• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

ÇOCUKSU PSİKOTİK KENDİLİK HANGİ DURUMLARDA GELİŞİR? ÇPKvŞO - V

ÇOCUKSU PSİKOTİK KENDİLİK HANGİ DURUMLARDA GELİŞİR? ÇPKvŞO - V

ÇOCUKSU (İNFANTİL) PSİKOTİK KENDİLİK VE ŞİZOFRENİNİN OLUŞUMU ÇPKvŞO - V [1]

VAMIK D. VOLKAN, M.D., DLFAPA, FACPsa

Gelişim yolağının içinde, çocuğun zihninin kendine ait özel bir forma girmesindeki süreçleri olumsuz olarak etkileyen etkenler çeşitlidir. Hastalarımla çalışırken gözlediğim ve aşağıda sayacağım içerikleri çocuğun aklının gelişmesini bozan majör ve tipik etkenler olarak görüyorum:

1- Biyolojik/genetik belirleyiciler: Bu konu üzerine odaklanan analistlerle ilgili bazı referanslar yukarıda verilmiştir. Referans olabilecek çalışmalar arasında psikanalitik yaklaşımla ilişkisi olmayanlar çoktur. Bu nedenle burada bu referansları vermiyorum. Ayrıca kendimi hangilerinin daha çok ve hangilerinin daha az önemli buluşlar olduğunu bilecek kadar yetkin bulmuyorum.

2- Çocuğun saldırganlık dürtüsünün çok güçlü olması: Emde (1988 a,b, 1991) ve Greenspan (1989, Brazelton and Greenspan, 2000) gibi çocuk gelişimini inceleyen araştırmacılar bazı çocukların psikobiyolojik olarak saldırganlığı daha fazla ifade etmeye eğilimli olduklarını göstermişlerdir. Bazı çocukların doğuştan itibaren saldırganlık dürtülerinin “normalden” fazla oluşunu gözlüyoruz, fakat bunun nedeni üzerinde yeterli görüşümüz olduğunu sanmıyorum.

3- Annenin etkinlikleri ve davranışı ile çocuğunkiler arasında yeterli uyumun (reasonable fit) olmaması: Çocuk gözlemi araştırmaları (Greenspan 1989, Brazelton ve Greenspan, 2000) böyle uyumsuzluklar hakkında bize birçok bilgi vermiştir. Mesela doğuştan saldırganlığı çok olan bir bebek ile pasif karakterli bir anne arasındaki ilişkilerde iyi bir uyum sağlamak zor olabilir.

4- Çocukta ya da annedeki körlük veya sağırlık gibi fiziksel özürler: Annelik yapan kişide ya da bebekteki körlük, sağırlık ve diğer duyulardaki eksiklik veya bozukluk yalnız başına çocuklukta ya da erişkinlikte şizofrenin oluşumuna yol açmaz ama zaman zaman bu tip fiziksel engeller, yukarıda bahsettiğim, çocuk ile anne arasındaki ilişkide yaşanması gereken yeterli uyumu (reasonable fit) bozar ve çocukta bazı benlik işlevlerinin gelişimini önleyebilir. Bu durum gelişim yolağında olumsuz bir içerik oluşturur.

5- Çocukta ve annedeki başka türlü fiziksel özürler: Böyle bazı özürler anne-çocuk ilişkilerinde gereken yakınlığı ve iyi uyumu olumsuz açıdan etkileyebilirler. Mesela anne, çocuğunun bir elinin parmaklarındaki fiziksel özrü inkâr ederse çocuğun gerçeği değerlendirme yetisini geliştirmesinde zorluk çekmesi için bir zemin hazırlar. Bir anne erkek çocuğunun parmağındaki özrü inkâr etmekle kalmamıştı, sanki çocuğun yüzük parmağı normalmiş gibi her doğum gününde çocuk için bir altın yüzük almıştı (Volkan, 1976).

6- Özürlü bir kardeşe sahip olmak: Bu yüzden yas tutan anne, çocuğu ihmal edebilir veya gerçekdışı bir biçimde koruyucu olabilir (Colonna ve Newman, 1983, Volkan ve Ast, 1997).

