• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

KANIT: BABANIN ÜLKÜSÜ KIZI OLURSA

KANIT: BABANIN ÜLKÜSÜ KIZI OLURSA

KANIT - PROOF (2005)​

BABA VE KIZ İLİŞKİLERİNİN PSİKANALİTİK AÇIDAN YORUMU

Filmin başlangıcı seyri hakkında bilgi verir. Catherine babası ile konuşmaktadır ve babası ona delileri anlatır. Babası, delilerin deli olduklarını sorgulamadıklarını anlatırken aslında ölü olduğunu da söyler. Böylelikle ölü olma hali deliliği ortadan kaldıran kanıtını bozar. Catherine, babasının deliliğinde ona refakat ederken kendisini babasına o kadar adamış ve yaşamından o kadar çok ödün vermiştir ki ancak babası ölünce yaşama dönmüştür. Babasının ölmüş olduğunu fark ettiği anda gerçek yaşama geçer.

Öteki kişi: Hal

Catherine’in yaşama ve gerçekliğe dönüşünde erkek arkadaşı Hal önemli rol oynar. Bu ilişki dizgesi gerçek yaşamda yaşananları güzel yansıtmaktadır. Gerçek yaşamdaki ilişkilerde de eğer iki kişinin ilişkisi çok içiçe geçer ve sınırlar belirsizleşirse üçüncü bir kişinin bu ilişkiye katılması ilişkinin biçimini temelden değiştirir. Üç kişilik ilişkilerde sınırlar daha belirgin, gerçeklik daha net belirlenmiştir. İki kişinin inandığı bir durum üçüncü kişiler tarafından onaylandığında bir kanıt ve gerçeklik haline gelir. Ya da üçüncü kişi iki kişinin kolaylıkla kapılacağı bir yanılasamayı sorgulayabilir, bozabilir. Filmde hem Hal’in rolü hem de Catherine’ın kendisini tanımlamada, kanıtını onaylamada yaşadığı ikilemlerin ortadan kalkmasında diğer insanların rolleri bu açıdan çarpıcıdır.

Hal, Catherine gibi Robert’a hayrandır ve onun yeniden iyi işler yapmış olabileceğine inanır. Defterleri tarar. Hal sonsuzlukla ilgilenirken Catherine asal sayıları sever. Hal, Catherine yaklaşmak, ona yardım etmek, Catherine’in babası ile ilişkisini onarmak ister. İkisi de kanıtların peşindedirler.

Bu kanıt kimin?

“Bu kanıt benim mi babamın mı?” ikilemini yaşayan Catherine’in babası ile ilişkisinin yakınlığı ve içiçeliği kendisini ve sahip olduklarını tanımlamasını zorlaştırmıştır. Bu zorlukta iki kişilik bir ilişki içinde olmalarının yanında Catherine’ın babasına vermek istediklerinin, onu eskisi gibi güçlü ve başarılı görme arzusunun ve babasının hastalığı yüzünden ilişkilerinde yalnız kalışının payı vardır.

“Bu defter benim mi babamın mı?” ikilemi ortak kullanılan defterlerin benzerliği ile şiddetlenir. Bazen benzerlikler, -defterler kadar baba ve kızın ikisinin de matematik ile ilgilenmesi, yazılarının benzemesi gibi- kafa karışıklıklarına ve sınırların belirsizleşmesine neden olabilir. Böyle durumlarda ufak farklılıklar önem kazanır, sınırları belirler. Cinsiyet farkını ortaya çıkaran farklılıklar baba-kız ilişkisi gibi ilişkilerin sınırlarının daha kolay belirlenmesine neden olur. Zaten fiziksel farklılıklar vardır. Ama insanın bilinçdışında canlı tutttuğu çiftecinsiyetlilik hali böyle sınırların inkar edilmesini kolaylaştırabilir. Nitekim filmde Hal’in bir sevgiliye dönüşmesi ve Catherine’in kadın kimliğinin öne çıkması ile Catherine’in zihinsel ayrışması kolaylaşmıştır.

