• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

GÖÇ VE KADINLIK

GÖÇ VE KADINLIK

Farklı ulus ve kültürlerden göçmenlerle olan klinik ve sosyal deneyimlerime göre, kadınlar göçe daha kolay uyum sağlıyor gibi görünmektedir. Kaybetmenin acısını hissetmiyor veya nostalji duygusundan etkilenmiyor değiller, ama kadınların göç sonrası uyumları erkeklerinkinden daha sağlam zeminlere oturmakta ve daha başarılı görünmektedir. Bazı bireylerin kendine özgü özelliklerini bir yana koyarsak, kadınların göçe karşı gösterdikleri daha iyi uyum, beş kaynaktan beslenmektedir:

 Birincisi, kadınların birbirleri arasındaki duygusal alışveriş erkeklerden daha fazla ve derindir. İnsan ilişkilerinde "en uygun uzaklık" yerine (Akhtar, 1992b; Escoll, 1992) "en uygun yakınlık" (Edwards ve ark., 1981) için çaba gösterirler. Şiirsel bir metaforla anlatılırsa, erkekler birbirinden ayrı kıtalar iken, kadınlar özgürce birbirine karışabilen okyanuslardır. Bu sayede, göçmen kadınlar kendi yerel akranlarından, erkeklerin aldığından daha fazla ruhsal yardım alır verirler.

İkincisi, özellikle göçmen kadın yeni anne olmuşsa, genç anneler bir markette veya sokakta karşılaştıklarında, annelik ırksal ve ulusal sınırları aşarak aniden kadınları bir araya getirir. Bu gibi karşılaşmalarda kültürel alış veriş daha da fazla olur. Anne, bebeğine en yeni ve en iyi bakım olanaklarını sağlama gereksinimi duyduğundan göçmen anne utangaçlığını aşarak merak duymaya ve yerel kültür birikimini artırmaya yönelir.

 

Üçüncüsü, çocuklar, özellikle küçüklerken, annelerine yeni kültürü taşırlar. Evdeki ve dışarıdaki kültürler arasında bir köprü kurmaya çalışan göçmen çocuklar, annelerine çevrelerindeki yeni dünyayı "öğretirler". Elbetteki çocukların bu gibi çabaları kültür farklılığı olmayan ortamlarda bile görülür, ama göçmenlik durumunda çocuğun “kendilik arama” dürtüsünün bu yönü (Freud, 1908) anne için daha büyük bir onarım işlevine sahiptir.

Dördüncüsü, kadınlar aşk ilişkilerinde erkeklerden daha büyük bir bağlılık duygusuna sahip oldukları gibi (Kernberg, 1995), yeni yurtları için de daha büyük bir kabullenişe sahiplerdir. Altman, kadınların bu açıdan daha yetenekli oluşlarını, genç kızın psikoseksüel gelişimindeki daha eski bir olaya, yani annesine olan sevgisini babasına yöneltmesine bağlamaktadır. "Buradaki vazgeçiş, erkek çocuğun yapamayacağı bir biçimde, kız çocuğunu ileride ilişkiyi bırakma eylemine hazır hale getirir." (Altman, 1977)

Son olarak, Freud'un "benlik ilk önce ve başlıca bedensel benliktir" (1923) açıklaması önünde saygıyla eğilerek denilebilir ki, kadınların filogenetik olarak sahip olduğu biyolojik "yuva kurma içgüdüsü", yeni ülkeye daha iyi uyum sağlamak için gerekli temeli hazırlar.

 

Bu bölüm, Halime Odağ Vakfı Yayınlarından çıkan, Prof.Dr. Salman Akhtar'ın "Kimlik Ve Göç" adlı kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.