• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

AİSKHÜLOS'UN ORESTEİA ÜÇLEMESİ ÜZERİNDEN AYRILIKLAR, ŞİDDET VE İLETİMİ

AİSKHÜLOS'UN ORESTEİA ÜÇLEMESİ ÜZERİNDEN AYRILIKLAR, ŞİDDET VE İLETİMİ

Antik Yunan Tragedyaları, zamanının düşünce serbestliği ve çeşitliliği içinde insanın iç dünyasını yansıtacak bir niteliğe sahiptirler. İçerikleri; insan yaşamının örseleyici, geriletici, bastırılmış ve yatırım yüklü konularıyla doludur. Örneğin Kral Ödipus'un öyküsü aracılığıyla, büyüyen erkek çocuğun evrensel seyri ve anne babası ile ilişkisi müthiş bir incelikle resmedilmiştir.

Tragedyada, düşlerdeki gibi, üst üste gelen kötülükler ya da zıtlıklar, açıkça yaşanan çatışmalar gözler önüne serilir. Kahramanların iç sesleri ya da koronun yorumları içeriği derinleştirir. Seyirciyi kendi içine götürür, geriletir ve duygusal boşalım (katarsis) yaşatır. Tragedya, insanların bildiği ama unuttuğu anıları, duyguları ve inanışları anımsatır, anımsanmalarını kolaylaştırır. Tüm bunları, anlamsal belirsizlikleri, zıtlıkları ve çok anlamlılığı kullanarak yaptığından içeriği zengindir, birçok farklı bakış açısına ve birçok kişiye hitap edebilir.

Ayrılık, içinde saldırganlık, şiddet, acı, öfke ve hüzün olan bir deneyimdir. Ayrılıklardaki öfke ve şiddet, bazen ayrılana yönelen “bir daha gitme” mesajı taşır. Bazen “ben buna katlanamam” demektir. Kimi zaman –özellikle de ayrılanın hala sevildiği ama kaybedildiği hissediliyorsa- “benim yârim olmazsan kimsenin yâri olma” mesajı taşır. Ya da ayrılanın yarattığı incinmenin ortaya çıkarttığı öfke onu aşağılama ve cezalandırma isteği doğurur. Bazen de mesaj yoktur, yoğun duygular yüzünden nesneler ayırt edilemez olur ve yalnızca boşalım vardır.

Ayrılmanın travmatik bir biçimi kopma ve koparılmadır. Ayrılmanın bir kopma biçiminde olması acının şiddetini arttırır. Bu yazıda annenin, babanın, kızın ve oğulun birbirlerinden kopuşlarına ve koparılışlarına değineceğim. Bahsedeceğim ayrılıklar ve kopuşlar; incinmeler ve kurbanlar, intikamlar ve saldırganlar yarattığından içinde ölüm, kan ve biraz suçluluk taşımakta. Ama hüzün çok daha az yer almakta. Bu şiddetli ayrılıkları Orestesia Üçlemesi aracılığıyla araştırmaya ve yorumlamaya çalışacağım.

Bu tragedyanın, akşamları dizilerde izlenebilecek, sabahları gazetelerin üçüncü sayfasında okunabilecek türden olması ilginçtir. 2470 yıl öncesinde yazılan bir oyun bugün de yaşamın içinde sahnelenmekte ve yeniden canlandırılmaktadır.

Kahramanlar, olay, zaman ve çevre:

Olaylar; Zamanımızdan takriben 3200 yıl önce Çanakkale Boğazı yakınlarındaki Truva isimli  kent, Ege Denizi ve bugün Yunanistan olan bölgede geçer.

Tragedyanın kahramanları:

Klitemnestra: Kraliçe

Agamemnon: Kral, Truva fatihi

İphigenia: Kızları

Artemis: Yunan mitolojisinde av, ay ve iffet tanrıçası

Kasandra: Troya Kralı Priamos ve Hekabe'nin en güzel olduğu rivayet edilen kızıdır.

Aegisthus: Kralın kuzeni, kraliçe Klitemnestra’nın sevgilisi

Orestes: Kral ve kraliçenin oğlu

Elektra: Kral ve kraliçenin ikinci kızı

Rençber (çiftçi): Elektra’nın kocası

Eumenidler:Yunan mitolojisinde intikam tanrıçaları

Erinye: Yunan mitolojisinde Erinye'ler ölümün öfkesinin doğaüstü simgesidir. Uranüs'ün kan damlalarından doğmuşlardır.

Uranüs: Yunan tanrılarının atasıdır.

Apollon: müzik, sanat, güneş, ateş ve şiir tanrısı.

