyordur.

Babası Gregor’u odasına geri püskürtüp içeri sokmak ister. Annesi pencereden dışarıya sarkıp nefes almaya çalışır. Odadan çıkışıyla ve görünmesiyle birlikte ilişkilerini onarma ve ulaşma ümidi darmadağın olmuş, onun garipliğine katlanamamışlardır. Gregor bu defa odasına nasıl döneceğini düşünmeye başlar. Hareket ederse babasının vereceği tepkiden tedirginlik duyar. Babası ise sanki çoğalmış, baba tasarımı dağılmıştır. Babasından kaçarken kapıya sürtünür, yaralanır, babasından aldığı darbe ile odasına düşer, bayılır.

Uyandığında dinlenmiştir ve bazı ayaklarının sakatlandığını anladığı sırada sütün kokusunu alır. Sütü görünce sevinir. Fakat süt eski tadını ve güzelliğini kaybetmiştir onun için. Ailesinin sessizliğini fark eder. Ailesinin büyük bir evde yaşamasını sağlamaktan memnuniyet duyar. Diğer yandan bunları kaybetmenin kaygısını yaşar. Sonrasında soğukkanlı olma kararı alır. Kelimenin somut anlamıyla bir soğuk kanlı canlı olmuştur aslında. Gregor’un duygularının soğuması, ifade edilememesi ve tüm öykü boyunca soğuk bir biçimde kalmaları dikkat çekicidir.

Kız kardeşi Grete ağır bir hastanın ya da yabancının odasına girer gibi temkinle girer odasına. Sütü götürür ve yemesi için yiyecek artıkları ile su getirir. Gregor, yemeğe yönelirken yaralarının geçtiğini anlar. Sütü içememiştir ama peyniri emebilir.

Gregor, sonraki günlerde vaktini etrafını dinlemekle geçir. Babasının iflasını ve kendisinin nasıl pazarlamacılığa yükseldiğini anımsar. Birisinin çöküşü diğerinin yükselişi olmuş gibidir. Konuşmalarda Gregor sessizdir kapının dışındakiler konuşur, Gregor bir ses çıkartırsa hepsi susar ve bekler. Birbirlerinin varlıklarından haberdardırlar ama karşılıklı tepkileri bir iletişime dönüşemez.

Annesi astım hastası, babası başarısız, kız kardeşi ise daha çocuktur ve parayı kim kazanacak diye endişelenir. Sanki Gregor onlar için endişelenirken onlar Gregor’u unutmuştur. Gregor’un böcekleşmesi ise çabucak kabul edilmiştir.

Pencere, eskiden Gregor’a özgürlük verirken artık dışarısını iyi göremediği için anlamını yitirmiştir. Önceden lanetlediği hastane manzarasını şimdi göremiyordur. Böceklik yüzünden görme yetisini gittikçe kaybeder. Görüntü alanı ıssızlaşır. İmgeler görülemez hale gelmiştir.

Dış dünya ile tek bağı kız kardeşidir şimdi. Kız kardeşi odaya girdiği zamanlarda hemen pencereyi açar. Sanki odada boğucu bir hava vardır. Gregor, kız kardeşinin onun böcekliğine alıştığını düşünse de bir gün görünüşünün onu tedirgin ettiğini fark eder. Çarşafla kendi üstünü örtmeye ve kız kardeşine gözükmemeye çalışır.

Eskiden beğenilmeyen kız kardeşi Grete, böcek Gregor’a baktığı için anne babası tarafından takdir edilmeye başlanır. Gregor, Grete’nin kendisine yaklaşabilmesini Grete’nin çocuksuluğuna verir. Annesi ise Gregor’un odasına 14 gün boyunca giremez. Anne babası odada olanları kız kardeşinden öğrenirler.

Gregor, odanın sınırlılığı yüzünden duvarlarda ve tavanda gezinir. Tavanda mutlu olur, tavandan düşse bile bir şey olmaz. Kız kardeşi, odadaki eşyaları boşaltırsa onun daha rahat gezineceğini düşünür. Annesini yardıma çağırır. Gergor korkmaması için ilkinde annesine kendisini göstermez, yalnızca gelmesine sevinir. Annesi ona ait eşyaları odadan çıkartmak istemez. Gregor yeniden insana dönüşünce odasına karşı yabancılık hissetmesinden ve terk edileceğini düşünebileceğinden söz eder. Gregor, odayı boşaltmalarını istemesini 2 aylık böcekliğinin aklını bulandırmasına bağlar. Miras kalan eşyalarla döşenmiş sıcak oda gidecek eşyasız bir mağara kalacaktır. İnsanlık mirası olan medeniyet gidecek elinde boş bir mağara kalacaktır.

