• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

SAPLANMA (Fixation)

SAPLANMA (Fixation)

Freud saplanmayı psikanalitik kuramın gelişiminin başında tanımladığı için yorumları genel olarak libidinal yatırım üzerinden olmuştur. Yine de saplanma kullanışlı bir kavramdır, günlük pratikte kullanılır ve daha sonra Freud, direnç kavramı üzerinden yeniden çalışmıştır.

Freud, saplanmanın dört biçimini[1] tanımlamıştır:

  1. Dürtünün (özellikle libidonun) ideal nesne (bir kişi ya da imge) ile özel bir ilişki kurması: Dürtüsel yatırım diğer nesnelerden geri çekilir ve bir nesne üzerine odaklanırken savunmalar ve ilişki yapılanması sabitlenir. Dürtünün hareketi ve esnekliği kaybolur, gelişimini sürdüremez. Ya da ancak güç kaybı ile sürdürebilir. Dürtünün nesneye yatırımı bilinçdışında sabitlenmiş bir biçimdedir.
  2. Bileşen dürtüye saplanma (oral, anal, ödipal);
  3. Libidonun preödipal bir örgütlenme aşamasına saplanması;
  4. Travmatik bir deneyime saplanma: “Histeri Üzerine Çalışmalar”da travmatik nevrozların kökeninde travmatik anıya saplanmanın yattığını açıklamıştır. Hem travmaya saplanılmış hem de buradaki duygulanımın kontrolü kaybedilmiştir.

Freud saplanmayı; travma, gerileme, bastırma ve yatkınlık kavramları ile bağlantılı olarak değerlendirmiştir.

Gerileme, İlerleme ve Saplanma

Freud, saplanmayı daha sonraları gerilemeyi açıklarken kullanmıştır. Dürtüsel açıdan bir gerileme yaşandığında dürtüler bir önceki ya da daha ilkel bir psikoseksüel dönemdeki yatırımlarına geri dönerler. Örneğin ödipal dönemde kastrasyon kaygısından ve hemcins ebeveyn ile çatışmaktan kaçınmak isteyen çocuk anal döneme gerileyebilir. Dürtüsel yatırımını genital bölgeden ve karşı cinsten geri çekerek anal bölgeye ve anne ile çekişmesine geri dönebilir. Bu gerileme bir anal saplanma haline dönüşebilir.

İlerleme ve yeni çatışmalarla karşılaşmaktan kaçınma kadar gerileme ve eski çatışmalarla karşılaşma da saplanmaya neden olabilir. Örneğin oral dönemin açgözlülüğüne düşmekten korkan bir kişi anal dönemin tutuculuğuna saplanabilir. Bu tür gerilemelere ya da ilerlemelere saplanma bir savunma işlevi görür.

Saplanma, eğer bir gerileme yaşanacaksa bunun izleyeceği yolu belirlerken gerilemenin hızı ve şiddeti saplanma sırasındaki dürtüsel yatırımın miktarından etkilenir. Freud, sapkınlıklarda kişinin yaşı ile uygun olmayan, çocuksu bir kısmi dürtüsel yatırım olduğunu belirtmiştir. Sapkın kişinin nesnelere yaptığı çocuksu dürtüsel yatırımın izleri ve gerilemenin hızı kolaylıkla görülür. Saplanmasının gücü, değişimi engeller.

Bastırma, Savunmalar ve Saplanma

Saplanma, bastırmanın temelini oluşturur. Dürtü parçasının nesne ile kurduğu ilişki bilinçdışına bastırılır. Sabitlenen ve bilinçdışına batan dürtüsel yatırım, bağlantılı durumları bilinçdışına çeker. Belirti oluşumu sürecinde bastırılan geri geldiğinde dürtü parçasının sabitlenmiş olduğu nesne ilişkisi geri gelir. Örneğin kişinin oral dönemdeki saplanması depresyona girdiğinde ortaya çıkabilir ve yeme-içmesi artabilir. Ya da stresli bir döneminde oral saplanması yeniden ortaya çıkarak kendisini yatıştırmak için sigara "emme"ye başlayabilir.