Athena: Savaş ve zeka tanrıçası

Dike: adalet tanrıçası

ORESTESİA ÜÇLEMESİ:

Birinci oyun:

Orestes'in öyküsü geceleri nöbet tutan uykusuz bir bekçi ve ona gelen zafer haberiyle başlar. İlk oyun olan “Agamemnon”da, yıllar süren Truva Savaşı’nın zaferle bittiği haberi saraya, Kraliçe Klitemnestra’ya gelir. Sonra da Truva’nın fatihi Kral Agamemnon sarayına döner. Klitemnestra'nın Agamemnon'la ilgili planları vardır ve onun gözünü boyamak için kocasını tanrılara layık kırmızı halılarla karşılar. Savaşa giderken, rüzgârların esmesi için kızları İphigenia’yı Artemis’e kurban eden Agamemnon, bir de üstüne savaş ganimeti olarak Kasandra’yı yanında getirmiştir. Klitemnestra ise kocası yokken, kocasının tahtında her zaman gözü olan, kocasının kuzeni Aegisthus ile gizlice birlikte olmaya başlamıştır. Kocasının onları öldürmesinden korkan Klitemnestra, kocasını ve Kasandra’yı önce saraya alır sonra da onları öldürür. Kocasını bir adak hayvanını kurban eder gibi, kızının intikamını alırcasına, üç balta darbesiyle katleder. Saray, kendisine ve sevgilisine kalır.

Klitemnestra sevgilisi Aegisthis ile birlikte olmaya başlayınca oğlu Orestes’in kendisine saldırmasından ve aynı zamanda onun zarar görmesinden de korktuğu için, oğlunu başka bir şehre yollar. Diğer kızı Elektra’yı da tahta varis doğurmasın diye bir rençperle evlendirir.

İkinci oyun:

"Adak Sunucuları”nda Klitemnestra, Elektra’yı ve Adak sunucularını Agamemnon’un mezarına adak sunmaları için yollar. Orestes de arkadaşı ile mezara gelmiştir ve Elektra ile babalarının mezarında buluşurlar. Orestes, Apollon’dan, babasının intikamını alma emrini almıştır. Apollon, eğer babasının öcünü almazsa büyük belalara ve aşağılanmaya maruz kalacağı bildirilmiştir. Orestes öcünün planlarını yapıyordur ama annesini öldürmekte tereddütlüdür. Elektra onun tereddütlerini giderir, Klitemnestra’nın ve sevgilisinin öldürülmesinde kardeşini destekler. Ne yapacaklarına karar verdikten sonra babalarının ruhundan yardım isterler.

Klitemnestra, düşünde bir canavar doğurduğunu, bunun kundaklı bir bebeğe dönüştüğünü ve memesinden kanını emdiğini görmüştür. Orestes bu düşü duyunca, bu canavarın kendisi olduğuna ve annesinin canını alacağına kanaat getirir. Daha da cesaretlenir:

O zaman bilin ki, o canavara yaşam verdiğine göre

Korkunç bir ölümle ölmesi gerekir ve ben

Bir ejdere dönüşüp öldüreceğim onu.

Orestes, babasının Truva’ya girişi gibi, kılık değiştirerek ve Orestes'in öldüğü haberini getiren bir haberciymiş gibi saraya girer. Babasını aldatan annesini ve sevgilisini öldürerek ailesinin onurunu temizler, babasının intikamını alır. Ama bu eylemin hemen ardından suçluluğu neredeyse onu delirtir. Anne kanının koruyucu ruhları, acımasız ve affetmeyen dişi öç perileri Erinyeler onun şehirde kalmasına izin vermezler ve peşini bırakmazlar.

Üçüncü oyun:

"Eumenidler"de Apollon, Orestes'e Athena'ya gitmesini söyler. Athena, şehrin önde gelenlerinden oluşan bir mahkeme toplar, Orestes yargılanır. Jürinin lehte ve aleyhteki oyları eşit çıkar. Kararı belirleyecek oyu kullanan Athena, kocasını aldatan bir kadını desteklemektense babasının kanını yerde bırakmayan Orestes’i ve eril olanı desteklemeye karar verir. Ancak mahkemede yargılanıp aklandıktan sonra Orestes rahatlar, topraklarına dönebilir ve babasının mirasını üstlenebilir.

Athena, suçlamalarını bırakmayan Erinyelerin başına bela olacağını anlar ve onlara vaatlerde bulunur. Erinyeler bundan sonra, evlenen kızların, ailelerin ve şehrin koruyucusu olacaklar, her aile onlara adak adayacaktır. Mutluluk, eğlence, bereket ve uzlaşma gelir, medeniyet yükselir.