Grete eşyaların çıkarılmasında ısrar eder. Gregor, Grete’nin kendi isteklerini tatmin etme tutkusunu onun yaşındakilerin hayalciliğine verir. Önce dolabı çıkarırlar sonra diğer eşyaları. Sevdiği ne varsa elinden alırlar. Gregor dolabın çıkabileceğini ama yazı masasının çıkarılmaması gerektiğini düşünür. Gregor’un yazı masası ile ilgili anıları vardır. Yazı masasına sıra gelince artık odadaki eşyaları korumak için harekete geçer. Duvardaki kürklü kadın resmine yönelir. Resmin üzerine yaslanır. Resmin camı sıcak karnına iyi gelir. Sanki resimdeki kadına sarılır. Yok olmamak için anılarına sarılırcasına sarılır resme. Bir bebeğin annesinin  sıcaklığı ile yatışması gibi Gregor resmin camından gelen serinlikle yatışır.

Gregor resmi saklamaya uğraşırken odaya giren annesi Gregor’u duvarda görünce korkudan bayılır. Annesine yardım etmeye giderken resmin camından zor ayrılır. Sanki Gregor iç dünyasındaki bir kadına tutunmak istemektedir ama karşısında duran annesi ona tutunamamakta, onu kucaklayamamaktadır. Yavaş yavaş Gregor’un dünyasındaki nesneler azalırken annesi ile bağı giderek kopmaktadır.

Babası eve gelince Grete, Gregor’un odadan kaçtığını söyler. Babası bunu beklediğini dile getirir ve Gregor’un üstüne yürür. Gregor saldırmayacaktır hatta babası kapıyı açsa istediği yere gidecektir. “Bu insan gerçekten babam mı?” diye sorar kendine. Bir zamanlar ona sevgi gösteren adam şimdi onu kovalar. Önceleri miskin gördüğü babası şimdi güçlü ve dimdik, parlak elbiseler içindedir. Sanki Gregor böcekleşip iyice aileden kopunca babası daha güçlü hale gelmiştir. İyi baba tasarımı yok olmuş, kötü ve kovan baba tasarımı gelmiştir. Hareketlerini babasının saldırganlık olarak algılamamasına çalışır, ona göre belirler adımlarını. Fakat babası arkasından attığı elmalarla onu bombalar. Bir elma sırtına saplanır.

Gregor’un oda kapısı akşamları açılır ve salonu seyretmesine izin verilir. Artık akşamları ev sessizleşmiştir. Annesi ve kız kardeşi çalışır, babası yorgunluktan erkenden uyur. Tüm aile çalışmaya başlamış ve hepsi birer işçi olmuştur. Gregor’un böcekliği yüzünden şimdiki evden taşınamamalarını konuşurlar ve Gregor bunu onların ümitsizliğine bağlar. Annesi, Grete’den Gregor’un kapısını kapatmasını istediğinde Gregor bedenindeki acıları hisseder. Dışlanmanın yanında annesinin kapıyı kapattırması sanki ona daha çok acı verir. Çevresine ulaşamamazlık içinde kıvranırken onların hayalleri ve anıları zihninden gittikçe silinir. Yabancılık hissi, unutulmuşluk, ilgisizlik ve açlık beraberce ilerlerler.

Gregor duruşuyla kardeşine sitem etmeye çalışır. Çünkü onunla pek ilgilenmiyor, olur olmaz yiyecek artıklarını ona veriyor ve odanın pisliği gittikçe artıyordur. Annesi bir gün odasını temizlediğinde kız kardeşi annesine kızar. Baba, kızın odayı temizlemesini yasaklar. Annesi, babasını sakinleştirmeye çalışır. Gregor ise ancak tıslar. İlgi ve yemekten yoksun bırakılmanın yanında pislik içinde bırakılma da vardır. Bu haliyle odası pis bir mağaraya dönüşmüş; Gregor iyice dibe düşmüş; iletişimin duruşla, hareketlerle, tıslamalarla sağlandığı kapalı, kirli bir sisteme kilitlenmiştir.