İnkâr, bölme ve bastırma gibi savunma örgütlenmesine yön veren ana savunmalar vardır. İnkâr psikotik yapılanmaların, bölme sınırda örgütlenmelerin, bastırma nevrozların ana savunma mekanizmalarıdır. Kişinin kullandığı ana savunma mekanizması saplanmanın niteliğini de belirleyecektir. İnkârın gerçeği değerlendirme yetisini bozacak biçimde kullanılması kişinin gerçek dışı düşüncelere saplanmasına neden olur. Bu saplanma yüzünden psikotik kişi, yapılan her türlü mantıklı açıklamayı inkâr eder. Bölme, iyi ve kötü biçimindeki genellemeleri baskınlaştırıyorsa kişi melek ve şeytan bölünmesine ve bunların sürekli çatışmasına saplanır. İnkâr ve bölmenin ön planda olması saplanmanın dönüştürülebilmesini ciddi bir biçimde engeller ve güçlü bir direnç oluşturur. Bastırmaya bağlı saplanmaların sözel yollarla dönüştürülme olasılıkları daha yüksektir. Bu yüzden nevrozlardaki saplanmalar psikoterapi ile değişebilirler.

Nevrozların Dinamiğinde Saplanma

Saplanma, nevrozlar için bir yatkınlık oluşturur. Ödipal döneme saplanma histeri, anal döneme saplanma takıntılı nevroz, oral döneme saplanma depresyon ve bağımlılıklar, narsisistik döneme saplanma eşcinsellik, paranoya ve psikoz için yatkınlık yaratır. Birkaç döneme saplanma aynı anda olabilir. Örneğin anal döneme saplanmış birisinin oral döneme saplanma özellikleri parasını yememesinde, parası bitecek diye yemek yememesinde kendini gösterir.

Psikoseksüel gelişim dönemine saplanma bazı savunma düzeneği gruplarının bir arada ve ön planda görülmesine neden olur. Örneğin anal döneme saplanmış bir kişi yapma-bozma, karşıt tepki kurma, yalıtma, ussallaştırma savunma grubunu daha çok kullanır. Bu durum kalıcılaşıp yaygınlaşırsa bir kişilik yapılanması yaratabilir.

Saplanma, yineleme zorlantısının oluşumunda etkilidir. Altbenlik ya da üstbenlik baskılarının, travmatize eden durumların yarattığı yinelemeler bir saplanma örüntüsü yaratırlar.

Pierre Marty'ye[2] göre saplanma-gerileme sistemi tüm işlevsel örgütlenmenin temelini oluşturur. Zihinselden bedensele doğru yayılan bir etkisi vardır. Kişi bir gerileme yaşadığında, gerilemenin duracağı bir saplanma evresi yoksa gerileme bedensel belirtide durur ve psikosomatik sorunlar ortaya çıkar. Psikosomatik sorunlar, psikosomatik yeniden örgütlenme noktalarını gösteren saplanmalardır. Bu yönüyle kişinin savunma düzeneklerinin kapasitesini gösterir.

Travmanın Saplanma Yaratma Etkisi

Travmatik olaylar bilinçli olarak anımsanan bir halde ise o anıyı sık sık anımsama şeklinde bir saplanma yaratırlar. Kişi zamansal akışını kaybedebilir. Geçmişe saplanır. Patolojik yas bunun için iyi bir örnektir. Kişi kaybettiği yakını ile ilgili anılarına saplanır. Dürtüsel yatırımını ondan çekemez. Sürekli onu ve onunla yaşadıklarını düşünür ve konuşur.

Eğer travmatik anıya saplanma bilinçdışında ise belirtiye dönüşerek ortaya çıkabilir. Örneğin 4 yaşında iken babası gırtlak kanseri olan ve babasının tedavisi sırasında sesinin kısılması yüzünden ondan korkan bir kadını düşünün. O dönemdeki saplanması, erişkinliğinde, çok sevdiği amcası öldüğü zaman gün yüzüne çıkar. Kadın hem ölümden korkmaya hem yutkunma zorlukları yaşayarak sürekli doktorlara gitmeye başlar.