OYUNUN PSİKANALİTİK AÇIDAN YORUMLANMASI

AGAMEMNON'UN KİBRİ

Agamemnon'un kibri güçlüdür. Kızına, Truva’nın insanlarına, tapınaklarına, kendi halkına acımamıştır. Onları yok etme ve uzun süren acılar çektirme hakkını kendinde görmüştür. Kibir, öfke uyandırır, yıkıcıdır ve bağları bozar. Kibirlenme, aşağılama, cezalandırma ve intikam almanın tekrarları Orestes’in mahkemesine kadar kuşaklar boyunca sürmüştür. Oyun sırasında birçok defa adalet tanrıçası Dike’dan yardım istenir, adalet aranır. Mélanie Klein, kibrin dinler tarafından büyük bir günah olarak kabul edilmesini o kişinin kendisine ve çevresine verdiği zarar ve yıkıma bağlar. Kibri açgözlülük ile bağlantılandırır. İlk açgözlülüğün ve oburluğun anneye karşı hissedildiğini ve annenin cezalandırmasından korkmaya dönüştüğünü belirtir. Açgözlülüğü ise kaderi kabullenememe ile ilişkilendirir. Kişi kaderinin sınırlarını aşarsa tanrılar tarafından cezalandırıldığını vurgular. Klein, kaderine razı olmamanın ve başkalarının sahip olduklarına haset duymanın ilk kez anne ve bebek ilişkisinde şekillendiğini belirtir. Hasedi; kaderine razı olmama ve durumu tersine çevirerek annenin yerine geçmeyi istemeyle ve annenin sahip olduğu süte ve yaratıcılığa yönelik saldırganlıkla ilişkilendirir. Çocuk, anneye duyduğu düşmanlık ile dolunca onun iyiliğini ve sevgisini yok ettiğini hayal etmektedir. Bunun sonucunda annesinin zulmünden korkar, suçluluk duyar ve iyi nesnelerden yoksun kalır. Tüm bunlar bir tümgüçlülük içinde yaşanır ve çocuk, tüm olan bitenden kendisinin sorumlu olduğunu zanneder. Sonuç olarak, zulmedilme kaygısını arttıran ve kibir yüzünden cezalandırılma korkusunun temelinde yatan, sürekli ve yoğun bir kaybetme korkusu yaşar. Şunu söyleyebiliriz ki ortaya çıkan; saldırganlığı ve korkuyu arttıran, sürekli saldırganlar ve kurbanlar yaratan bir kısır döngüdür. Bu kısır döngüyü şefkatli, adaletli ve anlayabilen bir anne-baba tavrı azaltabilir.

ANNENİN CİNSELLİĞİ VE SALDIRGANLIĞI

Orestes, babasının intikamını almak için döner ama babası öldürülmeden önce de Orestes'in öfkesinin yoğun olduğunu tahmin etmek zor değildir. Belki de ona ağır gelen anne tasarımının kirlenmesidir ve onursuz kadını öldürerek zihnindeki iyi, temiz, onurlu anne imgesini korumaya çalışmıştır. Normal süreçte erkek çocuk için annenin, babaya ait olduğunu kabul etme süreci zorluklar ve rekabet içerirken, Klitemnestra’nın başka bir erkeğin yatağında olduğunu düşlemlemek Orestes için hayli ağırdır. Bu bilginin ve yarattığı duyguların bastırılmasının zorluğu tahmin edilebilir. Bu ağırlığın nedeni, annenin, babanın dışındaki erkeklerle yatabilir olmasıdır. Eğer anne, ebeveynler arası anlaşmayı çiğnerse, oğlunun düşleminin gerçekleşmesi tehlikesi ortaya çıkacaktır. Yani babayı ortadan kaldırarak anneye sahip olmak. Bu da elbette temel yasağı çiğnemek demektir. Bunun yoğun kaygılar ve saldırganlık doğurması kaçınılmazdır. Anne, kendi hazlarını ve cinselliğini yani kadınlığını öne çıkartırsa, annelik düşerse, oğlun kendi dürtülerini kontrol etmesi ve bastırması güçleşecektir. Burada belki Orestes'i zorlayan bir başka etken de Orestes'in annesinin sevgilisi ile ilişkisinin gizliliğidir. Aslında anne baba arasındaki ilişki yasalara ve topluma göre uygun olsa da, niteliği çocuklar için gizli olmalıdır. Bu gizlilik bastırmanın, sınırların ve düşlemin gelişiminde önemlidir. Oysa burada Klitemnestra bu gizliliğin dışında ve yasa dışı bir başka gizlilik yaratarak oğluna her türlü düşlemin yolunu açmıştır.

Öte yandan, Klitemnestra'nın işlediği cinayetin erkeksi bir yönü vardır. Bir erkek gibi adak baltası kullanmış, cinayeti bir erkek gibi işlemiştir. Bu cinayetle Klitemnestra yasa tanımayan bir tümgüçlülük elde eder ve evine korku salar. Tıpkı Freud’un ilk kavim söylencesindeki kanun tanımaz baba gibidir. Cinselliği gibi saldırganlığı da korkutucu ve uyarıcı bir yön kazanmıştır. Kocasını öldürebilen kadın çocuklarını da öldürebilir. Öte yandan Klitemnestra tüm yaptıklarıyla, Elektra'yı iktidardan uzaklaştırmak için bir rençperle evlendirmek ve Orestes'i sürgüne yollamak gibi, zaten annesel ya da babasal tüm koruyucu niteliklerden uzak ve ne kadar düşmancıl bir yönü olduğunu kanıtlamıştır.

