• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

FRİDA - 2002

FRİDA - 2002

Film, yatakla bütünleşen yaşamın “yatakla taşınarak arabaya konması ve götürülmesiyle” başlar. Yatak Frida için bir yaşam alanı olduğu kadar kullandığı bir nesne de olmuştur. Yatağı taşınabilir, yatakta resim yapabilir, yatakta aynaya bakarak otoportresini çizebilir. Ve en sonunda yatağı tabutu olabilir.

Filmin başında Frida bir ressamı gözetler. Çıplak kadın modeli ile ressam kocasını basan kadının isyanı ressamın modelle sevişmesiyle devam ederken Frida müdahale eder. Frida o kadar güçlüdür ki ressamın karısının bozamadığı ilişkiyi bozabilir.

Çocuklar, anne-babası arasında yatak odasında yaşananların düşlemini yaratır ve buna birincil sahne denir. Birincil sahnede anne ve babanın ilişkiye giriş biçimi çocuğun baskın düşlemine göre şekillenir. Frida’nın birincil sahne düşlemi filmde sahnelenmiştir. Bilinçdışı üzerine yorumlar yaparsak sahne şöyledir: baba karşısında üç kadın vardır. İkiye bölünmüş anne tasarımında, babayla sevişen ona tüm vücudunu çıplak olarak sunan anne ve babaya cinselliği yasaklayan anne. Üçüncü kadın olarak Frida, cinselliği yasaklayan annenin yanında yer alır başta.

Bir sonraki sahnede Frida sevgilisiyle seviştikten sonra da benzer bir bölünme sahnelenir. Bir erkek ve üç kadın arasında Frida bu sefer sevişen kadın olur. Annesi cinselliği yasaklayandır, kız kardeşi ise sevişmesine izin veren kadındır. Bu kız kardeş daha sonra Diego ile ilişkiye girecek ve Diego-Frida-Kız kardeş üçgeni kurulacaktır.

Frida’nın babasının fotoğrafçı olduğunu öğreniriz. Fotoğrafçı baba kızının düğün fotoğrafını çekerken Frida erkek rolüne girer. Babasının fotoğraf çekimine erkek elbisesi ile katılır. Bu defa anne-babasının olmayan oğlu rolüne girmiştir.

BİSEKSÜALİTE

Celal Odağ ve Tezan Bildik’e[1] göre biseksüel eğilimler kimlik gelişiminin önemli belirleyicileridirler. Freud biseksüaliteyi ergenlik döneminin başlangı­cında etkinleşen normal bir gelişim evresi olarak anlar. Ona göre bu evre aşılmadan cinsel kimliğin gelişmesi ve heteroseksüel ilişkilerin oturması olanaksızdır. Peter Bloss'a göre ergenlik döneminde preödipal ve ödipal sorunlar yeniden alevlenir ve bunlara şiddetlenen narsisistik sorunların işlenmesi eklenir. Ayrıca meslek seçimi ve karşı cinsle ilişkilerin düzenlenmesi sorunları vardır. Bu süreçte ergen, çocukluk özdeşimlerini yeniden araştırır, onları yeniden irdeler ve işine yaramayanları de­ğiştirme ya da bırakma olanaklarını da kazanmış olur. Böylece çocuklukta kazanılmış özdeşimlerin yeni bir kimlik yapılanmasında bütünleşmeleri sağlanır. Gelişimin en son aşamasında cinsel kimliğin genel kimlik içinde yerini alması bu biçimde sağlanmaktadır. Celal Odağ ve Tezan Bildik bunları şöyle yorumlar:

“preödipal ve ödipal sorunların alevlendiği ergenlik döneminde preödipal sorunlarını çözememiş, ayrışamamış, ödipal bağlarından kopamamış bir ergenin başka (anne-babasından farklı) nesnelere dönmesi, onlarla ilişki kurması, onları benimsemesi, onları ülküleştirmesi ve içselleştirmesi yani kimliğini kazanması süreçleri de engellenmektedir.”

Filmde biseksüaliteyle ve Frida’nın rolden role girişiyle sık sık karşılaşırız. Frida yaşamında kendisini “devrimin ve ateş tanrısının kızı” olarak tanımlar. Frida, babası ile ensest sorunlarını çözememiştir diyebiliriz. Babası, Frida çocuk felci geçirdikten sonra güçsüz kalan sağ bacağı güçlensin diye ona bir erkek çocuk gibi spor yaptırmıştır. Belli ki bunlar da Frida’nın erkek rolüne takılmasına neden olmuştur. Ergen bir kız erkeksi kimliğinden vazgeçerken babası ile yaptığı erkeksi muhabbetlerden vazgeçmek ve bunların yasını tutmak zorundadır. Diğer yandan ergen kız, babası ile kadınsı muhabbetleri yapabilmesi için ensest sorunlarını çözmüş olmalıdır. Tüm bunlar için önkoşul annenin ruhsal olarak baba ile ilişkisini tatmin edici olmasıdır.

