• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

PSİKANALİZİN GELİŞİMİ - FREUD DÖNEMİ 2

PSİKANALİZİN GELİŞİMİ - FREUD DÖNEMİ 2

2. DÖNEM: İÇ GERÇEKLİĞİN DERİNLEŞMESİ

Freud, “Düşlerin Yorumu”nda[1] (1900) düş yorumlamaya yeni bir yöntem getirerek bilinçdışının araştırılmasında bu yöntemi kullanmıştır. Hastalardan, düşlerinde gördükleri ile ilgili akıllarına gelen her şeyi anlatmalarını istiyor ve böylelikle düşlerin hastalar için “öznel” anlamını ortaya çıkartıyordu. Düşlerin bir görünür bir de gizil içeriği vardı. Düşün bir arzu doyumu olduğunu gösterdi. “Kral yolu” dediği düşler aracılığıyla bilinçdışının çalışma biçimini açıklığa kavuşturmaya başladı. Düş çalışmasındaki; yoğunlaştırma, yer değiştirme, imgeye dönüştürme, ikincil işleme ve dramatizasyon düzeneklerini tanımladı. “Gündüz kalıntısı” adı verilen ve o gün yaşanan anılar bazı arzuları tetikliyor ve düşe dönüştürüyordu. Bir diğer kışkırtıcı etken de bedensel uyaranlardı. Düşlerde bilinçdışı içeriğe çok yaklaşılıyordu ama sansür devredeydi ve düşün içeriğini değiştiriyordu.

Bugün düşler psikanalitik çalışmada ve bilinçdışının anlaşılmasında merkezi rollerini korumaktadırlar. İlk seansta hasta değerlendirilirken bir düşünü ya da bir çocukluk anısını anlatması istenebilir. İlk anlatılan düş, terapi açısından ve hastanın aktarımı özel bir önem taşır. Düşler kişinin ruhsal yapısı hakkında bilgi verebilirler. Ruhsallığında oralitenin ön planda olduğu birisi yeme-içmeyle, analitenin ön planda olduğu birisi tuvalet-banyoyla, ödipalin ön planda olduğu birisi cinsel rekabetle ilgili bir düş anlatabilir. Düşler hem yas çalışmasında kullanılabilirler hem de düşler aracılığıyla yas sürecinin nasıl ilerlediği değerlendirilebilir[2]

Freud, “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi”nde (1901) bilinçdışının günlük yaşama yansımalarını ve günlük yaşamı nasıl etkilediğini örneklerle açıklamıştır. Yasaklanmış arzular bilinçdışına bastırılmaya çalışılsa da yüzeye çıkmak için yollar buluyorlardı. Sakar eylemler, normalin içindeki eylemlerdi ve anlık bir bozulma yaşanıyordu. Yapılması gereken, amaçlanan ya da beklenen bozuluyor, bilinçdışı bir istek ortaya çıkıveriyordu. Örneğin açılış konuşması yapan bir başkan açılıyor diyecekken kapanıyor diyordu. Freud’un son verdiği örnekte su tankında gösterisini yapan bir sihirbaz vardır. Sihirbaz gösterisini karısıyla yapmaktadır. Son gösterisinde karısını başka bir adamla yakalamış ve karısına, “Gösteriden sonra görüşeceğiz seninle.” demiştir. Gösteri sırasında kadın su tankının anahtarını kaybeder ve kocasını tanktan çıkartamaz. Adam ölür. Kadın, kocasını öldürerek sevgilisi ile baş başa kalma arzusunu bir sakar eylem ile gerçeğe dönüştürmüştür.

Freud sakar eylemleri; dil sürçmeleri, olumsuzlamalar, yanlış anlamalar, yanlış yazmalar, unutkanlıklar ve kazalar üzerinden anlatmıştır. Bunlar da düşler gibi yoğunlaştırma, yer değiştirme, yerine geçme ve karşıtını oluşturma gibi savunma düzeneklerini kullanırlar. Sakar eylem düş gibi serbest çağrışım yoluyla araştırıldığında bilinçdışı anlamı ortaya çıkabilir. “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi” bugün hala geçerliliğini koruyan ve insanın bilinçdışının günlük yaşamına nasıl yansıdığını çok iyi ortaya koyan bir yapıttır. Psikoterapi seanslarında sakar eylemler çok kıymetlidir. Seansın ödemesi ile ilgili aksaklıklar, gecikmeler, dil sürçmeleri, yanlış anlamalar ve unutmalar üzerinde çalışılır.