Kız kardeşi ve annesi Gregor’dan uzaklaşırken yeni gündelikçi kadın gelir. O Gregor’dan tiksinmez, yakınlaşabilir, bok böceği diye seslenerek konuşur. Bu Gregor’un hoşuna gitmez. Bakım verenler açısından yabancılaşma gittikçe artmış, en sonunda gündelikçi kadına kalmıştır. Gregor bir dönem iyi bakıldıktan sonra ne annesi ne kız kardeşi ne de başka bir bakıcı tarafından bakılamamış bir bebek gibidir. Gregor ile çevresi arasında söz ya da nesne alışverişi ile bir ara alan da oluşturulamamıştır.

Bir keresinde gündelikçinin saçmalamalarına iyice kızarak ona saldırmak isteyince kadın korkmayarak sandalye ile kendini savunur. Öykü boyunca Gregor’un bir öfke göstermeye yeltendiği tek sahne budur.

Evin bir odası üç yabancı adama kiralanır. Kullanılmayan ve istenmeyen eşyalar ise Gregor’un odasına atılır. Oda bir çöp kutusuna dönmüştür. Bok böceği denilerek çağırılması, odasının çöple dolması anal dönem özelliklerinin öne çıktığını gösterir. Ama anal dönemde çocuğun dışkısından ayrılma meselesi Gregor’un atılan dışkı olması ve dışkı ile özdeşleşmesine dönüşmüştür. Anal sadizm kendisine yönelmiştir. Böcek metaforu bu açıdan çok uygun düşmüştür. Böcekler genellikle evlerde istenmez, diğer hayvanlara göre daha kolay öldürülürler. Hatta ezilerek öldürülmeleri ve atılmaları, Gregor’un kötü muamele görmesi, önemsiz ve yararsız görülmesi ile örtüşür.

Böcekler kara canlılarının arasında evrimin başlarında yer alır. Diğer hayvanlar gibi bakımından zevk alınan canlılar değillerdir. Evde olmaları aileye bir zevk vermez, bir farklılık, bir zenginlik katmazlar. Gregor’un böceğe dönüşmesiyle gelen farklılaşma bir zenginlik ve artı değer yaşatmak yerine bozulma ve dağılma yaşatan, eksilmesi istenen bir hal almıştır. Dönüşüm; bozucu, zehirli ve pis algılanarak kurtulunması gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. Bu yönüyle zehirli bir dışkı gibi, olumsuz olanın atıldığı, böylelikle temizlik, rahatlık, boşalım ve mutluluğun geldiği anal bir tema vardır.

Bunun hemen ardından öyküde oral ögeler gelir. Adamların yemek yeme sahnesi detaylarıyla anlatılır. Adamların yemek yiyişi Gregor’a dişlerinin eksikliğini ve yeme isteğini anımsatır. Gregor oral sadizmini ifade edemez. Yemekten sonra Grete adamlara keman çalar. Ailesi onu dışlarken konuklara nezaket gösterir. Keman sesi Gregor’un ilgisini çeker. Adamlar Gregor’a sinirli gözükür. Grete’ye sevgisini göstermek ister. Müziğe ilgisi hayvanlığını sorgulatır. Kız kardeşini mutlu etme hayallerini anımsar.

Adamların Gregor’u fark edişi odadakileri harekete geçirir. Babası adamları uzaklaştırmaya çalışır. Adamlar Gregor’u görünce bir açıklama beklerler. Sonrasında kira sözleşmesini feshederler. Gregor, görünmesi ile yine bozucu etkisini göstermiştir. Ailenin yaşamda kalma ve yaşamdan haz alma çabalarını bozmaktadır. Bunun için yalnızca ortaya çıkması ve varlığının hissedilmesi yeter.

Grete bu duruma daha fazla dayanamayacaklarını, Gregor’dan kurtulmaları gerektiğini ifade eder. Anne bir şey söyleyemez. Babası eğer anlayabilseydi Gregor’la anlaşabileceklerini belirtir. “Bu bir böcek mi yoksa Gregor mu?” sorusu yine gündeme gelir. Grete korkar ama Gregor’un böyle bir niyeti yoktur. Büyük bir çabayla odasına yönelirken son bakışını uyuyan annesine yöneltir. Gregor kendi içine döner ve düşüncelere dalar. Ortadan kaldırılması gerektiğini düşünürken huzur içinde yavaş yavaş ölür.