7- Annelik yapan kişide ciddi psikoz, sınırda kişilik organizasyonu veya ağır narsisizm olması: Çocuk gerçeği yeterince değerlendiremeyen, benliğinin bütünleştirici işlevlerinde bozukluk olan veya kendini çocuğundan daha fazla öne çıkaran anne ile özdeşim yapabilir ve bazı benlik işlevleri gelişmeyebilir.

8-Annelik yapan kişinin uyguladığı cinsellik veya saldırganlık yüklü ya da yaşamı tehdit edici “psikolojik işkenceler”: Bunlar baba ya da kardeşler tarafından uygulanan davranışları da içerir. Mesela annenin düzenli olarak yeni doğan bebeğini penis gibi kullanıp ve bacakları arasına koyup mastürbasyon yapması (Volkan ve Masri, 1989) veya kardeşlik rekabeti yüksek olan bir erkek kardeşin, evde yalnız kaldıkları zaman, kendinden küçük olan kız kardeşini saatlerce karanlık bir dolapta tekrar tekrar hapsetmesi. Bazen çocuk “normal” olarak ödipal devreye gelmişse de, cinsel veya saldırgan tacizlere uğrarsa, geriler ve annesini koruyucu olmayan bir anne olarak algılar.

9- Annelik yapan kişinin çocuğun geçiş nesnelerinin veya fenomenlerinin gelişimini engellemesi: Geçiş nesnelerinin veya fenomenlerinin normal evrimi çocuğun çevresini tanıması için gereklidir (Winnicott, 1953). Bunlar çocuğun gerçeği sınama yeteneğini başlatır (Greenacre, 1970). Geçiş nesneleri veya fenomenleri ile oynaması engellenen bir kişi dış dünyadaki gerçeği, hiç olmazsa bazı özel durumlarda, iyice anlayıp bütünleştiremez.

10- Annelik yapan kişinin çocuğa “uygun dışsallaştırma depolarını” (suitable reservoirs of externalization) sağlamaması: Volkan 1988 ve 2004’te “uygun dışsallaştırma depoları” kavramını tanımlamıştır. “Normal” bir çocuk 36 aylık olunca hem kendilik (self) hem de nesne imgelerini bütünleştirmeyi başarır. Fakat bütünleştirme fonksiyonunun gelişimi hiç kimse tarafından tamamlanamaz. Bazı bütünleşmemiş, libido veya saldırganlıkla ilişkili kendilik ve nesne parçaları çocuğun aklında kalır. Çocuk bu parçaları bastırırsa (Kernberg 1975) içi rahatlar. Çocuk bu parçalarla başka bir şekilde de baş edebilir. Her büyük grubun kendiliğini ve bu grubun düşmanlarının kimliklerini sembolize eden ve dış dünyada bulunan depolar vardır. Grupta annelik yapan kişiler, birleştiremediği kendilik veya nesne parçalarını bu depolara yansıtması için çocuğa yol gösterirler. Bu depolar devamlı olarak dış dünyada bulundukları ve gruptaki erişkinler tarafından korundukları için çocuk böyle depolara yatırım yapınca içindeki bütünleşmemiş kendilik ve nesne imajlarının çatışmalarından ve olumsuz etkilerinden kurtulur. Mesela Finli bir çocuk bütünleşmemiş “iyi” kendilik veya nesne parçalarını saunaya depolayabilir. Fin kültüründe sauna iyi bir depodur. Kıbrıs’ta Müslüman Türkler için domuz “diğerlerine” ait olduğu için bir Müslüman çocuk, annelik yapan kişinin yardımı ile, bütünleşmemiş “kötü” kendilik veya nesne parçalarını domuza yükler. Volkan (1985), çocukken etraflarındaki erişkinler tarafından kendisine böyle depolar sağlanmayan ve erişkin olduğu zaman psikoz belirtileri gösteren bir vakayı anlatmıştır.

11- Çocuğa, “sindiremeyeceği çelişkiler” yaratan zihinsel işlevler sunulması (Burnham, 1969, s.55): Genç iken cinsel tacize uğrayan annenin kız çocuğunun cinsel gelişmesini önleme isteğini ve ayni zamanda kız çocuğunun başına da benzer bir olayın geleceği fantezisini çocuğun doğuşundan itibaren davranışları ile çocuğa aktarması.