Ergenlik, eşcinsellik kaygılarının arttığı bir dönemdir. Cinsel dürtülerin alevlendiği ergenlikte sevgi ve cinselliği karıştırma kaygıları ergeni yönlendirir, ilişkilerindeki mesafeyi ayarlamasını sağlar. Sevgi ve cinselliği karıştırması ise hemcinsleriyle eşcinsellik kaygılarını alevlendirir. Filmde böyle bir karışıklık görmüyoruz. Daha çok gördüğümüz Frida’nın erkeklerle rekabetinde ya da sevdiği erkeğin ayrılığında kadınlara yönelmesidir. Buradan, Frida’nın sevgili ilişkilerinde anne-babasal bir sevgi aradığı çıkarımını yapabiliriz. Sevgi açlığını, cinsellik yüklü ilişkilerde gidermeye çalışmaktadır. Frida anne-babasından ayrışamadığı gibi sevgi ve cinselliği de ayrıştıramadığı bir dönemde büyük bir kaza geçirmiştir. Bu kazanın ve ardından sevgilisinin terk edişinin Frida’nın erkeksi ve kadınsı yönlerini bütünleştirmesinde ve kendisinde heteroseksüel bir kimlik sentezlemesinde engel oluşturduğunu varsayabiliriz.

Kaza öncesi filme yansıyan ilişkilerden, Frida’nın cinselliğe izin veren ve cinselliği yasaklayan anne tasarımlarını bütünleştiremediğini görmüştük. Hatta Dieoga’ya laf attığı sahne üzerinden Frida’nın kendisini, anne-babasının sevişmesini bozacak güçte bir çocuksu tümgüçlülük içinde hissettiğini söyleyebiliriz. Bu sırada Diego’nun “Yaratılış” adlı eserini yapıyor olması da ilginç bir tesadüftür. Ardından gelen sahnede “Yaratılış”ı sevgilisi ile seyrettikten sonra otobüse binerler.

Üyesi olduğu 9 kişilik anarşist gruptan sevgilisi Alihandro ile bindiği otobüste trafik kazası geçirir (1925). Kazada parçalanmış ve ameliyatlarla travması yinelenmiştir. Babasının onu iyileştirmek için ne kadar çok çaba harcadığını seyrederiz. Babası ameliyat paralarını yetiştiremez, fotoğrafçılık malzemelerini satar ve resim yapmak zorunda kalır.

Sevgilisi terk eder. Frida yatağa sabitken 9 ay içinde kaldığı alçısına kelebekler çizer. Bağımlılığa karşı çıkış kelebek resimleri ile somutlaşmıştır. Böylelikle, sürekli bağımlı hissetmenin karşısına sürekli kelebek görerek uçma arzusunu koyar.

OTOPORTRELER

Alçılar içinde acı çekerken kendi portresini yapar. Sanki acıyla ve ameliyatlarla dağılmadığını bir otoportre ile kanıtlar. Otoportrelerini arkadaşlarına verir, kendisini onlara unutturmaz. Arkadaşlarının portrelerini yapıp duvarlarına asar, onları unutmaz. Frida yaşamı boyunca birçok otoportre yapmıştır. İlk otoportresini Alihandro’ya yapar. Filmde ise otoportresi ile Diego’yu etkiler.

Frida, otoportrelerine “kendini doğuran kadın” imzasını atar. Annesiyle narsisistik bir biçimde özdeşleşmiş ve onu ruhsal olarak doğramayan annesinden kurtularak kendini yaratmanın savaşına girmiştir. Bu acı savaş, annenin aynalama işlevindeki aksaklıkların bir göstergesi olabilir. Anne mutluysa, bebeğine verdiği bakım, kucaklama ve sevgi ile bebeğine doyum verir. Doyan bebek mutluluğunu annesine yansıtır ve yansıtmalı bir biçimde bu döngü temel güven duygusunu pekiştirir. Kendi doğumunu anlattığı resimde annesinin yüzünün örtülü olması, annesinin yüzünün aynalama işlevini gerçekleştirememiş olduğunun bir göstergesi olabilir. Annesinin bu işlevindeki yoksunluk yatağına bir ayna koymasında da kendisini gösterir. Bu ayna sanki “Ben sana mutlu bir ayna olamıyorum, sen aynada kendine bak.” mesajı vererek narsisizme yönlendirmektedir. Frida için ayna “günlerinin ve gecelerinin celladı olur.” “İçeride Frida, dışarıda Frida, her yerde sonsuza kadar Frida vardır.” sözleri yalnızlığının ve kendisine dönen ruhsal yatırımın boğuculuğunu anlatır. Böyle bir kendine dönüşten sıkılan insan sağlıklıdır. Bu boğulmayı engelleyemeyen bir anne ise çökkün ve depresif olmalıdır.

