• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

HOKKABAZ: BABA – OĞUL İLİŞKİLERİ VE SAKARLIK ÜZERİNE ÖZGÜN BİR HİKAYE

HOKKABAZ: BABA – OĞUL İLİŞKİLERİ VE SAKARLIK ÜZERİNE ÖZGÜN BİR HİKAYE

BİR BAŞLANGIÇ OLARAK ÇOCUKLUK

Cem Yılmaz’ın yazdığı ve oynadığı “Hokkabaz” adlı film baba-oğul ilişkisini çok iyi bir biçimde öyküler. Filmde Cem Yılmaz’ın, insanın sınırlarında gezinmesi –ağlatırken güldürmesi-, sınırlarda gezerken yaratıcılığı tetiklemesi, bilinçdışının sınırlarını zorlaması, bilinçdışı ve bilinç arasında gidiş gelişleri ve yer değiştirmeleri şakayla karışık sergilemesi oldukça etkileyicidir.

Film, sünnetle -kastrasyonun yerine geçen bir olayla başlar. Cem Yılmaz gerçek hayatta da, komedyenliğinin sünnetiyle başladığını söyler. Küçük İskender ise sünnet edilmesinin hemen ardından bir özdeşim nesnesi bulur. Pipisini kesmeyen ama onu güldürüp acısını ve kaybını unutturan sihirbaza öykünür. Hem bir parçasını kaybetmiştir hem de annesi ile yakın bağlarını. Andre Green sünneti, anne ile göbek bağının kesilmesini sembolize ettiğini söyler. Kültürümüzde de sünnet, “erkek olmakla” bağlantılandırılır. Sanki anneden ayrı oluşun altını çizen, ucunu kesen bir vurgu ile. İskender, sihirbaz gibi dikkat çekmek, örtüsünün altındaki kuşu çıkarıp kadınları şaşırtmak, kadınları kapatıp açmak ister. Filmde kapattığı kadınlar iflah olmazlar.

Şovunu babasına da yapmak ister. Babasının onu onaylamasını ve hedefini izlemeye devam etmesine izin vermesini ister. Babasının kaygılandırmasını değil, takdir etmesini, kaygısını azaltıp yanında durmasını bekler. Filmin başlangıcındaki kısa, sessiz ve müzikli parça, filmin sonrasında yaşanacakların bilinçdışı kaynaklarını verir, ustaca.

NEGATİF VE POZİTİF ÖDİPUS

Filmde negatif ve pozitif Ödipus üzerinde çalışılmış ve bu ikisi arasında kalışın, bunların çözümlenememesinin yarattığı sakarlıklar ve başarısızlıklar işlenmiştir. Babaya şovunu yapmak, onunla oynaşmak istemek ve onun beğenmesini arzulamak negatif ödipusun izlerini taşır. Erkek çocuk için babayı sevmek ve baba tarafından sevilmek istemek babasıyla kurduğu özdeşimin önemli bir parçasıdır.

Genelde Ödipal dönemin pozitif kısmının, yani çocuğun karşı cinsiyetten ebeveynine aşık olması ve hemcinsi olan ebeveynini rakip olarak görmesinin ve bu sürecin etkilerinin üzerinde durulur. Ama yine ödipal dönemde pozitifle beraber, belki de biraz önce ortaya çıkan negatif kısım da bir o kadar önemlidir. Negatif ödipusta çocuk hemcinsi olan ebeveyne aşk duyar, onu beğenir ve onun tarafından sevilmek, beğenilmek, seçilmek ister. Karşı cinsiyetteki ebeveyniyle rakip olur ve onu beğenmez, ona kızar, onu aşağılar. Erkek çocuk babasına aşık olur annesini aşağılar, kız çocuk annesine aşık olur babasını aşağılar.

Baba, oğlu için önemli bir hedef ve ideal göstericisidir. Gösterdiği hedeflerle onu değil bunu sev, onu değil bunu sevme der. Negatif ödipusta baba, oğlu için hedefi önce örtük olarak gösterir “Sen bana aşıksın ama ben anneni seviyorum.” der. Sonra da açık olarak “Annen olmaz oğlum dışarıdaki kızlara takıl.” der. Oğluna dürtülerini bastırmayı ve nesne değiştirmeyi öğretir. Sait Baba ise askerlikte (erkek arkadaşları ile beraberlikte) takılmış, dönünce karısını çok yıpratmıştır. Ona ve çocuklarına, karısını sevdiğini pek gösterememiş, bu açıdan da negatifte kalmış gibidir. İskender’in gördüğü, karısını hırpalayan bir babadır ve o da kadınları sakarlıklarıyla hırpalar. Böylelikle kadınların incinebilir, kaybedilebilir olduğunu görür. Kadınlar onun agresif dürtülerine katlanamamaktadırlar.