Travmatik bir yaşantı ödipal dönem sonrası bastırma bariyerinin çıkışından önce yaşanmışsa ya da travmatik anı disosiye edilip bastırılmışsa bu anıdaki kendilik ve nesne ilişkisi bir saplanma yaratabilir. Örneğin 4 yaşındayken bir erkek tarafından taciz edilmiş olan bir kız çocuğu bu anısını bastırabilir. Ama bu travmanının etkisi ile erkeklerle ilişki kurmaktan kaçınır, hiç erkek arkadaş edinmez, anne olmayı düşünmez, yalnız yaşar ve kimseyi kendisine yaklaştırmaz. Bu tablo travmatik anıya saplanmayı ve kişiliğin travmatik anıya göre biçimlenmesini gösterir.

Saplanma, bilinçdışına inkorpore olmuş ve canlı kalmış bir öge üzerinden gelişmişse benzer durumlarla karşılaşma bir sonradan etkiye[3] neden olabilir. 

Bir de kuşaklar arası aktarılan travmatik anılar vardır. Doğumundan önce annede çocuk kaybı olması, annenin gayri meşru olması, babanın hapse girmiş olması gibi, anne-babayı derinden etkileyen ve konuşulmayan anılar çocukların ruhsal gelişimini etkiler. Çocuk bu anıların anne-babasında yarattığı etkiyi bilinçdışı etkileşim aracılığıyla inkorpore edebilir. Bu içselleştirme konuşulmadan ve bilinçdışı bir biçimde olduğu için çocuğun kişiliğini etkiler ama çocuk kendisini neyin etkilediğini bilmediği için neyi niçin yaşadığını anlamlandıramaz. Benlik bu biçimde aktarılan bir travmayı anlamlandıramadığı için bir saplanma oluşur. Kogan, bu durumun ve bu durumun analizinin çok çarpıcı örneklerini “Yas Tutmama Çabası”[4] ve “Sessiz Çocukların Çığlığı”[5] kitaplarında vermiştir.

Ebeveyn çocuk ilişkisinde ebeveynin saplandığı bir dönem varsa çocuğunun gelişimini bu yönde etkiler. Büyürken farklı zamanlarda ortaya çıkan farklı ruhsal travmaların farklı etkileri vardır. İki yaşında kardeşin doğumu ile 5 yaşındayken bir kardeşin doğumu çocuğu farklı biçimde etkiler ve farklı saplanma biçimleri ortaya çıkartabilir.

Kendilik Tasarımıyla İlgili Saplanma

Yukarıdaki tanımlar benlik, libidinal yatırım, nesne ilişkisi ve benlik işlevleri üzerinden yapılmıştır. Kendilik ile ilgili bazı durumlar da saplanmaya neden olurlar. Örneğin -mış gibi kişilik sahte kendilik geliştirmiş bir kişinin değişmeyen bir biçimde sürekli "uyum sağlayarak" kendiliğini gizlemesine neden olan bir saplanma ile oluşur. Buna benzer bir biçimde kendilik patolojilerinde, kendiliğin dengesinin sağlanmasında sert ve değişmesinden korkulan yollarla sağlandığı için bir saplanmaya dönüşürler. Kendilik değerini eşinin narsisizmi üzerinden sağlayan birisi bu ilişkiye hem bağımlı olur hem de bu biçimde yaşamaya saplanmış olur. Bu hastaların bazılarında kendilik, benlik işlevlerinin gelişmiş olduğu bir taraf ve benlik işlevlerinin güdük kaldığı bir taraf olarak ikiye bölünür. Örneğin böyle bir kişi doktor olabilir ama benlik işlevlerinin güdük kaldığı kendilik diğer kısımdan disosiye olduğu için gelişemez ve psikopatoloji yaratır. Böyle bir tablo disosiyasyon kaynaklı bir saplanma oluşturur.

 


[1] H. Nagera [1970] Basic Psychoanalytic Concepts on Metapsychology, Conflicts, Anxiety and Other Subjects (Volume 4), Routledge, 2014.

[2] P. Marty, “A Major Process of Somatization: The Progressive Disorganization”, International Journal of Psychoanalysis 1968, 49:246-249.

[3] “Travmaya Bağlı Nevroz Kuramının Bırakılması” başlıkla bölüme bakabilirsiniz.

[4] I. Kogan [2007] Yas Tutmama Mücadelesi, Çev. Serhat Yücel ve Ali Algın Köşkdere, Odağ Yayınları, İzmir, 2011.

[5] I. Kogan [1995] Sessiz Çocukların Çığlığı, Çev. A. D. Ülkümen, Odağ Yayınları, İzmir, 2021.