Bir sonraki gün gündelikçi kadın Gregor’un ölüsünü bulur, evdekilere seslenir. Anne, baba ve Grete uyanır. Baba duruma şükrederken ona katılırlar. Gündelikçi kadın adamlara Gregor’un ölüsünü gösterirken baba gelerek adamları kovar. Üç adamın evden gidişiyle aile rahatlar. Güzel bir gün geçirmeyi ve dinlenmeyi planlarlar. Gündelikçi kadın Gregor’un cansız bedenini çöpe atar. Baba, gündelikçi kadını da kovacağını söyler. Bu aile olumsuzlukları işleme yolu bulamaz ve yabancılara, onlara yabancı gelenlere katlanamaz. Bunun yerine bunları dışarı atarak kurtulmayı yeğlerler. Üçü mutlu bir gün geçirmek için dışarı çıkarlar. Durumlarından memnunlardır ve gelecekle ilgili güzel hayaller kurarlar. Anne ve baba Grete’nin artık olgun bir kadın olduğunu düşünürler. Gregor böcekleşip ölmüşken Grete’nin bedeninin olgunlaşması ve ayağa kalkışı onları umutlandırır.

“DÖNÜŞÜM”LE İLGİLİ PSİKANALİTİK YORUMLAR

Gregor bunaltıcı düşlerinden uyandığında bebeklik dönemine gerilemiş gibidir (Silhol, 2008). Kafka’nın yataktaki böceği anlatışı bir bebeğin sırt üstü yatarken yaşayabileceklerine benzer. Gregor ayaklarını inceler. Sonra o yataktan nasıl ineceğini düşünür. Emekleme dönemindeki bir bebek gibi öykü boyunca hareket etmek onun için sorun olur.

Psikanalitik çalışmada ise gerileme sayesinde geçmiş yaşantıların anımsanması ya da yeniden canlandırılması şansı doğar. Böylelikle analizanın düşüncelerinin ve yorumlarının kaynaklarına ulaşılabilir. Bu tür bilgiler, hastanın güncel güçlüklerini ve sorunlarını kavramakta temel malzemeyi oluştururlar (Sandler, 2015).

Gerileme

Psikanaliz sırasında sağlanan ortamın ve çerçevenin özellikleri hem gerilemeyi kolaylaştırır hem de gerilemenin özel bir biçimde ele alınabilmesini ve yaşananların söze dökülebilmesini sağlar. Diğer yandan çerçeve, gerilemeyi sınırlandıran ögeler taşır. Böylelikle gerileme ile bir sınırsızlığa düşülmesi engellenir.

17. Uluslararası  İstanbul Psikanaliz Buluşmaları’nda “Simgeleştirme, dönüşümler ve psikoz: Şizofren bir hastanın psikanalitik psikodramasından yola çıkarak şiddetin işlenmesi” başlıklı konuşmasında Alain Gibeault, psikotik hastanın nasıl gerilediğini ve ondaki dönüşümün sağlanabilmesi için psikanalitik çerçevenin nasıl değiştirildiğini açık bir biçimde göstermiştir. Psikotik hastada ve hastanın saldırganlığında bir dönüşüm sağlanabilmesi için ruh sağlığı ekibinin katıldığı psikanalitik psikodrama kullanılmıştır. Aynı toplantıda “Spektrumun ötesinde:Çökme korkusu, katastrofik değişim ve bastırılmamış bilinçdışı” başlıklı konuşmasında Avner Bergstein, henüz konuşmanın başlamadığı çocukluk dönemiyle ilgili sorunları olan hastanın seanstaki gerilemesinin biçimlerini ve zorluğunu anlatmıştır.

Psikanaliz sırasında zihnin ulaşılamaz yerlerine ulaşarak bu alanları söze kavuşturmanın önemine vurgu yapan Bergstein (2016), böyle bir psikanaliz tedavisinin örneğini bu sayıda yayınlanan “Takıntılılık: Duygusal Hakikatle Etkileşimin Düzenlenmesi” başlıklı makalesinde aktarır.

Etchegoyen (2005) gerilemenin ikiye ayrılabileceğini belirtir: hastalığa özgü patolojik gerileme ve psikanaliz sırasında yaşanan, terapötik işlevi destekleyen işlemsel gerileme. Freud’un gerilemeyi ve saplanmayı hastalık açısından ele aldığını aktarır. Freud “Aktarımın Dinamikleri” (1912) makalesinde analizdeki gerileme hakkında şöyle demiştir: “Libido (kısmen ya da tamamen olabilir), gerileyici bir sürece girer ve öznenin çocuksu imagolarını yeniden canlandırır. Analitik tedavi bunu izlemeyi sürdürüp libidoyu takip ederek bunların bilince ulaşabilir olmasına ve en sonunda gerçekliğe hizmet edebilmesine çabalar.”

