• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

PSİKANALİZİN GELİŞİMİ - FREUD DÖNEMİ 1

PSİKANALİZİN GELİŞİMİ - FREUD DÖNEMİ 1

1. DÖNEM: BEYİNDEN ZİHİNE GEÇİŞ

  • Charcot ve Hipnoz

Charcot, 19. yy.da epilepsi hastaları üzerinde çalışan bir nörolog ve zamanının çok etkileyici bir bilim adamıydı. Hipnozu kullanıyor ve histerik hastaların konversiyon belirtilerini tedavi ediyordu. Freud, Ekim 1885'ten 1886 ilkbaharına kadar onun yanında çalışmış ve Charcot'un bir kitabını Almancaya çevirmek istemiştir. Freud Charcot’un yanına anatomik açıdan patolojileri araştırmaya gitmiş ama histeri ve psikoloji ile tanışmıştır. O yıllarda hipnoz aracılığıyla bir zihinsel ayrışmanın ortaya çıkartılabildiği gözlemlenmiştir. Kişi, hipnoz sırasında aldığı komutları hipnozdan ayılınca uygulayabiliyor ve bunun farkında olmayabiliyordu. Yani bilincinde olunmayan bilgilerin etkisinde kalınabilmekteydi. Aynı zamanda histerik hastalarla yapılan çalışmalar sırasında onlarda ruhsal sorunlar yaratan durumun cinsellikle ilgili bir mesele olduğundan şüphelenilmiştir.

Freud önce histerik belirtilerin çocuklukta yaşanmış bir ruhsal travma yüzünden oluştuğuna ama hastanın bu travmanın anısını bilinçli olarak anımsamadığına inanmıştır. Hipnoz ile bu anıya gidildiğinde ve duygusal boşalım sağlandığında belirti ortadan kayboluyordu. 1900'e doğru bu süreci anlatan birçok olgu yayınlanmıştı. Hipnoz ile sağlanan iyileşmenin kalıcı olmaması, her hastanın hipnotize edilememesi, hipnoz sırasında gerçekle bağlantının kopması ve hipnozun yanıltıcılığı yüzünden Freud hipnozu bırakarak başka bir yol geliştirmiştir. Çünkü hipnoz kişiye bir içgörü kazandırmıyordu. Ayrıca psikolojik belirtinin kişi için bir anlamı vardı ve hipnoz ile ortadan kaldırılması kişinin dinamiğinde bir değişiklik yaratmıyordu.

  • Histeriklerle Çalışmalar ve Anna O Vakası:

Breuer 1880-82'de yoğun konversiyon belirtileri gösteren Anna O adlı bir vakayı tedavi ediyordu. Anna O, Breuer ile belirtinin çıktığı anı konuşurken duygusal bir boşalım ile birlikte rahatladığını fark etmiş ve buna "konuşma kürü" adını koymuştur. Daha sonra Breuer bu olguyu Freud ile tartışmıştır. Birlikte; Jean Martin Charcot, Pierre Janet, August Ferdinand Mobius, Hippolyte Bernheim ve diğerlerinin kuramlarından yararlanarak “Histerik Olguların Ruhsal Düzenekleri” başlıklı bir rapor yayınlamışlardır. Konuşmanın yarattığı boşalımın psikolojik belirtileri tedavi ettiğini gözlemleyince histerinin psikoterapisinde “katartik yöntemi” bulmuş oldular. Burada söze dökme ve duygusal boşalım[1] patolojiye neden olan etkenlerden kurtulmada önemli bir işlev üstlenmiştir. Freud, bu yöntemi 1880-95 arasında kullanmıştır. 1895'te Breuer ve Freud “Histeri Üzerine Çalışmalar”[2] adlı kitabı yayınlamışlardır.

Freud, Emmy von N. ile çalışırken hipnoz yerine serbest çağrışımı kullanmaya başlamıştır. Serbest çağrışım ile akla gelen her şeyin olabildiğince anlatılması da hipnoza benzer bir psikolojik gerileme yaratıyordu. Bilinç, hipnozdaki kadar askıya alınmadığından ortaya çıkan iyileşme ve içgörü daha kalıcıydı. Sürekli yanık kokusu alma yakınması ile başvuran Miss Lucy R. ile terapisinde Freud hastanın patronuna duyduğu gizli aşkı ortaya çıkartarak tedavi etmiştir. Bilinçten uzaklaştırılmış cinsel nitelikli bir çatışmanın var olduğunu ve çağrışımsal işlemlemenin engellendiğini bulmuştur. Elizabeth von R.’nin terapisinde, kız kardeşinin ölümü sırasında eniştesine duyduğu aşkı hissetmenin verdiği utancın nasıl konversif bir belirtiye dönüştüğünü göstermiştir. Söze dökülemeyen ve düğümlenerek belirtiye dönüşen hisler, duygusal boşalımla ortadan kaldırmıştır. Bugün de histerik bir hastayla çalışır ve belirtilerini detaylıca dinler ve araştırırsanız, konuşmanın ve duygularını ifade etmenin ona iyi geldiğini görürsünüz.