Burada bir açıdan babasıyla özdeşleşir. Negatif Ödipus aslında preödipal özdeşimlerle bağlantılı olarak pozitif ödipusun temelini oluşturur. Cinsel kimlik ayrımı tam oturmadan önce hem aynı hem de karşı cinsiyetteki ebeveynler, kolaylıkla tümden iyi ve ideal nesneler olabilirler. İskender’in babası da onun için idealliğini hiç kaybetmemiştir. İskender de ideallikle bütünleşmek ister. Babası gibi idealisttir, mesleğinin sırlarını asla söylemez-hapse girecek olsa bile. Babası idealistleri sever ve babası tarafından tanınmanın yollarını arar. Sahneye çıkarken “Babam izliyor mu?” diye sorar. Babasına sevgisinin yoğunluğu bir yandan da bunun verdiği bilinçdışı korkular –ki kolaylıkla ensest, eşcinsellik ve zaptedilme korkuları düşünülebilir- ve suçluluklar onu başarılı olmaktan alıkoyar ve sakarlıklarında etkili olabilir.

Diğer yandan kendisi olarak, babasından ayrı, bambaşka bir arzu ile tanınmak ister. Yine benzer korkular için bulunan bir diğer çözüm de ayrı ve uzak olmayı istemektir. İdealistliğini babasının tanımadığı bir alanda sürdürür ve bunda ısrar eder.

SİHİRBAZLIK VE ANALİTEYE SAPLANMA

Baba, sanki beğenmiyormuş gibi “hokkabazlığa” vurgu yapar. Eğer oğlunu tanıyacaksa sihir-baz olarak değil hokka-baz olarak tanıyacaktır. Ama aslında oğlunu “sihir”bazlıktan çıkartarak el çabukluğu ile yapılan “hokka”bazlığa taşımak istemekte gibidir. Büyüsellikten-fanteziden; bir yeteneğe-gerçekliğe taşımak ister ve bunda ısrar eder. Çocuklar için babanın gerçekleri ve gerçekçiliği simgelemesi, olumlu bir özellik, sanki olumsuz bir yaklaşım gibi sahnelenmiştir.

Filmin başında İskender, gösteriye aldığı kızı keser, gelini kaybeder, çare için uyuttuğu anneanne ölür. Kadınlar elinden kurtulamamaktadırlar. Ama patron, kadınının kesilmesini istemez ve İskender’i kovar. Büyük İskender’in “k”sı düşer beraberinde “büyü” mesajı gelir. Ama büyümemek ve “büyü”lemeyi nasıl sürdüreceğinin yollarını aramak İskender’in işidir. İşindeki anal ögeler –büyüsellik, yapma bozma, tümgüçlülük ve kontrol- dikkat çekicidir. Ödipal kaygılar yüzünden sık sık analiteye ve negatif ödipusa gerilemekte, ödipalin ötesine geçememektedir.

Kral Ödipus, babasını öldürdüğünü ve annesiyle evlendiğini fark ettiğinde önce kendini öldürmek ister ve sonrasında bu suçun cezasını gözlerini kör ederek kendisine ödetir. Ödipal suçlulukların ve utancın cezası sıklıkla görülmeyecek yerlere konma (hapishane gibi) veya gönderilmedir (sürgün gibi). Hapis cezasında dışarıyı göstermemek, görme özgürlüğünü kısıtlamak vardır. Hokkabaz, her şovdan önce gözlüğünü çıkartır ve kendisini körleştirir, cezalandırır, kastre eder. Gözlükten ve şov sırasında gözlüğünü çıkartarak kendini kastre etme “kısır” döngüsünden kurtulmanın çaresini yollara, turneye çıkmakta ararlar. Elbette kendini kastre etmenin ve ödipal suçluluğun kısır döngüsünden baba ile var olan meseleler çözülmeden değişemez ve baba da yanlarına alınır. Hatta bu yolculuk babanın karavanında yani babanın ruhsallığı içinde yapılacaktır. Turne ile fiziksel olarak gözlükten kurtulmak için gereken para biriktirilirken, ruhsal olarak sorunlar da yeniden gözden geçirilecektir. Aynı psikanaliz gibi dışarıda yapılan ama aslında içeride devam eden bir çözümleme gibidir bu. Sanatçının sezgilerinin gücünü gösteren önemli bir ögedir.

Ama yolculuk sırasında frenler sık sık, özellikle de sorunlu anlarda hızlı basıldığı için, sorun yaratmakta, yağ sızdırmakta, İskender’in frenlerini tamir etmesi gerekmektedir. Sait Baba’nın “frenleri” askerliğinden beri arızalıdır zaten ve frenlerindeki zayıflık korkutucudur. Agresyonu ile kendisine ve etrafa neredeyse zarar verecek gibi olur.