Balint de gerilemeyi ikiye ayırmıştır: iyi huylu ve kötü huylu gerileme. “Kötü Huylu Gerilemenin Klinik Yönleri” (1993) başlıklı makalesinde Stewart; Ferenczi, Balint ve Winnicott’ın yaklaşımlarını değerlendirir. İyi huylu gerilemenin temel güvene benzediğini, güçlü bir dürtüsel isteğin tatmin edilmeye çalışıldığını ve hasta tarafından bunun daha çok çevreyi kendi yararına kullanmaya dönüştüğünü belirtir. Kötü huylu gerilemede hastanın talepkar, doyuralamaz, yıkıcı ve haset dolu bir duruma geldiğini; isteklerinin etkin bir biçimde doyurulmasını istediğini anlatır.

Gregor’un Bakılamaması ve Kucaklanamaması

Winnicott, "Çöküş Korkusu" (1974) adlı makalesinde özel bir gerileme halinden ve bu gerilemenin söze dökülmesindeki zorluklarından söz eder. Benliğin, benlik örgütlenmesinin çöküşü olasılığında bu çöküşe karşı örgütlendiğini belirtir. Eğer benlik bağımlılık aşamasında ise çevresindeki yetersizliklere karşı kendini örgütleyememektedir. Yaşamın erken dönemlerindeki duygusal gelişimde, gelişimi kolaylaştırıcı ve ihtiyaçları karşılayan bir çevreye ihtiyaç duyulur; çünkü bebek ya da küçük çocuk bunu gerçekleştiremez. Bebek, kendisine sağlanan kucaklama, bakım ve nesne sunumu ile mutlak bağımlılıktan kısmi bağımlılığa, oradan da özgürlüğe doğru ilerleyebilir.

Gregor böcekleşince mutlak bağımlılık düzeyine gerilemiştir. Bu haliyle bakımını ancak ev halkı, onların arasından da yalnızca kız kardeşi yapabilir hale gelmiştir. Gregor’un ruhsal ve fiziksel açıdan kucaklanması imkansızlaşmıştır. Bedensel dönüşümü, ihtiyaçlarında ona yardımcı olabilecek nesneler kullanabilme şansını da elinden almıştır. Bu zorluklar yüzünden karşılıklı etkileşime olanak verecek bir ara alan oluşturulamamış, iki tarafa bölünme ortaya çıkmıştır.

İlkel Korkular

Aynı makalede Winnicott şiddetli ilkel korkulardan söz ederken beş tanesini sıralar. Birincisi, ruhsal bütünlüğün olmaması korkusudur ve savunması bozuk bütünlük oluşturulmasıdır. Gregor böceğe dönüşse de yaşadıklarını düşünüp yorumlama yetisi sürer. Ama içsel ve dışsal nesneler ile bağı gittikçe silikleşir. Çevresini göremez, çevresi onu duyamaz, anılarını yavaş yavaş unutarak bir çözülme ve boşalma yaşar.

İkinci temel korku olan sürekli düşme korkusu Gregor’da yokmuş gibi gözükür. Aksine tavana tırmanıp düşmeyi oyun haline getirmiştir. Winnicott bu korkunun savunmasını kendi kendini kucaklama olarak tanımlar. Öyküde Gregor’un kendini kucaklaması, kendini örtmesinde ve yatağın altına girmesinde gözlemlenir. Diğer yandan bakımına yönelik sorunlar onu kızdırsa da geleceğiyle ve yaşamdan düşüşü ile ilgili bir kaygı duymaz.

Winnicott’a göre üçüncü korku psikosomatik bütünlüğün kaybı korkusudur ve böyle bir durumun savunmasının depersonalizasyon kaygısı olarak ortaya çıktığını belirtir. Gregor böceğe dönüştüğünde tam bir psikosomatik bütünlük kaybı yaşamış, insan olmaktan çıkmıştır. Ama bu, Gregor’a korku vermez, durumunu inkar eder. Dönüşüm sürecine beklenmedik bir hızla uyum sağlar. Yalnızca sona doğru iki yerde böceklik sorgulanır. Bedeniyle ilgili sorunlar yaşasa bile çözümler bulur. Hatta yaraları çabuk iyileşir hale gelmiştir.