12- Annelik yapan kişinin çocuğa “ikame çocuk” muamelesi yapması: Annenin, ölen bir başka çocuğunun (veya ölen veya kaybolan başka bir yakının) imgesini yeni doğan çocuğunun gelişmekte olan kendiliği içine depolaması “ikame çocuk” sendromu yaratır (Poznanski, 1972, Cain and Cain, 1964; Green and Solnit, 1964, Volkan ve Ast,1997). Çocuğun kendisine “depolanan” nesne tasarımı ile kendisine ait tasarımını birleştirmesindeki zorluk olumsuz bir içerik oluşturur.

13-Yukarda anlattıklarım dışında genel olarak annelik yapan kişiyle çeşitli sağlıksız ilişkilerde bulunmak ve böyle bir anne ile sağlıksız özdeşimler yapmak: Bazı psikanalistler çeşitli sağlıksız annelik modellerini ortaya koymuşlardır. Mesela McDougal (1985) ve Torsti (1988) bağımlı annelik (addictive motherhood) ve oral annelikten söz ederler. Böyle anneler çocuğa yapışırlar, çocuğun aklını öldürürler. Çocuk biraz canlılık göstermeye çalışsa da annelik yapan kişiden olumlu bir cevap almaz.

14-Annelik yapan kişinin bebek hakkındaki olumsuz bilinçdışı fantezileri: Örneğin önce çocuk sahibi olup sonra da onun kaybolması isteğini içeren bir bilinçdışı fantezi (Apprey, 1997).

15-Çocuğun bilinçdışı fantezilerinin gerçeğe dönüşmesi: En tipik bilinçdışı fanteziler vücut işlevleri, erken nesne ilişkileri, doğum, ölüm, hamilelik, kardeşler, cinsellik ve aile ilişkileri ile ilgilidir. Dış dünyadan gelen bir travma fantezideki beklentiye uygun olduğu zaman, fantezinin nerede bittiğini ve gerçeğin nerede başladığını ayırt etmek imkânsız olabilir. Böyle bir durumda fantezinin gerçekleşmesinden söz ederiz. (Volkan, 2004, Volkan ve Ast, 2001). Mesela bir anne üç yasındaki oğlunun kaza ile kopan parmağını bir kavanoz içinde saklayıp kavanozu görünür şekilde çocuğun yatak odasına koyarsa ve kavanozu çocuğun gelişim yılları süresince onun gözü önünde tutarsa, çocukta bir gün ayrılmış olan parmakla vücudunun tekrar birleşeceği fantezisi bir şekilde gerçekleşmiş olacaktır. Bunun sonucunda çocuk erişkin yaşa geldiğinde, penisinin çıkarılabileceği ve tekrar bacaklarının arasına konulabileceği şeklindeki bilinçdışı fantezisini gerçek gibi -aslında hezeyan şeklinde- algılayabilecektir (Volkan, 1995). Bunun yanında çocuğun gerçekleşen travmaları da bazı benlik işlevlerinin gelişmesini önlerler.

16- Saplanma yaratan fiziksel travmalar: Örneğin çocuğa yapılan cerrahi müdahaleler. Mesela erişkin olduğunda kız arkadaşının cinsel organına bir bıçak sokup ona zevk vermeye çalışan bir hastanın yaptıklarını, hastanın tedavisi sırasında, çocukken kendi vücuduna yapılan ve tekrarlayan cerrahi müdahalelerle bağdaştırabilmiştik.

17- Saplanma oluşturan psikolojik travmalar: Annenin doğum sonrası depresyonu, annenin ölmesi gibi ağır ayrılıklar ve kayıplar travma yaratır. Çocuk bir kardeşinin doğumundan sonra annesinin sevgisini kaybettiğini algılarsa kardeşlik rekabeti travmatik bir seviyeye yükselir. Böyle travmalar anneden ayrılma-bireyleşme (Mahler, 1963) süreçlerini ve bütünleştirme fonksiyonlarının gelişimini engeller.