Zamanla histerik olgularda cinsellikle ilgili reddedilen ve bastırılan şeyler olduğu saptanmıştır. Reddedilenler, dönüştürülerek (konversiyon) bedensel bir belirti oluşturmaktadır. Kaygı yaratan düşünce ve deneyimlerin bazı ruhsal mekanizmalar ile bilinçdışında tutulduğu bulunmuştur. Belirtiler simgesel anlamlar taşımaktadır ve histerik hastalarda belirtinin simgesel anlamı kolaylıkla ortaya çıkar ve çözümlenebilir. Histerik hastalar genellikle konuşmayı severler ve terapistin dinlemesini ilgi görmek olarak algılarlar. Bastırmaları şiddetli olmadığı için bu hastaların bilinçdışını öğrenmek kolaydır. Telkine yatkınlıkları ve telkin istemeleri sorun yaratabileceği için hastayı yönlendirmeme konusunda dikkatli olunmalıdır.

Freud, hastaların doktora tam bir güven duymaları gerektiğini fark etmiştir. Hastaların bir aktarım yaparak çocukluk yaşamlarındaki önemli kişilerle ilgili deneyimlerini doktora aktardıklarını gözlemlemiştir. Freud önce bunu bir sorun olarak görse de sonraları aktarımın fark edilmesi ve aktarımın yorumlanması psikanalitik tedavinin ana aracı haline gelmiştir. Hastaların, bilinçli olarak iyileşmek ya da değişmek isteseler dahi dirençleri olduğunu da görmüştür.

Bilinç ve bilinçdışı biçimindeki zihinsel ayrım histeriklerle kolaylıkla anlaşılmıştı. Daha sonra bunun tüm insanlarda olduğu ve herkesin bir bilinçdışına sahip olduğu anlaşıldı. Bugün varlığını bile sorgulamadığımız bilinçdışı Freud’un ve psikanalizin hala üzerinde çalıştığı ana olgudur.

  • Travmaya Bağlı Nevroz Kuramı

Ani ve şiddetli bir biçimde uyarılma yaratan, savunma düzeneklerini aşan ya da kendiliği parçalayarak yoğun duygular yaratan olaylara travma denir. Travmanın yarattığı aşırı duygulanımlarla bütünleşik olan anı, yabancı bir cisim gibi bilinçten ayrılabilir ve bastırılabilir. Bazen de travmanın anısı ruhsal yapılanmayı işgal eder ve travmanın ögeleri sürekli canlı kalır. Travmatik durum yaşamın başlarında yaşanmış ise tüm ruhsal yapılanma bu olay etrafında örgütlenebilir.

Başlangıçta Freud ve Breuer eğer travmatik anı anımsanır, anlatılıp duygusal yükleri boşaltılırsa hastanın iyileşeceğine inanmışlardır. Bu gözlem; gerçekte bir travma yaşandığını kabul etmelerine ve hastanın anlattıklarını gerçekteki olaylar olarak görmelerine neden olmuştur. Histerik hastalar onlara cinsel travmalarını anlatmış ve buna göre hepsinin geçmişinden bir travma çıkmıştır. Freud 1895-1897 arasında bu hastaların çocukluklarında cinsel açıdan ayartıldıklarından ve istismar edildiklerinden şüphelenmiştir. Her nevrozu, çocuklukta yaşanan bir travmanın ortaya çıkardığı hipotezini öne sürmüştür. Aslında histerik hastaların ilişkilerini ve anılarını cinselleştirmesi ve abartması onların ortak bir özelliğidir. Histerik hastaların anlattıklarını gerçek bir travma olarak yorumlamak tüm nevrozlu hastaların anne babalarının tacizci olmalarını kabul etmek olacaktır. Aynı zamanda bu cinselleştirme ve abartı, histerik hastaların hızla ihmal edilmelerine neden olur. Freud ise hastasının belirtilerini önemsemiş, onun ruhsal gerçekliğine saygı göstermiştir.

