• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

AŞK (AMOUR, 2012): BİR, İKİ VE ÜÇ KİŞİLİK İLİŞKİLER

AŞK (AMOUR, 2012): BİR, İKİ VE ÜÇ KİŞİLİK İLİŞKİLER

Filmdeki son şokun ardından aklınızda ne kadarı kaldı bilemiyorum. Ama sondan, yüzeyden başlayacağım. Son sahnede üçüncü olmayı başaramamış bir çocuk görürüz, yalnız başına kalan.

Öncesinde ise tükenmişlikle ve kendisi için dayanılmaz olanla karşılaşan, eşini sakinleştirmek için anlattığı ama kendisi için belliki çok üzücü ve acı gelen bir anıyı anımsamanın ardından gelen öldürme eylemi. Bırakılan değil bırakan olmayı seçen ve iki kişlik bir veda töreninin ardından, bu sefer de bırakılan olmayarak eşinin hayalinin peşinden giden Georges'u görürüz.

Georges'un anısında ise anne babasından ayrı kalmış bir çocuğun konuşmalarını, istemediklerini ya da isteklerini, mutsuzluğunu nasıl ifade edemediği ve gittikçe nasıl izole olduğu vardır. İyice yalnızlaşmış, kartpostallarını da kaybetmiştir. Georges benzer bir süreci eşinin hastalığında da yaşar. Kelimeler kullanılamaz olmaya devam eder ama son güne kadar aralarındaki aşk hissediliyordur.

Aşık olmak ve "Seni seviyorum." demek kolay değildir. İçinde sen, ben ve sevmek geçiyor olması bir duyguyla, birbirinden ayrı iki kişinin birbirine bağlandığını ifade eder. Çocuğun ilk aşkı tattığı Ödipal aşk bu açıdan farklıdır. Ben ve ben olmayan arasındaki farkın ayrımı yapıldıktan sonra gelirse sağlıklı bir süreç devam edebilir. Birbirini seven ben ve sen vardır artık. Ama bununla da kalmaz, aşkın ilanı üçüncüleri, rakipleri gündeme getirir. Bu sefer üçüncüler, önceki işlevlerinden farklı olarak, bu bağlantının kurulmaması hatta engellenmesi, bastırılması yönünde devreye girerler. Eğer sen ve ben ayrışmasında sorun varsa üçüncülerin preödipal ilkellikleri ve şiddetleri azalamaz.

Ödipal dönemde, ikincinin ve üçüncünün, anne ve babanın birbirlerine "Seni seviyorum." demesi de ayrı bir derttir. Bu sefer çocuk "üçüncü" konumuna düştüğünü anlar. Filmde çiftin kızlarının onları hayranlıkla izlediğini anlatması gibi. Hayranlık mı öfke mi düşünülmelidir.

Üçüncü olmaya katlanabilmek için önce birinci ve ikinci olmak gerekmektedir. Birinci olmak annenin bebeğe kendisini adaması ile olabilir. İkinci olmak, gerçekliğin kabulu ve bazı ihtiyaçların hemen giderilemediği, beklenmesi gerektiğinin öğrenilmesi ile.

Üçüncülerin sürprizle gelmesi

Ancak ikili birbirine doyamayınca ya da birbirinden ayrılamayınca üçüncüler hep sürprizle gelir. Bilindik bir üçüncü olsa bile Georges ona hazır değildir. Kızı, damadı ve müzik öğrencisi, beklenmedik zamanlarda gelirler. Georges'un Anne ile kapalı bir sistemi vardır. Georges telefonunu kapatmıştır.

Konser sahnesi üçüncünün gözündendir. Anne ve babanın yerine geçen iki müzik öğretmeni, öğrencilerinin konserini dinlemeye gelmişlerdir. Bu sahne çok çarpıcıdır. Çocuğun gözünden anne-babayı gösterir sanki.

Winnicott annenin ayna rolünü anlatır. Eğer anne, sağlıklı ise bebek annede kendi yüzünü görebilir der. Ancak annenin bazı zorlukları varsa bebeğe yüzünü yansıtamaz ve bebek sadece annenin yüzünü görür, bu insanın aynada kendisini görememesi gibidir yorumunu yapar. Annenin ayna gibi bebeği yansıtmasında üç özelliği değerlendirebiliriz.

Birincisi bu yansıtmanın duygusal bir derinliği ve sıcaklığı olmasıdır. "Seni seviyorum." diyebilen bebeğine kendini adayabilen anne duygusal sıcaklığı ile bebeğin ona yansıttığını geri yansıtır ve bebeğin duygusal dünyasını genişletir. Bu bir odanın içinde büyük bir ayna olması gibidir. Oda ayna ile sanki genişler.

İkinci özellik bu karşılaşmanın bağlayıcılığıdır. Anne, çocuğuna farklı bakar, ona farklı bağlanır. Bir kadın ve çocuk gördüğümüzde onların anne-çocuk olup olmadıklarını anlarız. Aralarındaki bağ bakışlarına yansır.

Üçüncüsü de konser sahnesinde açığa çıkan bir noktadır. Anne ve baba, bebeğe kendisini yansıtırken ona diğer nesnelerin içinde özel bir yer verdiklerini de hissettirirler. Annenin kafasında baba ve diğer nesneler vardır ama bebek annenin yüzüne baktığında o nesnelerin arasında özel bir yer aldığını, onun için hazırlanmış olan sahneye çıktığını, koltuğa oturduğunu algılar.