Yukarıda 17 etken saydım. Böyle etkenlerin sayısını daha da arttırabileceğimizi biliyorum. Bu olumsuz içeriklerin birçoğu veya tümü çocuğun doğumundan hemen sonra veya çocuğun yaşamının ilk aylarında veya yıllarında birbirine karışabilir ve çocuğun zihninin normal gelişimi engelleyebilir. Burada önemli olan bu olumsuz içeriklerin kullandığım yolak metaforu içindeki zihin inşa etme süreçlerine saldırganlık dürtülerini çok yüksek oranda bulaştırmasıdır. Bebek saldırganlığını ağlamakla veya bazı psikosomatik gösterimlerle ifade eder. Anneden yardım gelmezse saldırganlık içselleştirilir. Küçük bir çocuk hem saldırganlığını hem de bunu ifade etmedeki yetersizliğini sezer. Aşağılanmışlık hissedilen bir durum geliştirir.

Bunlar varsa çocuğun gelişim yolağında doğmakta olan kendiliği, benim çocuksu psikotik kendilik olarak adlandırdığım kırılgan bir psişik organizasyon olarak ortaya çıkar. Çocuksu psikotik kendilik, yukarıdaki içeriklerin ortaya çıkardığı çok yoğun saldırganlıkla ilişkili “kötü” affektlerle doyurulmuştur. Çocuksu psikotik kendilikle bağlantılı benlik işlevlerinin gelişimi, mesela farklılaştırma (differentiation) ve bütünleştirme (integration) yapma ve gerçeği değerlendirme, zarar görür. Çocuksu psikotik kendilik, kendilik imgeleri ile nesne imgelerini birbirinden ayıramama veya kesin olarak ayıramama ile olgunlaşma yönündeki “psikobiyolojik itki” arasındaki gerilimleri içerir. Diğer gerilimler, parçalanmış ama çok defa kaynaşmış kendilik ve nesne imgelerini dışa vurma girişimleriyle ve aynılarının içe alınmayla (externalizasyon-inkorporasyon) geri dönmesiyle ilişkilidir.

En önemlisi çocuksu psikotik kendilikte libidinal yaşantılar için bir “açlık” vardır, fakat bu açlık asla doyurulamaz. Çocuksu psikotik kendilik, var olan benlik işlevlerini kullanarak, bilgisayar oyunu karakteri Packman gibi, besleyici hiçbir yiyecek bulamadan önüne çıkan her şeyi “yiyip yutmaya” mahkûmdur. Çocuksu psikotik kendiliğin esas benlik işlevi içe almadır (inkorporasyon). Fakat esas annelik yapan kişiden iyi bir nesneyi yiyip onu hazmetmesini öğrenmediği için aynı zamanda “yenen” her şeyi bir zehir gibi algılar ve sürekli olarak dışsallaştırma (externalization) ile boşaltır. Bu süreçlere baktığımız zaman nesnelerden ruhsal yatırımı çekip (dekateksis) kendiliğe ruhsal yatırım yapmanın (kateksis) ve ayrıca başka nesnelere yeniden ruhsal yatırım (rekateksis) yapmanın temel olduğu Freud’un Şizofreniye Özgü Kuramını başka bir şekilde kavramış oluruz. Çocuksu psikotik kendiliğe bağlı olan ilkel içselleştirme ve dışsallaştırma işlevleri işlevsel değildir. İçe alınanlar uzun sure içte kalamazlar ve dışa atılanlar uzun süre dışarıda kalamazlar. Böylece devamlı olarak iç ve dış dünya, hastalık kronikleşene kadar, değişip durmaktadır. Hastalık kronikleşince bu devamlı içselleştirme ve dışlaştırma süreçleri hezeyanlar, hallusinasyonlar, garip düşünceler, garip hareketler arkasında saklansalar bile devam ederler.

Psikotik olmayan çocuksu kendilik libidinal açıdan doygundur. Bununla bağlantılı benlik işlevleri uygun nesne imgelerinden farklılaşmaya ve saldırganlık yatırımı yapılmış kendilik imgelerini saldırganlıkla doyurmadan bütünleştirip sindirmeye başlar. Her şey yolunda giderse, psikotik olmayan çocuksu kendilik evrimleşir, tutarlı ve ayrımlaşmış kendilik tasarımıyla ortaya çıkarak daha olgun yeni benlik işlevleri geliştirir.