Dördüncü korku gerçeklik hissinin kaybedilmesidir ki Gregor uyandığında gerçeklikten kopmuştur aslında. Tüm öykü gerçek dışılık düzleminde ilerlerken Kafka’nın yazım yeteneği olayı gerçekmiş gibi düşünmeye yaklaştırır. Winnicott gerçeklik hissinin kaybedilmesi korkusuna karşı birincil narsisizmin sömürüldüğünü belirtir. Gregor’un bu sömürüsü öykünün baş kahramanı olması üzerinden gerçekleşir. Elbette bu bir öykü olunca bu sömürü yadırganmaz çünkü Kafka birincil narsisizmi sanata dönüştürmüştür. Anne bakımının temelden eksikliğinin ve birincil narsisizmin doyurulamamasının öykünün temel güdülerinden biri olduğunu düşünüyorum. Böyle bir eksikliğin nasıl yaşanabileceği ve bunun çocuğu nasıl bir ruhsal ölüme ve bölünmeye götürebileceği öyküde açık bir biçimde sahneye konulmuştur.

Beşinci korku nesnelerle bağ kurma kapasitesinin yitirilmesi korkusudur. Öykü bu korku üzerine bina edilmiştir. Gregor ölene kadar bu yetisinin her an geri döneceği umudu vardır. Başta gelgitler yaşar sonra bu umut yavaş yavaş söner. İki ayın sonunda gittikçe çürüyen ilişkiler, boşalan, hatta çöp kutusuna dönüşen oda ve en sonunda Gregor’un artık evde istenmediğinin yüksek sesle dile getirilmesinin ardından öykü Gregor’un ölümüyle sonuçlanır. Gregor’un ölümüne kadar giden süreçte konuşma ve söz, böcek Gregor ile çevresindekiler arasındaki ikiye bölünmeyi ortadan kaldırabilecek biçimde kullanılamaz.

Böceklerin Psikotik Tablo İle İlişkisi

“Çöküş Korkusu” makalesinde Winnicott psikotik bozukluğun bir savunma olduğunu öne sürer. “Dönüşüm” öyküsü psikotik bir öyküdür, gerçek dışı bir olayı anlatır. Diğer yandan böcek imgesi psikotik ruhsal çekirdek (Akhtar, 2009) ile ilginç bir bağ taşır. Örümcek korkularını araştıran Sperling (1971), çocuklarda görülen örümcek korkusunun ve gece terörlerinin gelecekteki bir psikotik bozukluğun habercisi olabileceğini yazar. Olgu örneklerinden yola çıktığı makalesinde örümcek korkusunun oral sadistik dürtülerin anneye yansıtıldığı ve oluşan korkunun örümceğe yer değiştirdiğini ifade eder. Aşırı görsel uyarılmanın ve annenin çocuğu reddedişinin süreçte rol alabileceğini belirtir. Sperling’e göre örümcek sembolü, çocuğun narsisistik açıdan ağır derecede yaralandığını göstermektedir. Sfinkter ve dürtü kontrolünün sağlanmaya çalışıldığı anal dönem bu açıdan hassastır ve başarısızlıkların getirdiği nefret de örümcek korkusunda anneye yansıtılmıştır.

Gregor’da böcek korkusu yoktur; böcekle özdeşleşmiştir. Korkuyu onu görenler, özellikle de annesi yaşar. Öyküde annenin konumu bu açıdan dikkat çeker. Anne, Gregor’u her gördüğünde yoğun duygusal tepkiler verir. Onun durumuna katlanamaz, yetersiz kalır. Gregor’a kendisini iyi hissettirebilecek ve böylelikle bütünlük hissi yaşatacak aynalamayı ve kucaklamayı yapamaz (Schaefer, 1998). Eğer Gregor böcek olmasaydı ve annesinden böyle tepkiler görseydi büyük ihtimalle kendisinde bir gariplik olup olmadığını düşünürdü. Öykü bu durumun simgeleştirilmiş ve çarpıtılmış bir halidir. Bunlarla beraber Gregor, kız kardeşinin kendisiyle ilgilenmesini onun çocuksuluğuna verir. Babası ise her karşılaşmalarında ona saldıran, onu kovalayan ve dışlayan kişi olmuştur.