HANGİ ANNE-BABANIN KATLİ? İDEALİN PEŞİNDEKİ ŞİDDET

Burada söz konusu olan kocasını aldatan ve öldürülen kadın/anne tasarımıdır. Oretes’in öyküsü çoğu zaman bir anne katli olarak ele alınmıştır. Tragedyada sunulan, aynı zamanda bir idealdir: Kocası nerede, ne kadar uzakta olursa olsun, ne kadar ayrı kalırsa kalsın, ne yaparsa yapsın, kocasına sadık kalan, çocuklarına annelik yapan ve malına sahip çıkan bir kadın ideali. Bu ideal beklentide Klitemnestra'nın iyi yönleri yok olmuştur.

Ödipus’un öyküsü, ensest yasağı aracılığıyla cinsel dürtülerin aile içindeki seyrini yapılandırarak dürtünün yönünü dışarıya döndürür. Böylelikle genetik zenginliği, toplumsallaşmayı sağlar, bastırma ve yer değiştirmeyi getirerek çocuğun düşlemini korur ve geliştirir. Ama bir diğer konu da aile dışındakilerin cinsel dürtülerinin aileyi tehdit etmesi ya da anne babanın cinsel dürtülerinin dışarıya yönelmesidir. Ödipus söylencesi, aile içi kargaşa ile Orestes tragedyası ise hem aile içi hem aile dışı kargaşalar ile ilgilenir ve bunları yapılandırır. Eğer anne ya da baba, anlaşmayı bozar ve dışarıya yönelirse bunun cezasını canlarıyla öderler. Kızını öldüren ve karısını aldatan koca cezalandırılmıştır. Büyük zaferinin ardından krallar kralı, kendi surları içinde, kendi banyosunda karısı tarafından kurban edilircesine öldürülür. Sevgilisi de...

Klitemnestra'nın erkekleri, Agamemnon, Aegisthis, Orestes, kolaylıkla kötülenen ve suçlanan kişilerdir. Klitemnestra, düşünde olduğu gibi, onlara kötü tasarımlarını yansıtır sonra da onlardan korkmaya başlar.

REKABET

Orestes'in, saldırganlığını arttırabilecek başka bir nokta annesinin babasından başka birisini seçmesidir. Hem Elektra hem Orestes, annelerince yeterince sevilmedikleri, uzaklaştırıldıkları ve engellendikleri için kızgındırlar. Burada, Elektra ve annesi arasındaki ve Orestes’le annesinin sevgilisi arasındaki rekabet açıktır. Klitemnestra, kocasını öldürerek, Elektra’nın olumlu, Orestes’in olumsuz ödipal arzularının ve saldırganlıklarının işlenmesini engellemiştir. Orestes, babasını bıraktığı için annesini suçlar. Onu öldürdükten sonra şöyle der annesine:

Ölünce yatarsın sevgilinle bol bol seviyorsun ya!

Asıl sevgi borçlu olduğundan ise nefret edersin sen.

Babaya duyulan öfkenin başka bir nesneye kaydırıldığını biliriz. Baba, çocuğun doğumundan önceki kişi olarak var oluşunun kabullenilmesi kendiliğinden ortaya çıkan birisidir. Elbette babanın tanınmasında annenin -hem kendi kişiliği hem de kocasına bakışı ile ortaya çıkan- önemli bir rolü vardır. Erkek çocuğun baba ile rekabeti, bastırmaya yol açar ve simgeselin ve sözün oluşumuna olanak tanırken, annenin sevgilisine yönelik saldırganlık kolaylıkla eyleme dökülebilmiştir. Bastırmaya gerek yoktur, çünkü yasa çiğnenmiştir. Söz, vazgeçiş ve kabul yoktur. Orestes için de böyle olmuştur.

Baba ise ülküleştirilmiş ve olumsuz yönleri bütünüyle yadsınmıştır. Klitemnestra'nın sevgilisinin varlığı ve anneye duyulan özlem ruhsal bölmeyi (splitting) daha da kolaylaştırmıştır. Baba ideal, sevgili aşağılık olmuştur. Krallar kralı ile rekabet etmekten, ona haset duymaktansa onun ülküselliğiyle özdeşim kurulmuştur. Babanın intikamını almak, artık var olmayan babaya iç dünyada sunulan bir bağış, babaya sağlanan huzur ile iç dünyaya gelen bir rahatlamadır Orestes için.

OLUMSUZLARIN ÇALIŞILMASI VE SÖZSÜZLÜK

Tragedya, uykusuz ve düşsüz bir gözcü ile başlar. İmgeleri ve sözcükleri yoktur, yalnızca gözetler ve habercilerin zafer ateşini yakmasını bekler. Zaferi haber verdiğinde sözlerine zor inanırlar. İntikamlar alınırken de söz azdır. Kimse kendisini savunamaz. Açıklama, dinleme azdır, saldırgan genellikle tuzaklar kurar ve konuşmaya izin vermez. Ansızın gelen ve sinsice planlanan öldürme eylemleri vardır. Yargılamalar kişinin içinde ve gizli kalır. Olumsuz yaşantılar o kadar öfke ve nefret doludur ki yargılama aracılığıyla ya da diğer insanlarla kurulan iletişim ve konuşma ile paylaşılamaz, yumuşatılamaz.