Bazen çocuksu psikotik kendilik psikolojik gerileme yoluyla oluşur. Mesela bir cinsel tecavüze maruz kalma ya da aynı dönemlerde annenin giderek artan bir şekilde çocuğunu “ölmüş” çocuğunun ikamesi olarak algılaması gibi ödipal veya gizil dönemde yaşanan ciddi bir travma, psikotik olmayan çocuksu kendiliğin yoğun “kötü” affektlerle doygunlaşmasına ve çocuksu psikotik kendiliğe dönüşmesine sebep olur. Tecrübelerime göre gelişim dönemlerinden geçen ve ergenliğe ulaşan kişinin yaşadığı ciddi psikolojik gerilemeler çocuksu psikotik kendilik oluşumuyla sonlanmaz. Son 25 yılda, savaşlarda ve savaş benzeri ortamlarda hayatları altüst olmuş insanların bulunduğu mülteci kamplarında veya benzer yerlerde birçok araştırma yaptım ve buralarda ciddi olarak gerilemiş insanlar gördüm (Volkan, 2004, 2006). Ama ciddi oranda psikolojik gerilemeden önce psikotik bir durumda olmadığı sürece bunların hiçbiri erişkin şizofrenisi geliştirmedi.

Eğer yukarıda sayılan etkenlerin veya bunlara benzeyen diğer etkenlerin bir kısmının bir araya gelmesiyle bir çocuksu psikotik kendilik oluşmuşsa bunu bekleyen çeşitli akıbetler olacaktır (Volkan, 1995). Bu akıbetlerden biri erişkinlikte şizofrenin ortaya çıkması ve hastanın erişkin psikotik kendiliği geliştirmesidir. Erişkin psikotik kendiliğe dönmeden çocuksu psikotik kendiliğin çeşitli akıbetlerine kısaca bakalım.

Devamını okumak için burayı tıklayabilirsiniz: ÇOCUKSU PSİKOTİK KENDİLİĞİN AKIBETLERİ

KAYNAKLAR

Apprey, M. (1997) The intersubjective constitution of the sense of disappearing in schizophrenia: A phenomenological description of a healthy sibling’s intiutions. In The Seed of Madness: Constitution, Maternal Environment, and fantasy in the Organization of the Psychotic Core, ed. V. D. Volkan and S. Akhtar, pp.81-109. Madison, CT: International Universities Press.

Brazelton, T. B. and Greenspan, S. I. (2000) The Irreducible Needs of Children: What Every Child Must Have to Grow, Learn and Flourish. Cambridge, MA: Perseus Press

Burnham, D. L. (1969) Schizohrenia and object relations. In Schizophrenia and the Need and Fear Dilemma, ed. D. L. Burnham, A. I. Gladstone and R. W. Gibson. New York: International Universities Press.

Cain, A.C. ve Cain, B.S. (1964) ‘On Replacing a Child’, Journal of the American Academy of Child Psychiatry 3: 443-56.

Emde, R. N. (1988a) Development terminable and interminable: 1. Innate and motivational factors from infancy. International Journal of Psycho-Analysis, 69:23-41

Emde, R. N. (1988b) Development terminable and interminable: 2. Recent psychoanalytic theory and therapeutic considerations. International Journal of Psycho-Analysis, 69:283-296

Emde,R. N. (1991) Positive emotions for psychoanalytic theory: Suprises from infancy research and new directions. Journal of the American Psychoanalytic Association, 39 (supplement): 5-44.

Greenacre, P. (1970) The transitional object and the fetish: withspecial reference to the role of illusion. International Journal of Psycho-Analysis, 51: 447-456.

Greenspan, S. I. (1989) The Development of the Ego: Implications for Personality Theory, Psychopathology and the Psychotherapeutic Process. Madison, CT: International Universities Press

Greenspan, S. I. (1997) Developmentally Based Psychotherapy. Madison, CT: International Universities Press

Kernberg, O.F. (1975) Borderline Conditions and Pathological Narcissism. New York: Jason Aronson.

Kernberg, O.F. (1976) Object Relations Theory and Clinical Psychoanalysis. New York: Jason Aronson.