  • Travmaya Bağlı Nevroz Kuramının Bırakılması

Anlatılan olayların hepsinin gerçek travmalar olmadığının ve fantezilerin ürünleri de olabileceğinin anlaşılmasıyla geçmişte bir travma aranması ve bunun bulunarak etkisinin ortadan kaldırılması yöntemi önemini yitirmiştir. Diğer yandan Freud bastırma ile ilgili iki aşamalı bir süreci tanımlamıştır. İlk aşamada cinsel ayartılma gerçekleşiyor ama çocuklukta yeterli cinsel gelişim olmadığı için bir heyecan yaratmıyordu. Yılar sonra ikinci aşamada ergenlikle birlikte cinsel heyecan ortaya çıktığında ikinci bir olay ilkini anımsatıyor ve bir “sonradan etki” ile çok daha travmatik bir etki yaratabiliyordu. 

Freud, çocukların kendilerine özgü bir cinselliği olduğunu ortaya çıkarmıştır. Çocukların cinselliğinin önemini vurgulaması tepki yaratmıştır çünkü çocuklar cinsellikleri olmayan saf ve masum varlıklar olarak görülüyordu. Çocuk; cinsiyetlerin özelliklerini ve aralarındaki ilişkileri, anne-babalarının yatak odalarını, çocuğun nasıl oluştuğunu ve doğduğunu merak ediyordu.

Bu merak ve anlama arzusu, çocukların ilkel cinsel dürtüleriyle körüklenince cinsellikle ile ilgili kendilerine özgü “çocuksu bir cinsellik kuramı” oluşturmalarına neden olmaktadır. Bu kuram, anne-baba ve kardeşler arası ilişkileri gözlemlemesiyle, hayvanların cinsel ilişkilerine yönelik gözlemleriyle, sorularıyla ilgili anne-babasından aldığı yanıtlarla ve arkadaşlarından edindiği bilgilerle beslenir. Bilinçdışı fantezilerde çocukluk cinselliği kuramının önemli bir etkisi vardır. Çocukluk cinselliği bastırma ile bilinçdışına itilse de erişkinlikteki ilişkilerdeki tekrarlarla ve erişkinlere özgü yollarla yaşama geçirilir, erişkin cinselliğini etkiler.

Freud, 1896-9 yılları arasında otoanalizini yapmaya girişmiştir[3]. Düşlerini yorumlamış, aynı zamanda “Düşlerin Yorumunu” yazmıştır. Bu sırada çocukken annesine duyduğu aşkı ve babasına duyduğu nefreti anımsamıştır. Ölüm kaygısını çalışmıştır. Bir yaş küçük kardeşinin ölümünün kendisinde yaratmış olduğu etkileri fark etmiştir. Bunun üzerinden Ödipus Karmaşasına ve olumsuz Ödipal karmaşaya dair düşünceler geliştirmeye başlamıştır. Böylelikle ruhsal çifte cinsiyetlilik halini keşfetmiştir.

Sonuçta her insanın çocukluğunda bir travma yaşamadığı ama çocukluğunda yaşadıklarını ve anımsadıklarını yorumlayarak bir ruhsal (iç) gerçeklik oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Bu sonuç Freud'u dış dünyanın etkisindeki bir ruhsal travma aramaktan vazgeçirerek iç dünyanın ruhsal gerçekliğine yönelmesine neden olmuştur.

 


[1] Abreaction: Travmayla bağlantılı duygulanımın konuşma ile boşaltılmasıdır. Histerik konversiyon belirtilerinin tedavisinde gözlemlenir. Hipnozdaki boşalımdan farkı, ikincil süreç düşünmenin ve gözlemleyici benliğin devrede olmasıdır. Duygusal boşalım, derinlemesine çalışma ve yorumlama ile kalıcı bir iyileşmeye dönüşebilir. Aktarım, duygusal boşalımın kalıcı etki yaratmasını sağlayan bir durumdur. Eyleme dökme ise sözle duygusal boşalımın yetmemesi ve eyleme geçilmesidir.

[2] Sigmund F., Breuer J., Histeri Üzerine Çalışmalar, çev. Kapkın E., Payel Yayınları.

[3] Bu süreçleri “Freud'un Otoanalizi ve Psikanalizin Keşfi” (Ötekini Dinlemek Serisi, Metis Yayınları) adlı yapıtında Didier Anzieu detaylı bir biçimde çalışmıştır. Bu kitap Freud’un otoanalizinin psikanaliz kuramını geliştirmesindeki etkisini açıkça göstermektedir.

 

2. DÖNEM: İÇ GERÇEKLİĞİN DERİNLEŞMESİ başlıklı bölüme gitmek için burayı tıklayınız.

PSİKANALİZİN GELİŞİMİ - FREUD DÖNEMİ'nin tüm bölümlerini okumak için buraya tıklayınız.