Agamemnon yoktur, savaştadır, onun olumsuzlukları konuşulamamıştır. Zaten ardı ardına yaptıkları yüzünden, Klitemnestra için ölümü fazlasıyla hak etmiştir. Klitemnestra, oğlunu uzaklaştırarak oğlunun kendisi ile ilgili olumsuzlukları konuşmasını, paylaşmasını engellemiştir. Oğlu uzakta, hasediyle ve öfkesiyle yalnız kalmıştır. Paranoyaları ve saldırıya uğrama kaygıları uzaktayken iyice demlenmiştir. Var olmayan olarak olumsuz (negatif), tasarımların ruhsal açıdan çalışılmasını ve düşlemde var olmalarını zorlaştırır. Var olmayanı gerçek bir biçimde sevmek veya ona öfke duymak kolay değildir. Ancak, Orestes’teki gibi travmatik olan ve yoksun bırakan bir durum, saldırganlığı ve değersizleştirmeyi şiddetlendirebilir. Var olmak ve konuşulabilir olmak, saldırganlıkları yumuşatma şansı verebilir. Nesneler, nefretin içinden doğabilirler ve böylelikle gerçek olabilirler. Ancak nefretin sahiplenilmesi ve onun üzerinde ruhsal açıdan çalışılması ile ilişkilere derinlik ve eşduyum gelebilir. Olumsuz olan üzerindeçalışılamayınca duygular, iç hesaplaşmalar ve eylemler yapayalnız kalmakta, araya düşünceler, simgeler ve yorumlar girememektedir. Olumsuzun çalışılamaması, eylemi ortaya çıkararak imgenin yaşama geçmesine ve somut olarak canlandırılmasına neden olmaktadır.

En kötüsü de var olmanın, var olmamanın ve olumsuz olmanın bir arada ve tekrarlarla yaşanmasıdır. Tragedyada birçok olumsuzluk bir araya getirilerek duygular şiddetlendirilmiştir. Klitemnestra vardır ama uzaktadır, iyi bir anne ve eş değildir. Varlığını ve sevgisini kocasına ve oğluna değil, sevgilisine sunar.

Ancak Orestes tamamıyla olumsuz bir annenin kollarında kalmamış, seven bir bakıcısı da olmuştur. Adak sunucularının arasındaki bakıcı Orestes’e iyi bir annelik yaptığını anlatır. Örtük bir biçimde “iyi anne bendim” der, annesinin olumsuzluğunu arttırır. Orestes, annesini öldürdükten sonra yeni ölü annelerin eline düşer. Gözlerinden ve dudaklarından kanlar akan, acılı ve hortlak Erinyeler yarı ölü yarı canlı bir biçimde Orestes’in peşini bırakmazlar.

Klitemnestra'ya düşünü Agamemnon'un yolladığı düşünülür (Orestes'i de Apollo yollamıştır). André Green bu düş üzerinde özellikle durur. Orestes'in düşü yorumlayışından, annesi ile arasındaki ilişkinin kısmi nesne ilişkisi olduğunu, Orestes'in kendisini kötü meme ile özdeşleştirdiğini ve aralarında paylaşılmış bir düşlem olduğunu ortaya çıkarır. Bakıcı kadın bu bölmeyi doğrulayarak ve şiddetlendirerek kendisinin iyi meme olduğunu anlatır. Düşte; bebeğin, annenin kanını ve canını emdiği, anneyi ve çocuğu felakete ve yok oluşa götürecek nitelikteki bir ikili ilişki sergilenmiştir.

Konuşulan ve konuşuldukça üzerinde ruhsal bir çalışma yapılabilen tek suç (olumsuz durum da denebilir) ve yargılama Orestes’in eyleminin yargılanmasıdır. Oyundakilerin ve Orestes'in atalarının yaşadıkları diğer yargılamalar ve cezalandırmalar hep iç hesaplaşmalar ve kurulan tuzaklar biçimindedirler. Orestes, annesini öldürdükten sonra Erinyelerin baskısıyla delirecek gibi olduğunda Apollon bu durumla başa çıkamaz ve onu Athena'ya yollar. Şöyle der:

Çünkü orada,

Senin davana bir karar verip, konuşarak

Hafifleteceğiz derdini, bir yol bulacağız sonunda

Bu felaketlerden kurtarmak için seni.

