• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

DEPRESİF NEVROZA ÖZGÜ SAVUNMA MEKANİZMALARI

DEPRESİF NEVROZA ÖZGÜ SAVUNMA MEKANİZMALARI

Depresif Nevrozda savunmalar acı veren depresif duygulanımdan korunmak için kullanılır ama özgüveni daha fazla düşürerek çökkünlüğü beslerler. Savunmalar olumlu sonuçlar yerine olumsuzluklar yarattıkları için depresif kişi olumsuzluğun ve tükenmişliğin içinden çıkamaz.

Inkorporasyon ile agresif ve depresif anneyi içlerine almışlardır. Böyle bir içe alım agresif ve çökkün nesnenin dönüştürülmesini, yasının tutularak ayrışılmayı engeller, etkinliğini kalıcılaştırır. Tümden bir içe alım gerçekleşir (ölü, hortlak anne). Bu içe alım, psikoterapi ile çalışılmazsa değişmeden kalır. Bir kara delik gibi dışarıdan gelen tüm olumluları yutar, yok eder. Böylelikle hem nesneyi hem kendiliği korumak ve yaşatmak imkansızlaşır. Sürekli bir kayıp ve açlık hissi yaşanır. Buna karşı savunma olarak sürekli isteme ya da sürekli alma, sürekli yemek yeme gibi manik davranışlar gelişebilir.

Depresif nevrozda yansıtma ile saldırgan dürtüler yansıtılarak karşıdan geliyor gibi hissedilir. Bu iyice bir geri çekilme ve içe kapanma yaratırken dünyayı ve ilişkileri; düşmancıl, sömürücü ve reddedici algılamalarına neden olur. Sömürülme endişeleri ilişki kurmayı ve sosyalleşmeyi engeller. Sömürülmeye karşı savunma ilişki kurmama ya da daha çok sömürmeye çalışma olabilir. Kimin kimi "yediği" belli olmaz. Öfke, mutsuzluk, hased, düşmancıllık, yıkıcılık gibi olumsuz ve tüketici, yiyici duygular inkar edilerek kişinin kendisinde olmadığına inanılır. O bir melektir, onun ihtiyaçları vardır ve bu özellikler başkalarına aittir. Ya da bu niteliklere karşı savunmalar geliştirilir.

Agresyon şiddetlidir. Yansıtamadığı ya da yansıtmadan kendisine geri dönen agresyonu kendine yöneltme ile kendiliğinin üzerine boşaltır. Agresyonu karşıya ifade etmekten korktuğu için kendine yöneltme daha güvenli gelir ama bu da çökkünlüğe ve özgüvenin yıkılmasına neden olur. Saldırganlığın nesneye mi kendine mi yöneltildiği karışabilir. Örneğin nesneye yönelik saldırganlık bir intihara dönüştüğünde kendilik de yok olur. Ya da örneğin ergenlikte kaybedilmiş bir babanın tutulamamış yasının etkisindeki bir depresif nevroz hastasında babanın terk etmiş olmasına duyulan kızgınlık ile kişi yaşama küsmüş olabilir. Kızgınlık babaya karşıdır fakat yaşamaktan vazgeçerek zarar gören hastadır. Bu yolla annesini inkorpore ederek özdeşleşmiş de olur.

Özgüven düşüklüğü ve narsisistik kırılganlık inkar edilerek çile çekme bunlara karşı bir savunma olarak kullanılır. İnkar, yasaklanan haz ve doyuma götürecek olumlulukların görülmesini engeller. İyi hissettirecek bir durum anında, bir cümle ile yok edilir. Kişinin kendiliğinde ve yaşamında kaybettikleri de inkar edilir. Yas tutmaktan kaçınılabilir. Yas tutmaktan kaçınma ve kaybın inkarı kişiyi daha çok kaybın içinde tutar. Bağımlılık yoğundur ve ihtiyaçların karşılanmasına yönelik anaklatik bir nesne ilişkisi kurulur. Açgözlülük ve haset inkar edilir.