SAKARLIKLAR VE BAŞARISIZLIKLAR

Freud, sakarlık ile kırılanların bir tür kurban etme güdüsü taşıdığını bulmuştur. Hatta bu kırılanların kötülükleri, nazarı götürdüğüne dair batıl inançlar olduğundan bahseder ki bunlar toplumumuzda da yaygın inançlardır. Sanki İskender sakarlıklarıyla, kadınları ve kendisini kurban etmekte, duyduğu korkuları hafifletmeye çalışmaktadır. Kurbanlar, otoriteye sunulur ki bağışlanma, kurtuluş ve bereket gelsin. Ama Allah kurbanları oğullardan istemez, sınavını kazanan, sözünü tutan, bağlılığını ve sadakatini ispatlayan İbrahim Peygambere bir yer değiştirme öğretir ve koyunları kurban etme emri verir.

İskender, sakarlıklarıyla ve kadınları yaralamalarıyla, babasına gösteremediği agresyonu ve başkaldırıyı annesine kaydırmış gibidir. Baba, frensizliği, rekabetçiliği ve güçlülüğü ile zor bir rakiptir. İskender, duyduğu korkudan kendini kastre ederek ve kendini kurban ederek de kurtulmaktadır. Her gösteri öncesi gözlüğünü çıkartarak sakarlıklarına ve başarısızlıklarına bir zemin hazırlar. Herkesin önünde kendini kurban ediyor, bir kurban olarak kendisini babaya sunuyordur.

Bir açıdan babasına karşı çıkmanın ve sihirbazlık yapmanın bedelini kendine ödetmektedir.

Başarısızlıkları, babanın karşısına güçlü bir rakip ve ayrı biri olarak çıkmamanın da bir çözümüdür. Başarılar, baba aşkının bırakılması gerektiğinin ve rüştün ispatlanarak ayrılma vaktinin geldiğinin habercileri olduklarından, istenmezler ve sakarlıklara devam edilir. Nitekim işteki başarısızlıkları turne fikrini getirmiş bu fikir de babaya götürmüştür.

Sait Baba, agresyonunun yanında dürtüselliği ile daha da kaygılandırıcı olur. İskender ve Maradona’nın asıldığı kıza o da asılır. Çanakkale’ye gelip konakladıklarında İskender ve Maradona, Sait Baba ile Fatma’yı bulamayınca karavanda olma ihtimalleri onları dehşete düşürür. Eğer gerçekleşirse Sait Baba oğlunun asıldığı kızı kapmış olacak ve kuşaklar arasındaki farkı yok edeceğinden ensest korkularını şiddetlendirecektir.

Burada, “birincil sahneye” (anne ile babanın seviştiğinin öğrenilmesi) değinmek iyi olur. Birincil sahne, “anne ve baba aralarında farklı bir şey yapıyorlar ve beni ayrı tutuyorlar” izleniminin edinilmesi ile çocuğun üçlü ilişkileri ve kuşaklar arası farklılığı kavradığı sembolik andır. Çocuk, buraya saldırır, anne veya baba ile yaşıtmışçasına bir ilişki kurmak ister ama ensest yasağının korunması ile bu arzunun yarattığı kaygılar ve öfke yatışır. Çocuk bu öfkeyi kendini tatmin etmede ve fantezi dünyasını geliştirmede kullanır. Filmde ise kuşaklar arası farkı yıkmak isteyen oğlan değil babadır. Oğluna evlen dediği kızla flört eder.

ERKEKLİK, BABALIK VE SOYUN DEVAMI

Erkeklik, erke ve penise sahip olmayla simgelenir ise babalık erki ve penisi soyun devamı için kullanmayla, bunları ailenin ve soyun devamı için yönlendirme ile ilişkilendirilebilir. Böyle olunca baba, dürtülerini dizginleyebilen ve soyunun devamı için yüceltmeleri kullanabilendir de. Hatta bu özelliklerini bir sonraki kuşak yararına kullanabiliyorsa babalık yapıyor demektir. Talat Parman bu özellikleri “üçün üçü olmak” deyim ile tanımlar. Sait Baba, önce kendi arzusu için karavanının kullanılmasına izin vermiş ama sonlara doğru kız için para vererek oğluna destek çıktığında ve arsasını satıp karavanı alınca babalık yapmaya başlamış, oğlunun arzusunu tanımıştır.

Fatma ortaya çıkmadan önce –yani pozitif ödipustan önce- negatif ve pozitif arasında bir aşama yaşanır. Baba, oğul ve annenin yerine geçirilen erkek arkadaş bir aradadır. Bu dönemdeki kaygı, babanın kaybedilmesi kaygısıdır ve baba karavandan atlayarak bu kaygının yeniden canlanmasını sağlar.