Orestes yaşadıklarını, Athena’ya gelene kadar tüm halkla konuşur. En sonunda da mahkemede konuşulur. Bu konuşmalar, özellikle Athena’nınkiler, inandırıcıdır ve karşısındakini ikna eder. Eylemin ve katı cezaların yerine geçen bir inandırıcılık, ikna ve uzlaşma en güzel şekilde mahkemede sergilenmiştir.

ERİL VE DİŞİL ÖGELER VE ÜST-BENLİĞİN GELİŞİMİ

Orestes'in öyküsünde arka planı güçlü, erk sahibi kadınlar oluşturur. Helena’nın Truva’ya kaçışı, Agamemnon’un onu bahane ederek, kadınlarını korumak ve geri almak için Truva’ya saldırması, gemilerin rüzgârını kesen Tanrıça Artemis için kızı İphigenia’yı kurban etmesi, karısı Klitemnestra’nın buna kızması ve Agamemnon’u öldürmesi, Orestes’in babasının intikamını almak istemesi ve tereddüte düştüğünde Elektra’nın onu ikna edip desteklemesi, Orestes annesini öldürdükten sonra öç perileri Erinyelerin onun peşini bırakmaması ve en sonunda tanrıça Athena tarafından aklanması ile öykü bela getiren kadınlarla başlar, affedişi getiren kadınla biter. Eylemleri başlatan, sürükleyen ve karara bağlayan kadınlardır, güçlüdürler. Bir tanesi canını vererek rüzgârları getirebilir, bir tanesi krallıkları yönetebilir, kralların kralını öldürebilir, dişi Erinyeler delirtebilir, Athena kötü ruhları iyiye çevirebilir, toplumlara yön verebilir.

Yargılamayı yöneten Athena, babasının başından doğmuş ve annesini hiçbir zaman bilememiştir. Kadının erkekten yaratılması, erkeğin içinden doğması bir dengeleme gibidir. Yasa koyuculuk ise önce erkeğe, Zeus’a, sonra da onun annesiz kızına verilmiştir. Annesiz kız, erkeklerin oluşturduğu jüriye başkanlık eder, eril olanı destekler.

Athena'nın annesizliğini yani babasının başından çıkmasını Freud, babasal düzenin baskınlığıına bağlar. Babasal düzenin annesel düzenin önüne geçmesiyle, duyguların geriye aklın öne alınmasıyla medeniyette önemli bir ilerleme olduğunu öne sürmüştür. Bu bir açıdan duygunun ve aklın dengelenmesidir. Bu dengeleme önceleri kan bağı, kan davaları ve anneselin üzerinden yapılırken terazinin diğer kefesine erkeklik ve akıl konarak yeni bir denge ve düzen getirilmiş, Athena bunun simgesi olmuştur.

Öykü bu yönüyle, üstbenlik gelişiminin ve üstbenlik çekirdeklerinin oluşum sürecini anlatır. Kibirlenen, engelleri, kaderi ve duyguları tanımayan Agamemnon öldürülünce Orestes’in zihnindeki eril ve acımasız üstbenlik çekirdeğinin temsili olan Apollon devreye girer ve ona babasının intikamını almasını emreder. İntikamını almazsa cezalandırılmak ve aşağılanmakla tehdit eder. Onurlu bir erkek ve oğul olamayacaktır. İntikamını aldığında ise dişil ve acımasız üstbenlik çekirdekleri olan Erinyeler, zulümleriyle Orestes’i delirtecek kadar üstüne giderler. Apollon, Orestes’i Athena’ya yönlendirir. O da yoğun suçlulukla ortaya çıkan manik bir enerji ile şehir şehir dolaşır, yolda karşılaştığı herkesle konuşur. Suçluluğunu kabullenmiş ve yargılanmaya hazır bir biçimde Athena’ya ulaşır. Klein’cı yaklaşıma göre paranoid şizoid evreden depresif evreye geçmiştir artık.

Orestes, lanetli soyunda yaptıkları için suçluluk duyan ve af dileyen ilk kişidir. Suçluluk duyabilme ve ardından gelen yargılama, paranoyaları ve saldırıya uğrama kaygılarını giderir. İlkel yansıtmalar azalır. Orestes, kurban olmaktan kurtulmuş ve kendini aklayabilen bir birey olmuştur. Bir kurbana dönüşmesinde ve kurbanlıktan kurtulmasında Apollo'nun rolü olsa da onu kurbanlıktan kurtaran ve özgür bir birey yapan Athena, yasa ve mahkeme olmuştur.

Orestesia tragedyasında suçlananlar, suçlular, katiller açıktır ve bilinmektedir. Tragedya, eylemi hazırlayan ortamı, eylemin planlamasını, eylemin gerçekleştirilmesini ve ardından yaşananları anlatır. Annenin öldürülmesi eylemi beraberinde kim kimin yanında yer alıyor ve kimi destekliyor, kiminle anlaşma yapıyor konuları sürekli gündemdedir. Kim kimin egemenliği altına giriyor ve yasa ile nasıl bir düzenleme geliyor soruları oyun boyunca ön plandadır. Bu sorular Orestes'ten önceki kuşaklara ait olduğu kadar, Apollo ve Athena'dan önceki kuşaklara da aittir. Yine yasa, mahkeme ve ikna ile bölünmelerin ve kanunsuzluğun kuşaklar arası aktarımının önü kesilmiş olur. Yasa ve anlaşma yapma yüceltilmiştir. Yasa ve mahkeme, en ağır suç olarak kabul edilen anne katlini bile affedebilecek bir yücelikte resmedilmiştir.