Kaybın her türünün inkar edilerek kayba karış zafer kazanıldığı manik depresif durumlar vardır. (Yas ve manik durumlarla ilişkisi, Klein, 1940 burayı tıklayarak okuyabilirsiniz) İnkarın bu kadar şiddetli olmadığı ve buna karşıtına çevirmenin eşlik ettiği durumlar vardır. Karşıtına çevirme ile hased ve öfke manik savunmalar üzerinden iyilik ve özveriye dönüştürülebilir. Bu türdeki depresif nevroz hastaları aşırı bir özveri ile kendilerini kaybederler. İyilik ve özverileri durdurulamaz. Fedakarlıkla tüm varlığını çocuklarına adayan annelerde bu dinamik görülebilir.

Obsesif nevrozda öfke, pasif agresyon ile erteleme ve yapmama yoluyla eylemlilik alanında ifade edilir. Depresif nevrozdaki pasif agresyon farklıdır, oluş alanında ifade edilir. Depresif nevrozu olan hasta yapamama, olamama, isteyememe, aklında tutamama ile agresyonunu gösterir. Karşısındaki kişi de yapamaz, olamaz, isteyemez hale gelir ve yoğun bir çaresizlik yaşanır. Söyleyecek söz kalmaz, çaresizlik bir boyun eğdirilme gibi kabul edilir. Örneğin bir seansta hasta unutma şikayetinden söz ederek seansı geçirir ve seansın sonunda terapist, ne yaparsa yapsın seanstan hiçbir şey anımsayamaz. Bu durum aynı zamanda bir tümgüçlülük halidir. Hatta buna tümgüçsüzlük demek daha doğru olur çünkü hasta gücünü negatif ile gösterir. Yapamama ve olamama hali bir kaya gibidir oynatılamaz.

Mutsuzluk ve isteksizlikten kurtaracak ideal durumlara ve kişilere yaklaşmaya çalışırlar. Bu idealizasyon doyuralamaz ve ardından hayal kırıklığı ve değersizleştirme gelir. Ülküleştirme (idealizasyon) ve değersizleştirme (devalüasyon) içinden çıkılamayan bir kısır döngüdür. Ülküleştirme ile narsisistik nesne seçimleri yapılır. “Hiç kendimi düşünmedim. Hep onun için yaşadım.” cümlelerini depresif nevrozlu hastalarda sık duyarız. Bunu söylüyor olması benliğin hem nesneyi kendisinin yerine koyduğunu hem de nesneyi yaşatmaya çalıştığını algıladığını gösterir. Genellikle bu algılama yalnızca nesneye yönelik derin bir narsisistik kırılma anında ya da nesne öldüğünde fark edilir. Benliğin kendisini düşünmek; nesneyi ihmal etmek (ya da yemek) anlamına geldiğinden suçluluk yaratır, ihanet ve bencillik olarak yorumlanarak bundan hızla vazgeçilir. Nesne ilişkisi tamamen çöktüyse yoğun bir değersizleştirme ile nesne terk edilir, yası tutulmaz, çöpe atılır. Hızla bir benzeri bulunarak ülküleştirmeye geçilebilir.

Depresif nevrozda hem genel olarak hem de depresif ataklar yaşanıyorsa atak sırasında psikosomatik belirtiler görülür. Somatizasyon; arkaplandaki saldırganlık, çaresizlik, umutsuzluk gibi durumlara karşı bir savunma ilevi görebilirler. Hafta sonları sürekli uyuma, boşluk ve umutsuzluğa karşı bir savunma olabilir. Yeme ve kilo alma, çökkünlüğün hissedilmemesi için yeme hazzının savunma olarak kullanılması ile ortaya çıkabilir. Bir hasta, ayrışamama ve anne-babasına duyduğu öfkeyi her öğünde üç porsiyon yiyerek bastırabilir.