Kardeş

“Benim mi onun mu?” sorusunun çok sorulduğu durumlardan birisi kardeşler arası meselelerdir. Filmde Catherine’in ablasının tavırları, Catherine’in bu soruyu “Benim.” diyerek yanıtlamasını zorlaştıracak niteliktedir. Abla herşeye hakim olmak ve yönetmek ister. Bu yaklaşımıyla yutucudur. Catherine bir miktar etkilense de ablanın egemenliğine girmenin sınırından tekrar tekrar döner. Bu dönüşlerde ablanın sinir bozucu ve öfkelendirici tavrının etkisi vardır. Öfke, sınırların belirlenmesinde yararı olan bir başka etkendir. Öfke; sınırları belirler, ilişkideki mesafeyi ve konumu yapılandırır. Öfkenin en nazik biçimini “hayır” ya da “yapma”(bir reddediş olarak) kelimelerinde görürüz. “hayır” kelimesinden önce çocuk istemediklerini başını yana çevirerek, başka bir yöne bakarak bildirir. Catherine’in ablası pek “hayır”dan anlamaz, Catherine’i öfkelendirir. Catherine’in aklının karıştığı noktalarda abla onu manipüle etmeye başlar.

Tüm zorluklarının arasında Catherine ablasından daha mantıklıdır. Ablasının sinir bozan şüpheciliği ise hasta edicidir. Ablanın yardımlarında agresif nitelikler göze batar. Catherine, onun liste yapıp listedeki maddelerin üzerini çizmesine sinir olur. Ablanın tutumlarına verdiği tepkiler Catherine’i kendisine getirir. Hal’in tavırları da abla ile çatışmaya girmeden Catherine’e destek olur.

Yokluk

“Benim mi onun mu?” sorusunu çocuk ilk önce annesi ile yaşar ve bunu işleyerek kendi sınırlarını belirler, kendisini tanımlamaya başlar. Filmde anne ile ilgili hiçbir konunun geçmemesi dikkat çekicidir. Annenin yokluğu Catherine’i babası ile bırakmış, baba ölünce kız kardeşi ile kalmıştır. Filmde iki kişilik ilişkilerin baskınlığı belirgindir. Filmdeki annenin yokluğu gibi, insanların yaşamında, var olanlar kadar var olması beklenen ama yok olanlar da önemli roller oynar. Yokluk metaforu Robert adına yapılan anma gecesinde, ona ithaf edilen şarkının sessizliğinde hissedilir. Şarkı çalması beklenen rock grubu durunca ortaya çıkan sessizlik hem Robert’ın yokluğuna hem de bu sessizlik içinde onun hatırlanmasına gönderme yapar. Şarkının adının “Ben” (İngilizcesi “I”) olması manidardır.

Yokluk hali insanın varlığın tadını ve kıymetini anlaması açısından gereklidir. Yokluk, insanın zihninde diğer insanların ve nesnelerin bir tasarımlarının oluşmasını da sağlar. Böyle tasarımların oluşabilmesi kişilerin yokluğa ve yoksunluğa katlanma yetilerini güçlendirir. Yokluğun olmaması, yokluğa alışılamamış olması veya sürekli doyum, yoksunluk hallerinin acısını ve katlanılmazlığını şiddetlendirir. Catherine ve babası arasındaki ilişkinin yakınlığı, babanın akıl hastalığı ve Catherine’ın ona bakması ile aralarında oluşan birliktelik, yokluğa katlanmayı güçleştirecek niteliktedir. Ağır akıl hastalıklarında ya da bakıma ihtiyaç duyulan uzun süreli fiziksel hastalıklarda, ölümün ardından refakatçiler ciddi uyum güçlükleri yaşayabilirler. Hastanın kaybı ile oluşan büyük boşluk ona refaket edenlerin depresyona girmesine neden olabilir.

Şarkının öne çıkarttığı sessizlik herkesin düşünmesine neden olur, belki Robert’ı, belki kendilerini, belki de Robert ile ilişkilerini. Abla burada zorlanır, susamaz. Catherine ise babasını bir kez daha anımsar.

Birey

Refakat etme durumu hasta ve refakatçi (bakıcı) arasında yoğun bir ilişki yaratır ve bazen bir kaynaşma hali ortaya çıkar. Filmdeki asal sayı metaforu, yalnızca kendine ve bire bölünebilen sayıları anımsatarak tekliğin, ayrışmazlığın ve bireyselliğin özel haline atıfta bulunur. Bir-ey, dilimizde bir olma haline gönderme yaparken İngilizce’de birey (in-dividual) bölünemezlik, daha küçük parçalara ayrılamazlık haline gönderme yapar. Başlangıçta çocuk, anneden ayrılarak birey olur, sonrasında kurduğu her ilişkide yeni özellikleri kendisine katarak biricik bir kimliği olan özgün ve asal bir kişiye dönüşür.