Athena:

“Bütün övgülerim İnandırma'ya olsun,

Ki bir zamanlar öfke ile başka yöne çevrilmiş

Bu güçleri yatıştırmaya çalışırken

Dudaklarımdan çıkan soluğa bakıyordu iyilikle;

Ama akıllı sözün efendisi olan Zeus galip geldi.

Sonunda, tanrının lütfunu ararken, üstün geliyoruz.” der.

Dişil ve eril özellikleri üzerinde toplamış olan Athena yargılamayı gerçekleştirir ve olay, lehte ve aleyhte oyları içinde barındıran bir yargı ile sonuca bağlanır. Athena bununla da kalmaz, suçlayıcı ve affetmeyen Erinyeleri koruyucu ruhlara dönüştürerek onları yeni yapılanma ile bütünleştirir ve uzlaştırır. Athena'nın uzlaştırıcı, inandırıcı ve ikna edici yönleri öne çıkartılmıştır. Dişil ve eril üstbenlik çekirdekleri bütünleşmiş, suçlamalardaki ve yargılamalardaki sertliklerini kaybetmiş olurlar, denge ve tutarlılık kazanırlar.

Orestes suçluluğundan kurtulunca; Athena, Apollon ve Zeus'a teşekkür eder. Artık yeniden vatanına dönebilir ve babasının evinde oturabilir. Bunları geri kazanabilmek onda şükran duygusu ortaya çıkarmıştır. Öç perileri Erinyeler bundan sonra şehri ve uygarlığı koruyacaklardır. Kan davasının ve kan davasının getirdiği korkunun ortaya çıkarttığı saldırganlığın yerini kanundan korkmak ve kanunun koruyuculuğu alır. Nesne tasarımlarındaki iyilik öne çıkmış, içselleştirme tamamlanmıştır. Korku kişisizleştirilmiştir, yani bir kişinin kan davasının öcünü almasından değil, kanundan korkmak söz konusudur artık. Böylece korku yüceltilmiştir de.

YAS

Öte yandan nesne tasarımlarındaki iyiliğin, olumlunun öne çıkması yas sürecinde görülür. Yas tutarken iyi nesne ile bağlantı sürdürülmeye çalışılır. Orestes’in öyküsünde nesneler arası çatışma kişiler öldükten sonra da bitmez. Ölen ya da uzakta olan, bir kötülük yaparak gitmiştir, ancak geride kalanın içinde bu kötülük mayalanır. Agamemnon İphigenia’yı öldürerek gider, Klitemnestra’yı öfkesiyle bırakır. Klitemnestra, Orestes ve Elektra’yı tahttan ve evlerinden uzaklaştırır, üzerine bir de babalarını öldürünce onları öfke içine gömer. Ötekinin aşağılanması, kendini kötü hissetmesi, yas tutmayı ve affedişi engellemiştir. Öteki nesnenin iyi yönleriyle bağlantı kurulmasını zorlaştırmıştır. Öldürülenler öfkenin kurbanı oldukları için yasları tutulamaz ve bir sonlanmanın değil yeni bir kan davasının halkası olurlar. Nefretle öldürülenlerin ruhları, sürekli olarak yeni kanlar ya da adaklar isterler. Klitemnestra kocasını öldürdükten sonra gördüğü kabusta kocasının intikamını alan bir canavar doğurmuştur.

Bu düş üzerine Klitemnestra adağını korkuyla ve suçlulukla kocasının mezarına yollar, sevgi ve özlemle değil. Korku ve suçlulukla yüklenerek giden adak sunucuları, öfke ve öldürülme planlarıyla saraya dönerler. Ölüm, öldürme ve kan ile başlayan ilkel korku, saldırıya uğrama ve suçluluk duyguları, yine yıkıcılık ve ölüm getirir. Bu suçluluk duygusu, hüzne ve bütünleşmeye götürenden farklıdır. Yas tutmaya değil daha çok intikama, saldırganlığa ve korkuya yol açar, içinde hırs, kibir, haset, aşağılama, acımasızlık, yadsıma ve körlük vardır.