KAYBETME KAYGISI VE MANİK SAVUNMALAR

Diğer bir açıdan kaybetme kaygısı da filmde etkin bir ögedir. Sihirbaz, bir çeşit “ce” oyunu ile önce kaybedip sonra bulduran olarak var-yok-var oyununa libidonun ve hazzın yatırılmasını sağlar. Filmde kaybetme korkusu, tuvalete kilitlenmede, Sait Babanın mezar taşında, paraşütle karavandan atlamasında, kadınların kaybedilecek gibi olmalarında, su tankında nefes tutma gösterisinde kendisini gösterir. İskender, kaybetme korkuları ile manik bir biçimde bunları inkar ederek ve gülerek mücadele eder. Başlangıçta kastrasyonun ve beden parçası kaybının yarattığı kaygı ve korkulara sihirbazın merhem olması gibi.

Film bize şöyle bir veri de sunar: erkek çocuk için babayı kaybetme korkuları sakinleşmeden negatif ödipustan pozitife geçilemez.

Fatma’nın sahneye çıkması ve babanın onun beğenilmesini onaylaması ile pozitif ödipusa geçiş izni alınmıştır. Yani baba kaybedilmeden yeni bir sevgi nesnesi var olabilmiştir. Sait Babanın “Ben onu beğendim.” demesi, “sen onu severken ben de yanında olucam merak etme.” gibi bir mesaj da taşır.

Balık yemeye giderken, Cem Yılmaz’ın yanlışlıkla gerçek anne babasının yanına oturması, filmdeki babasının gerçek babanın ve Fatma’nın da annesinin yerine geçtiğinin sinyalini verir. Sevgiliye duyulan aşkın anne sevgisinin yerine geçtiğinin izleri vardır. Film, baba, erkek kardeş ve anne ile yaşanan dörtlü ilişkilere de taşır bizi. Kardeşler, üçlü ilişkilerden dörtlü ilişkilere geçişin bir yoludur. Ama dörtlü ilişkilere psikanalitik yazında pek değinilmemiştir. Psikanaliz ve psikoloji bilimi, kardeşlerin rolünü yeni yeni anlamaya başlamaktadır.

DEPRESİF KONUM

Babanın kızı beğenmesi ve onu hedef göstermesi ile işler yoluna girer, İskender’in zihnindeki çerçeve artık oturmuştur. Aralarında kıyasıya bir rekabet başlar ve bu çözümlenmenin -yani yeni aşkın- büyüsüne kapılan üçlü nasıl aldatıldıklarını anlayamazlar. Tüm erkekler bu aldanmaya kapılır. Asıl sihirbaz kızdır ve aşkın büyüsünü kullanmayı iyi biliyordur. Kızın sihirbazlığı İskender için bir travma olur. İskender insanları yanıltıp şaşırtırken bu sefer bunu kız yapmıştır. Buna hem kızı hem de babanın gösterdiği ideali kaybetme eşlik eder. Hem de bugüne kadar yakalamaya çalıştığı ve sınırlarında gezindiği pozitif ödipal çerçeveyi kaybetmiştir.

Bu duruma verdiği tepki öncekileden farklıdır. İskender önceleri kayba karşı manik savunmaları kullanırken bu sefer depresif konuma geçebilmiştir. Bu, benliğinin gelişmesinde ve büyüsel dünyanın tümgüçlü doğasından çıkıp insanileşmede önemli bir aşamadır. Artık daha gelişmiş savunmaların kullanılması ve erişkinlerin dünyasına giriş başlayabilir.

Freud, “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi” adlı eserindeki “Sakar Eylemler” adlı bölümde çeşitli örneklerle sakarlıkların ardındaki bilinçdışı ögeleri inceler. Son verdiği örnek, su tankında gösterisini yapan bir sihirbazdır. Sihirbaz gösterisini karısıyla yapar. Son gösterisinde karısını başka bir adamla yaklar. Adam karısına, “Gösteriden sonra görüşürüz.” der. Gösteri sırasında kadın su tankının anahtarını kaybeder ve kocasını tanktan çıkartamaz. Adam ölür. Kadının, kocasını öldürerek sevgilisi ile baş başa kalma arzusunu bir sakar eylem ile gerçeğe dönüştürür. İskender’in durumu biraz farklıdır ama su tankı yine sahnededir. İskender’in durumunda kaybedilmiş bir ödipal arzu nesnesi ve bunun ardından gelen kendini yok etme isteği görülür. Bu kendini yok ediş, anne karnına dönmeyi temsil edebilecek bir su tankına girmek ile olacaktır. Ama babası yetişir, camı kırıp onu anne karnından çıkartır. Oğlunun arzusunu onaylayarak ona aldığı karavan ile oğlunu annenin boğucu bağlarının tamamından kurtarmış olur.