Ayrıştırıcı Kişi Olarak Baba

Gebelikte anne ve bebek zaten tek bedendirler. Doğumdan sonra bedenleri ayrışsa da ruhları hemen ayrışmaz. Bebek bir süre daha annesiyle birmiş yanılsamasını taşır. Anne ve bebek birbirinden ayrılamaz. Ayrılmaları sağlığın ve yaşamın sürmesi ile bağdaşmaz. Yalnız bir bebek ya da yalnız bir anne düşünemeyiz. Bebeğin fiziksel özellikleri geliştikçe (görme, duyma gibi algısal yetilerin ve zihinsel yetilerin gelişmesi doğumdan sonra da devam eder) bir ayrışma olur. Bu ayrışma annenin bakımdaki gecikmeleri ile gelişir. Sağlıklı bir gelişim sürecinde bebek dış dünyaya yönelir ve annesinin teşviği ile bireyselliği pekişir.

Psikolojik araştırmalar bu süreçte babanın çok önemli roller üstlendiğini ortaya çıkartmıştır. Anne ve bebek birliğinin temellerinin sağlıklı bir biçimde oluşması için annenin fiziksel ve ruhsal sağlığının sağlanması babaya düşer. Bebek büyüdükçe anne ile bebek arasına girerek onları ayrıştıran ve böylelikle hem bebeği hem anneyi yatıştıran kişi de babadır. Baba, anne-bebek ilişkisini bölerek bebeğin yutulma ve annede yok olma kaygılarını sakinleştirir. Diğer yandan baba, anne-bebek ilişkisindeki bazı gerginlikleri üstlenerek ilişkiyi rahatlatır. Baba, sıkıştığı yerlerde annenin devreye soktuğu diğer kişidir.

Annenin aşık olduğu bir babanın varlığı, çocuğa dış dünyadaki hedeflere yönelmesi açısından örtük bir mesaj verir. Çünkü annenin, anne-bebek ilişkisi dışında bir sevgilisi vardır. Baba, anneye farklı roller üstlenebilme fırsatı verir.

Anne, bebeğin ihtiyaçları ile bilinçdışı bir bağlantı kurar. Bu bağlantı, sözel iletişimi azaltır. Anneler, hele de bebekleri küçükken, bebeklerin ufak belirtilerinden onların ihtiyaçlarını tahmin edebilirler. Ama babaya ulaşım için söze ihtiyaç vardır. Bu durum bebeklerin konuşmasını başlatıcı etkenlerdendir. Konuşma ve söz, artık iki birim olduğunun da kanıtıdır.

Kızın Babası

Kız çocuğu için babanın ayrı bir önemi vardır. Çünkü kız çocuğu ruhsal olarak annesinden ayrılırken hemcinsini bırakmak karşı cinse yönelmek durumundadır. Burada baba ile bir özdeşlemenin ötesinde bir beğeni ve hayranlık devreye girer. Kız çocuğu anne ile özdeşleşir. Ama bu sırada hem özdeşim kurma hem rakip olma hem de anneden bakım almayı sürdürmek zorunda olma hali agresyonunu bastırmasını ve daha politik olmasını gerektirir. Bu süreçte babanın tavırları, kız çocuğunun annesi ile ilişkisindeki dengeleri kurar.

Sağlıklı bir babanın varlığı, sağlıklı ruhsal gelişim için şarttır. Günümüzde ve ülkemizde ise sağlıklı ve özgüvenli kızların yetişmesi için babalara büyük roller düşmektedir. Geleneksel “uzak baba figürü” kız çocuklarının dengeli ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkiler. Uzak baba figürü, kız çocuklarının ya erkeklerle ilişki kuramaz ya erkeklerle sahte ilişkiler kuran ya da erkeklere aşırı düşkün kişiler olmasına neden olabilmektedir. Kız çocuk erkekleri babasından ve babasıyla tanır.

Robert, filmin başından itibaren kızına arkadaşlarını hatırlatır, kızıyla şefkatle konuşur. Kızına destek olmaya çalışan bir baba portresi çizer. Catherine’in babasına hayranlığı ve onu iyileştirme, kaybettiği itibarını ona geri verme isteği, bulduğu kanıtı babasının masasının çekmecesine koymasında somutlaşır. Ne yazık ki bu hayranlığı babasından ayrışmasını güçleştirir.