“Espriler ve Bilinçdışıyla İlişkileri”nde (1905) espri ve şakaların psikanalitik yorumunu yapmıştır. Bu kitap bilinçdışı işleyişle ilgili “Düşler ve Düş Yorumlama” kadar güzel olsa da başka dillere çevirisi yapılınca anlaşılması güçleşmiştir. Esprilerde ya sözcükler benzerlikler kurularak birleştirilir ya bir sözcük çift yönlü olarak kullanılır ya da farklı anlamları olduğu ima edilir. Espriler hem iç dünyada hem de ilişkilerde yasaklananlar açısından bir boşalım yolu sunar. Bastırılmış olan saldırganlık ya da cinsellik yüklü durumlar espriler ile kolaylıkla dile gelir ve gülme ile birlikte sosyal bir kabul ve boşalım sağlanır. Yoğunlaştırma ve yer değiştirme kullanılır. Espriler sayesinde birincil süreç düşünme biçimi kullanılarak çocukluğun bilinçdışına yaklaşılmaktadır. Bu bir psikolojik gerilemedir ve ardından yeni simgeler oluşturularak psikolojik bir ilerleme olanağı sunar. Esprilerin düşlerden farkı bu sürecin bilinçli olarak ve sosyal ilişki içinde yaşanmasıdır.

Düşlerde, sakar eylemlerde ve esprilerde serbest çağrışım kullanılarak sansür edilmiş zihinsel içeriklerin ortaya çıkartılabildiği görülmüştür. Bilinçdışı, önbilinç ve bilinç olarak tanımlanan yerleşimsel/topografik kuram gittikçe daha çok açıklığa kavuştu. Freud, yerleşimsel kuramı 1895’ten beri dile getiriyordu.

“Cinsellik Üzerine Üç Deneme”de (1905) sapkınlıkları dürtüler ve nesne ilişkileri içinde sınıflandırmıştır. Sapkınlıkların sonradan kazanılan ve psikoseksüel gelişimdeki sorunlardan kaynaklandığını öne sürmüştür. Psikoseksüel gelişim evrelerindeki erotojenik bölgeler (oral, anal, fallik) kısmi dürtü doyumunu sağlarlar. Sapkınlıklarda kısmi dürtülere saplanma ortaya çıkar ve kısmi dürtüler birleştirilemeyerek erişkin cinselliğindeki genital olgunluğa ulaşılamazlar. Normal cinsellikte erotojenik bölgelerin uyarılması ve kısmi dürtülerin tatmini, erişkinlikte önsevişmenin ve sevişmenin ögeleri haline gelerek doyum veren, sevgiyi, yakınlaşmayı ve ilişkiyi pekiştiren bir cinsel yaşama dönüşür. Kısmi dürtüler nesne parçaları ile doyuma ulaşırlar. Örneğin oral libidinal yatırım memeye yapılır. Genital olgunluğa ulaşma aynı zamanda nesne parçalarının birleşmesi ve bütünsel nesne ilişkilerinin ortaya çıkması anlamına da gelir. Genital olgunluğun bir diğer süreci de otoerotik doyumdan vazgeçilerek sevgi nesnesi ile cinsel doyumun yaşanmaya başlanmasıdır.

Freud, sapkınlarda cinsel davranışın eyleme döküldüğünü, nevrozlarda sapkınlığın düşlemlerde ve düşlerde ortaya çıktığını belirtmiştir. Çocuğun çifte cinsiyete sahip olduğunu, homoseksüel ve heteroseksüel eğilimlerinin zaman içinde evrildiğini ileri sürmüştür. Çocuksu cinselliğin anımsanmadığını, çünkü bastırma ile anımsanmasının engellendiğini ve cinsel dürtünün yüceltilerek gizillik döneminde eğitim ve öğrenime yatırıldığını vurgulamıştır.

 


[1] Düşlerin Yorumu I ve II, çev. Emre Kapkın, Payel Yayınları.

[2] Bu konuda Irwin Yalom’un kuramsal (Varoluşçu Psikoterapi) ve öyküsel (Annem ve Hayatın Anlamı: Psikoterapi Öyküleri, çev. Babayiğit Z. İ., Kabalcı Yayınevi) yayınları vardır. Yalom’un dili akıcıdır ve çok güzel öyküleştirir.

3. DÖNEM: PSİKANALİTİK TEDAVİNİN FARKLI PATOLOJİLERDE UYGULANMASI bölümünü okumak için burayı tıklayınız.

PSİKANALİZİN GELİŞİMİ - FREUD DÖNEMİ'nin tüm bölümlerini okumak için buraya tıklayınız.