Mahler, M. S. (1968) On Human Symbiosis and the Vicissitudes of Individuation. New York: International Universities Press

McDougall, J. (1985) Theatres of Mind. New York: Basic Books.

Poznanski, E. O. (1972) The “replacement child”: A saga of unresolved parental grief. Behavioral Pediatrics, 81: 1190-1193.

Torsti, M. (1998) On motherhood. Scandinavian Psychoanalytic Review, 21: 53-76.

Volkan, V. D. (1976). Primitive Internalized Object Relations: A Clinical Study of Schizophrenic, Borderline and Narcissistic Patients. New York: International Universities Press. (Psychoanalyse der frühen Objektbeziehungen. Tr. by Heiga Steinmetz-Schunemann. Stuttgart: Klett-Cotta,1978)

Volkan, V. D. (1985). Suitable targets for externalization and schizophrenia. In Towards a Comprehensive Model for Schizophrenic Disorders, ed. by David B. Feinsilver, pp. 125-153, New York: The Analytic Press.

Volkan, V. D. (1989). The psychoanalytic psychotherapy of schizophrenia. In Master Clinicians on Treating the Regressed Patient, ed. by L.B. Boyer and P.L. Giovachini, pp. 245-270, Northvale, New Jersey: Jason Aronson.

Volkan, V.D. (1992). The inner world of the schizophrenic patient. In Psychotherapy of Schizophrenia: Facilitating and Obstructive Factors, ed. by Andrzej Werbart and Johan Cullberg, pp. 28-36, Oslo: Scandinavian University Press (Universitetsforlaget).

Volkan, Vamık D. (1994). Identification with the therapist's functions and ego-building in the treatment of schizophrenia. British Journal of Psychiatry, 164 (suppl. 23):80-86.

Volkan, V.D. (1995). Schizophrenics and Other Difficult Patients The Çocuksue Psychotic Self: Understanding and Treating. Northvale, NJ: Jason Aronson.

Volkan, V. D. (1995). The Infantile Psychotic Self: Understanding and Treating Schizophrenics and Other Difficult Patients. Northvale, NJ: Jason Aronson.

(Das çocuksue psychotische Selbst und seine weitere Entwicklung Tr. by Ute Bolt. Göttingen: Vandenhoeck & Ruprecht, 2004)

Volkan, V. D. (2004) Blind Trust: Large Groups and their Leaders in Times of Crisis and Terror. Charlottesville, VA: Pitchstone Publishing

Volkan, V. D. (2006). Killing in the Name of Identity: A Sudy of Bloody Conflicts. Charlottesville, VA: Pitchstone Publishing.

Volkan, V. D. ve Akhtar, S. (1997). The Seed of Madness: Constitution, Maternal Environment, and Fantasy in the Organization of the Psychotic Core. Madison, CT: International Universities Press.

Volkan, V. D. ve Ast, G. (1997). A room within a room. In The Seed of Madness, ed. V. D.

Volkan, V. D. ve Ast. G.(2001). Curing Gitta’s “Leaking Body”: Actualized Unconscious Fantasies and Therapeutic Play. Journal of Clinical Psychoanalysis, 10: 567-606.

Volkan, V. D. ve Masri, A. (1989). The development of female transsexualism. American Journal of Psychotherapy, 43:92-107.

Winnicott, D. W. (1953) Transitional objects and transitional phenomena. International Journal of Psych-Analysis, 34:89-97


[1] Doctor of Medical Science Honoris Causa (with the University of Kuopio, Finland).

Fulbright/Sigmund-Freud-Privatstiftung Visiting Scholar of Psychoanalysis, Berggasse 19, 1090, Wien, Austria.

Professor Emeritus of Psychiatry University of Virginia, Charlottesville, VA.

Senior Erik Erikson Scholar; Erikson Institute for Education and Reasearch of the Austen Riggs Center, Stockbridge, MA.

Training and Supervising Analyst Emeritus; Washington Psychoanalytic Institute, Washington, DC.

Çeviren: ALİ ALGIN KÖŞKDERE

Bu yazı İstanbul’da Psikoanaliz ve Sinir Bilim Sempozyumunda (28-29 Nisan, 2006) sunulmuştur.