Babanın Yası

Filmde, babasına hayran bir kızın, babası ile ilişkisindeki yüklü dinamikler üst üste getirilmiştir. 26’sında çok başarılı olmuş ama artık saçma denklemler kuran bir baba, örnek alınarak matematikçi olunmuş ama artık matematik camiasından uzaklaşmış bir baba gibi. Bu babanın zihinsel çöküşüne şahit olunmuş ve bir yandan da matematik eğitimi almaya devam edilmiş ama eğitim sürdürülememiştir. Sonunda ise babanın ölümü ve yası vardır.

Böyle paradoksal durumlar içinde yaşanagelmiş bir ilişkinin ardından tutulan yasın güç olacağı açıktır. Ctherine’in Hal ile ilgili korkuları onu paranoidleştirir. Polis çağırır. Cenaze törenindeki öfke ile Catherine çevresini sarsar, kendisi de sarsılır. Bu öfkesindeki samimiyetin ve gerçekçiliğin sarsıcı bir tonu vardır.

Cenaze evi, yas evi yerine bir şenliğe dönüşür. Aynı gece şenlik, bir sevgili bulunarak ve sevişilerek taçlandırılır. Böyle haller gerçekle bağdaşmaz değildir. Yasın ve babanın yokluğuna katlanmanın zorluğunu yansıtır. Yokluk coşku ile doldurulmuştur.

Yas ve Zaman

Yas; zamansal, kuşaksal ve mekansal bir ayrıştırıcıdır aynı zamanda. Ölümle karşılaşınca yaşamın ve ilişkilerin anlamı sorgulanır. Varlık ve yokluk aracılığıyla en çıplak ayrışma yaşanır. Kayıplar yaşamımıza zamansal bir boyut verir. Yaşlıların ve üst kuşakların kaybı kuşak farkını kabullenmeye zorlar bizi.

Kaybın yeni yaşandığı anlarda zamansal bir karışıklık ortaya çıkabilir. Filmin seyrinin böyle bir etkisi vardır. Zaman içindeki geliş gidişler akıl karışıtırıcıdır. Böyle bir akıl karışıklığı delilik ile de ilişkilendirilebilir.

Yas sürecindeki inkarların zamana direnen bir yönü olabilmektedir. Kabul edilemeyen kayıplar evleri müzeye dönüştürür. Eşyalar ve düzen kaybın yaşandığı anda tutulmaya çalışılırsa, ortaya çıkan müze evlerde zaman sanki dondurulur. Bu durumun diğer ucunda kaybın inkarı ile birlikte kaybı anımsatacak herşeyin gözden uzaklaştırılması gelir. Abla, evi hemen toparlayıp satarak sanki orada hiç yaşanmamış, sanki babası hiç yokmuş gibi bir hava yaratmaktadır. Elbette Catherine buna direnir.

İnsanı İlişkileri İyileştirir

Catherine sevişme sahnelerinde ürkektir. Yaklaşır ama korkusu ve çekingenliği ortadadır. Hal ise sakin ve yumuşak tavrı ile Catherine göre hareket eder, onu incitip incitmediğine dikkat eder. Bu açıdan Hal’in empatik, şefkatli ve annesel yönü Catherine’i sakinleştirir ve ilişki kurabilmesini sağlar.

Her türlü psikolojik ve psikiyatrik sorunda ilişkiler önemlidir. İnsanı hasta eden ilişkiler olduğu kadar iyileştiren de ilişkilerdir. Günümüzde psikiyatrik tedavilerde ilaç kullanımına ağırlık verilmesi iyileşmeleri engellemektedir. Sadece psikiyatrik rahatsızlıklarda değil, tüm tıbbi hastalıklarda hasta ile ilişki kurulmaması iyileşmeyi ya geciktirmekte ya da önlemektedir. Bu açıdan filmde verilen mesaj önemlidir: Catherine babasına iyi bakmış, ona iyi destek olmuş, böylelikle Robert bir dönem işine bile dönebilmiştir.

İnsanın psikolojik gelişim serüveni bu açıdan ilginçtir. Önce anne ile yaşanan kaynaşma daha sonra baba ve kardeşler ile kurulan ilişkiler ile farklılaşır. İnsan her ilişki ile yeni bir boyut kazanır, farklı boyutların biraraya gelmesi ile biricik kimliğini elde eder. İnsan; sever, bağlanır, mutlu olur, ayrılır, üzülür ve yaşamaya devam eder. Yeniden ve yeniden.