Saldırganlığın İfade Edilememesi

Babası ile Gregor arasındaki kategori farkı, artık birisinin böcek birisinin insan olması, rekabet etmeyi ya da rekabeti oyuna dönüştürebilmeyi imkansızlaştırmaktadır. Bu durum ikisi arasındaki “ezici” farkı abartarak aktarır. Gregor tiksinti yaratan, kovalanan bir böcek iken babası parlayan elbiseleri ile yeniden ayağa kalkmıştır. Gregor babasına karşı hiçbir kızgınlık ve saldırganlık ifade etmezken babası her gördüğünde onu kovalar, ona vurur, onu bombalar. Halbuki erkek çocuğun saldırganlığını ruhsal örgütlenmesi yararına kullanabilmesi için babası ile bir ilişki kurabilmesi önemlidir. Bu ilişkideki saldırganlıkların ölümcül yaralar ortaya çıkartmadan oyuna dönüşebilmesi ve düzenlenmesi korku, aşağılanmışlık ve dışlanmışlık yaşanmasını engeller. Gregor’un böceğe dönüşmesi ve ardından insana dönüşememesi saldırganlık ve rekabet alanında onu ketlemiş gibi değildir. Sanki Gregor’da saldırganlık hiç yok gibidir. Son gelen gündelikçi kadına yönelik bir saldırma denemesi olur ama eyleme geçemez.

Gregor, saldırganlığı kendi yararına kullanamaz. Saldırganlığının kendisine yöneldiğini bile söylemek mümkün değildir. Sanki en ilkel biçimiyle saldırganlığı, bir organizma olarak kendi kendini tüketip yok etmesine yol açmıştır. Odağ (2013), Kafka’nın öykülerinin ölümle sonlanmasını işlenmemiş ölüm düşlemlerine bağlar. Bunların temelinde üstbenliğin ve ideal benliğin ayrışmamışlığının, saldırganlığın yıkıcı etkilerinin hafifletilememesinin olduğunu öne sürer. Suçlama ve suçlanmaların, utanma ve utandırmaların, aşağılama ve aşağılanmaların birlikteliğinde, gurur ve korkunun, gurur ve yıkıcılığın içiçeliğinde, preödipal babayla preödipal oğulun birlikteliğinin dışa vurduğunu belirtir. “Havayı bozan benim, gideyim de rahat edin.” ya da “Benim gitmem en doğrusudur." ya da “Ben gidersem herkes rahat eder.” iletilerinin öne çıktığını söyler ki, Dönüşüm'ün son sahnesi Gregor’un süpürülüp atılmasının ardından gelen mutlu aile tablosudur.

Preödipal Bir Zafer Olarak Söz

Anne ile kurulan öncelikli ilişkide annenin bebeğini benimsememesi, istememesi, dışlaması, bebeğinden kaçınması, şok olması, iğrenmesi yani bebeğini kucaklayamaması preödipal dönemin ağır sorunlarla geçmesine yol açar. Gregor sanki böyle bir durumun içine düşmüş ve bu hallerini onarabilmek için bazı imgeleri çerçeveleme, tutma, saklama çabaları göstermiştir. Bu çabaları, böcekleşmeden önce çerçeve yapımına duyduğu merakla, böcekleştikten sonra fotoğraflarını ve anılarını taşıyan eşyaları koruma mücadelesinde simgeleşmiştir. Ne yazık ki bu yollardan yarar görmemiş zihinsel nesne tasarımlarının silinip yok olmasına engel olamamıştır. Dönüşüm’de ele alınan konular ağırlıklı olarak preödipal sorunlardır. Ödipal bir rekabetten ya da çatışmadan söz etmek zordur. Rekabete girme teşebbüsünü Gregor’un, kız kardeşi ve kiracı adamlar arasındaki ilişkiye müdahale etmesinde görürüz ama burada bir mücadele olmamıştır. Kendini göstermesi ile topluluk dağılmış, Grete uzaklaşmıştır. Kovalayan baba öne çıkmıştır. Öyküde Gregor’a zafer duygusu veren tek hareket anahtarı çevirip kapıyı açmasıdır. Bunu ödipal bir zaferden çok ağzını kullanmanın bir zaferi olarak değerlendirebiliriz. Diğer yandan bu zafer, Gregor’un sadece tıslayabilen böcekliğinin ardına gizlenmiş bir söze dökme becerisidir. Bu, konuşmayı başarabilen bir çocuğun preödipal zaferi olabilir. Babası karşısında yaşadığı bir zafer yoktur. Babası ile karşılaşmaları bir rekabetten çok ölüm kalım ve püskürtülme meselesine dönüştüğünden bir kastrasyon kaygısından ya da tehdidinden çok kastrasyonun kendisinin somut olarak yaşanmasını görürüz. Nitekim Gregor, babasının attığı elmanın sırtına saplanması ve bakılamaması yüzünden ölür.