Yas tutabilmek için insan olmak yani ölümü ve kaderi kabullenmek ve bunlardaki yadsımaların azalması gerekir. Bu öyküde yadsımalar ve körlükler sıklıkla karşımıza çıkarlar. Agamemnon kızını kurban ederken; kızındaki, karısındaki ve kendisindeki duyguları görememiş, bir anlamda hırsının etkisiyle insan olduklarını yadsımıştır. Klitemnestra aşkını yaşarken kocasını ve çocuklarını unutmuştur. Orestes ise aradadır, tereddüt yaşadığı yerlerde arkadaşı Pylades ve kız kardeşi Elektra devreye girerler. İnkâr, sık sık yıkıcılığı haklı göstermekte kullanılır. Eşduyumu bozan yadsıma, olgun bir suçluluk gelişmesini de engellemiştir. Hem içgörüyü hem dışgörüyü zamansal ve ruhsal olarak yüzeyselleştirmiştir.

SONUÇ:

Ayrılıklardaki şiddetin azalması için tümgüçlülüğün azalıp insani özelliklerin kabullenilmesi, kibrin ve hasedin anne ile kurulan ilk ilişki içinde azaltılabilmesi gerekmektedir. Ayrılıkların ani bir kopuş ya da koparılış olarak yaşanması yaşananların kabullenilmelerini güçleştirmektedir. Ruhsallığın korunabilmesi için cinselliğin ve saldırganlığın hem aile içinde hem aile dışı ilişkilerde yapılandırılması gerekmektedir.

Şiddetli ülküleştirme, suçlamalar ve aşağılamalar getirmekte, uzlaşma, anlaşma ve bütünleşme sağlanamamaktadır. Sözün yani simgeleştirmenin azlığı eyleme geçmeyi öne çıkartmaktadır. Zorlukların ve olumsuzlukların çalışılmasında sözün ve iletişimin kullanılmasına gereksinim vardır.

Bir yargılamanın, anlaşmanın ve bütünleşmenin ve buradan doğacak bir zenginleşmenin olabilmesi için eril ve dişil ögelerin dengelenmesine, zeminde aile kurumunun ve yasanın varlığının hissedilmesine gereksinim duyulur. İkili ilişkiler içinde travmatik olayların aşılması zordur. Üçüncü olarak aile kurumunun yani yasanın varlığı, bu süreçlerde yaşanan gerilemeyi dengeler, hem de süreci olumlunun yönüne yöneltir.

 

 

 

KAYNAKLAR:

Aiskhülos (İÖ 458) Eski Yunan Tragedyaları, Oresteia, çev. Yılmaz Onay, Mitos Boyut Yay., Tiyatro Oyun Dizisi, İstanbul, 2010

Alford, C. F. (1992) "Greek Tragedy and the Place of Death in Life: A Psychoanalytic Perspective", Psychoanalysis and Contemporary Thought  15, International Universities Press, New York

Fingarette, H. (1963) "Orestes: Paradigm Hero and Central Motif of Contemporary EGO Psychology", Psychoanalytic Review 50 C, Guilford Press, New York

Freud, S. (1909) "Notes Upon a Case of Obsessional Neurosis", Standart Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud V. X, Vintage The Hogarth Press, London, 2001

Freud, S. (1939) "Moses and Monotheism: Three Essays", Standart Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud V. XXIII,  Vintage The Hogarth Press, London, 2001

Green, A. (1979) "Orestes and Oedipus: from the oracle to the law", The Tragic Effect: The Oedipus Complex in Tragedy, çev. Alan Sheridan, Cambridge University Press, Cambridge, 2011

Green, A. (1975) "Orestes and Oedipus", International Review of Psycho-Analysis 2, Institute of Psychoanalysis, London

Jacobs, A. (2007) On Matricide: Myth, Psychoanalysis, and the Law of the Mother, Columbia University Press, New York, 2007

Klein, M., (1946) "Notes on Some Schizoid Mechanisms", Envy and Gratitude and Other Works 1946-1963, The Free Press, New York, 1975

Klein, M., (1963) "Some Reflections on The Oresteia"Envy and Gratitude and Other Works 1946-1963, The Free Press, New York, 1975

Parman, T. (2009) "Psikanalist ve Sanatçı", Psikanaliz Yazıları 18, Bağlam Yay., İstanbul

Thomson, G. (1973) "Oresteia", Tragedyanın Kökeni, çev. Mehmet H. Doğan, Payel Yayınları, İstanbul, 2004

Winnicott, D. (1955) "The Depressive Position In Normal Emotional Development", British Journal of Medical Psychology V. 28, Wiley-Blackwell, Oxford

 

 

On Separations, Aggression and Transmission of Aggression Through Orestesia Trilogy of Aeschylus

This paper is about aggression during separations and its' transmission over generations. Orestesia Trilogy of Aeschylus, as an ageless story, has specific examples that have persecuters, victims, a judgement and an exculpation in it. Agamemnon's hubris, Clytemnestra's sexuality and aggression, violence during the pursuit of ideals, rivalries of Orestes,  the work of negatives and being speechless, balancing the feminine and masculine aspects, superego development and mourning are subjects that are focused on. Orestesia Trilogy describes a process that begins with regression to primitive states and progresses to mature guilt, depression and liberation that stops blood revenge over generations.