Georges'un, karısı hasta olduktan sonra ona anlattığı çocukluk anısında sinemada bir aşk hikayesi izlemiş ve çok etkilenmiştir. Duygularına kapılıp gitmiştir anısında. Anne sanki ondan ilk kez, üzüldüğünü anlattığı bir hikaye duymuşçasına "Daha önceden niye anlatmadın, imajının zedelenmesinden mi korktun?" der. Georges imajının nasıl olduğunu sorduğunda "Canavarsın ama hoşsun." yanıtını alır. İki yüzü vardır Georges'un, Anne bu yüzlerle onu yüzleştirir. "Sanki" Georges'un hoşuna gider bu.

Georges'un kabusu ilginçtir. Kapı çalar, ama kimse yoktur. Aşağı inen merdivenlerde bir çarpı işareti ile karşılaşır. O da yana doğru gider. Orayı da su basmıştır. Bunun ne olduğunu anlamaya çalışırken bir el onu boğmaya kalkar.

Çıkışsız ve boğucu bir rüyadır bu. İkili ilişkiye kapanmak ve gittikçe kötüleşen, kelimeleri aradan çıkartan hastalık gibi.

Georges bakımda zorlanınca bir hemşire daha tutmak ister. Anne ise iyice konuşamaz olur, kelimeleri çıkaramaz. İyi bakan bir hemşire vardır, yanına gelen hemşire Anne'e ayna tutar ve ardından kötü bakım vermekle suçlanarak işine son verilir.

Anne'in direnmesi Georges'un sabrını zorlar.

Bağımlılığa gerileme

Bağımlılığı azaltabilecek elektrikli bir tekerlekli sandalye bir miktar mutluluk verir. Fakat Georges bir biçimde Anne'e yeterince bağımsızlık hissettiremez ve Anne bazı ihtiyaçlarını kendisi gidermek ister, yapamaz. Yatağını ıslatmak, kontrolünü kaybetmek onu utandırır. Anne için bağımlılığa katlanmak kolay değildir.

Georges, "Hepimizi bir travmadan korumaya çalışıyorum." der kızına. Yıkıma, ölüme, erimeye ve bağımlılığa tanık olmanın travması ağırdır.

Mutlak bağımlılığa gerileme diğerini kontrol etme ihtiyacı getirir, Georges Anne'i odaya kilitler. Bağımlılık, narsisistik bir kırılma olunca gizlenmesine ve bu travmanın reddedilmesine çalışılır. Narsisistik kırılma olasılığı narsisistik dirençleri gündeme getirir ve bağımlılık inkar edilir. Çünkü bağımlılığın kabulü bir yok oluş getirecek gibidir. Kırılganlık sürer.

Georges ve Anne'in sistemi ikilidir. Aşık çiftin sistemine kimse girememektedir; hırsız, kuş, çocuk, damat, bakıcılar...

Çift dışarıdan beğenilir ve işler tamamıyla yolunda gidiyor gibidir. Yardım almak zordur ve asaletten ödün verilmeden yardım alınır. George'un yardım edenlere, yardım etmek isteyenlere müdanası yoktur. Georges üçüncülere fazlalık muamelesi yapar.

Kızı yardım etmeye çalıştığında ona "Sen kim oluyorsun da beni kontrol ediyorsun?" der. Kızının yakınlaşma isteği bir kontrol tehdidi gibi gelmiştir. Eva, "Neden telefonları açmıyosun? Endşelendiğimizi anlamıyor musun?" diye sorduğunda endişelenmelerinin  ona bir faydası olmadığını düşünür. Gittikçe ümitsizleşmiştir.

İkili birbirinden ayrılmakta zorluk çekince üçüncüler vahşi ve saldırgan olarak kalır. Georges çocukluğunda kampa gittiğinde, annesinden ayrıldığında, annenin verdiklerinin yerine geçen sütlacı reddetmiştir. Anne yerine geçen öğretmen ve doktor ona sert ve acımsız davranmışlardır.

Ancak Georges bir vahşi değildir. Güvercin ikinci kez girdiğinde onu sevmek için yakalar. Belki de Anne'in yerine geçen bir şey gibi. Sonra da sanki bunları, kartpostallarını yazar gibi, Anne'e yazar. Anne, onun için ölmemiştir ama mektup yazılacak bir uzaklıktadır. Sonra bir de uyanır ki Anne bulaşık yıkıyor.

Film aşık olunanın ölümüyle başlar. Hemen ardından konser sahnesi vardır. Bütün seyircilerin arasında Anne farklı bakar öğrencisine. Kocası da bunun farkındadır. Dönüşte bir hırsız kapıyı zorlamış, girememiştir. Ama hastalık ve yaşlılık kapı ve pencere tanımaz. Hastalık, bağlantılarını çalar. Bir gün kahvaltıda Anne ile Georges arasındaki bağlantı bir süreliğine kopar. Bu olaydan sonra Georges'un bağlantı kurma ve hatırlanma, anılarını anlatabileceği aynasını yaşatma çabası tüm hikayeye yön verir.