SONUÇ

Psikiyatrik hastalıklarda ve Kafka’nın “Dönüşüm”ünde anlatılan gerileme, içine saplanılıp çıkılamayan bir hal almıştır. Gregor sözün gerisine düştüğü ve iletişimi koptuğu için bilinç ve gerçeklik düzlemine yeniden çıkma ve içine düştüğü bölünmeden kurtulma olanağını bulamamıştır. Gregor bir gerileme halinde uyanmış, yaşadıkları onu daha da geriletmiştir. Bir diğer büyük zorluğu, yaşadıklarının yorumlanamaması durumudur. Psikiyatrik hastalıktan farklı olarak Kafka, Gregor’un durumuna uymayan bir ustalıkla Gregor’un yaşadıklarını söze dökmüştür. Belki de Kafka böylelikle kendisini bu tür bir ölümcül gerilemeden ya da çöküşten kurtarmıştır. Diğer yandan üstün bir benlik gücü ile Kafka, böyle bir gerilemeyi sadece imgeleştirmemiş öyküleştirerek söze dökmüştür. O kadar detaylı ve zihinde imgeleştirilebilir bir biçimde yazmıştır ki öykü tüm garipliklerine rağmen kolayca zihinde canlandırılabilir. Bu tür bir yetenek sayesinde yarattığı sanat eseri, onu okuyanlara farklı açılardan yeni düşünceler ve çağrışımlar yaratmada güçlü bir uyaran olmuştur. Aynı zamanda bu eser sayesinde insan normalde düşlemleyemeyeceği bir süreci okuma şansı bulur. Böylelikle düşünülemez olanı düşünme imkanı sağlayan öykü, kişinin  iç dünyasının garip yerlerine doğru bir yolculuk yapabilmesini sağlayacak bir araca dönüşür.

 

KAYNAKLAR:

Akhtar, Salman (2009) “Deli Çekirdek”, Hasarlanmış Çekirdek, 30-42, Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Eğitim Hizmetleri Org. Lti. Şti. Yayınları, İzmir, 2015.

Bergstein, Avner (2016) “Takıntılılık: Duygusal Hakikatle Etkileşimin Düzenlenmesi”, Psikanaliz Yazıları 32, Bağlam Yayınları, İstanbul.

Etchegoyen, R. Horacio (2005) “Regression and Setting”, Fundamentals of Psychoanalytic Technique, 547-577, Karnac Books, Londra.

Freud, Sigmund (1912) “The Dynamics of Transference”, The Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud, Volume XII (1911-1913): The Case of Schreber, Papers on Technique and Other Works, 97-108, Vintage, The Hogarth Press, Londra, 2001.

Kafka, Franz (1915) Dönüşüm, Can Yayınları, İstanbul, 2016.

Odağ, Celal (2013) “Kafka: Preödipalden Ödipale Geçiş”, Sanat ve Psikanaliz, 141-158, Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Eğitim Hizmetleri Org. Lti. Şti. Yayınları, İzmir.

Sandler, Joseph; Dare, Cristopher; Holder, Alex (2001) “Analitik Durum”, Hasta ve Analist, 30-45, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2015.

Schaefer, Margret (1988) “Kafka's The Metamorphosis: A Contemporary Psychoanalytic Reading”, Annual of Psychoanalysis, 16:319-339.

Silhol, Robert (2008) "Franz Kafka’s «The Metamorphosis» : A case study", PSYART: A Hyperlink Journal for the Psychological Study of the Arts, http://www.psyartjournal.com.

Sperling, Melitta (1971) “Spider Phobias and Spider Fantasies—A Clinical Contribution to the Study of Symbol and Symptom Choice”, J. Amer. Psychoanal. Assn., 19:472-498.

Stewart, Harold (1993) “Clinical aspects of malignant regression”, The Legacy of Sándor Ferenczi, 249-266, Routledge, London.

Winnicott, Donald W. (1974) “Fear of Breakdown”, International Review of Psycho-Analysis, 1:103-107.

 

KAFKA’S “METAMORPHOSİS”: VERBALIZATION OF THE PREOEDIPAL

Little changes lead to transformations that constitute a specific character and identity of the individual. Kafka presented a special part of a human psyche by verbalization of unthinkable, unrememberable and a traumatic type of preoedipal period in Metamorphosis. This metamorphosis is backward and reminds a regression that couldn’t turn to be a progression. Gregor’s inability to speak, to communicate and to find a way to express his feelings and needs make this process a continuous regression to death. Kafka’s impressive ability to verbalize every detail that comes to Gregor’s mind and also representing the story within a family context facilitate reader’s identification with Gregor. Through this narration, which opens a way to bizarre parts of the internal world, Kafka used rich metaphors like an insect, door, photograph, frame, etc. as vehicles of this journey on the borders of reality.