Erkeklerle rekabete girer ve iddialaşmada onları geçer. Güzel bir kadınla dans etmek ödüldür ve Frida o dansı yapar. Babasıyla rekabeti ve annesini elde etme arzusu eyleme dökülür. Çocuğun, hemcins ebeveynine aşık olduğu ve karşı cinsten ebeveyni ile rekabete girdiği döneme negatif ödipus denir. Frida için negatif ödipus canlıdır, bastırılmamıştır. Sevgilisinin asker modeli olduğunda Diego’nun emrinde, devrim için ona hizmet eden bir kadın askerdir. Sanki “Yaratılış”ı yaparken tanıştığı Diego ile bu defa bir devrim yaratmaya girişmiştir.

Diego onunla arkadaşlık yemini ederken Diego’yu öper, karşıtlığı ve inatlaşması öne geçer. Diego bunu kullanır. Diego bu tanıyışları ile onu kapsayan şefkatli bir erkek de olmuştur. Diego yarasını sever. Frida’nın acılarına ve yaratıcılığına libidinal yatırım yapar. Diego, Frida’nın babası gibi Yahudi bir ressamdır. Evlendiklerinde Diego 43, Frida 21 yaşındadır. Frida bir baba bulmuştur.

Evliliğini Diego’nun eski karısı tehdit eder. Frida, Diego’nun eski eşiyle hemen dost olur. Frida evlenince bir anne de bulmuştur. Frida, yaşamında da Diego’nun sevgilileri ile arkadaş olmuştur. Frida ikili ilişkide kalamamakta hemen bir üçlü ilişki kurmaktadır. Bu durum, ikili ilişkilerde yaşadığı ensestiyöz kaygıların ve yutulma korkularının bir kanıtıdır.

İKİ FRİDA

Kadın modeller Frida için sorun değildir başta. Ama Diego doğruluk sözünü tutamaz. İlk aldatıldığını öğrendiğinde üstünde beyaz bir elbise vardır akşam barda geleneksel Meksika elbisesi giyer. Bu giysiler, “İki Frida” tablosundaki gibidir. Frida’nın dissosiye parçalarını bütünleştirme ümidi olan Diego onu aldatınca Frida ikiye bölünmüş haline gerilemiştir. Kalbi çıplak haliyle, birini yaralı birini sağlam çizerek kanlar içinde göstermesi örtülen acıyı ve iğrençliği insanın kalbine çarpar. Bu iki kadını ince damarlar birbirine bağlamaktadır. Damarlar Diego’nun çocukluk resminden başlar Diego’nun sevdiği elbise içindeki Firada’nın sağlam kalbine gider. Oradan Avrupalı Frida’nın yarılmış kalbine geçer. Bu kalpten de pens ile kan akışı kesilmiş bir damar çıkar.

Bu iki Frida’nın, babasının Avrupalı, annesinin Meksikalı kimliğini de temsil edebileceği belirtilmiştir.

Çocukluğuna gidersek Frida 6 yaşındayken çocuk felci geçirmiş ve tek ayağı zayıf kalmıştır. İçine kapanmış ve kendisine hayali bir arkadaş yaratmıştır. Disosiasyon Frida’nın çocukluktan beri kullandığı bir savunmadır ve resme de yansımıştır.

Şunu da akılda tutmak gerekir ki Yahudi Soykırımına maruz kalmış kişiler ağır travmalar yaşamışlardır. Bu travmalarını konuşamayanlar bilinçdışı yollarla travmalarını çocuklarına aktarırlar. Ilanuy Kogan Sessiz Çocukların Çığlığı adlı kitabında bu örnekleri detaylıca anlatmıştır. Bu açıdan Avrupalı Frida babasının, kalbi yaralanmış Avrupalı annesini de simgeleyebilir.

Frida, Diego ile ABD’ye gider. Diego parlar. Frida kendisine bir kadın bulur. 1932’de gebe kalır, 2. bebeğini düşürür. Yine acılar ve parçalanmalar yaşar. 1932’ye kadar tablolarının çoğu portrelerden oluşurken 1932’de acıyla parçalanmış gibi nesne parçalarını tablolarında somutlaştırmaya başlar. Aynı yıl annesi ölüm döşeğine düşer. Kahlo, bilinçdışındaki “doğarken annemi öldürdüm” düşlemini “Doğumum” adlı resmine somut bir biçimde yansıtır. Büyük ihtimalle doğduğunda, annesi derin bir depresyonda kaybolmuştur.

“Henry Ford Hastanesi” adlı resimde damarlar ile birbirine bağlanan parçalar görülür. Frida, bilinçdışı fantezideki işleyişi simgesel denklik düzeyinde resmederken herkesin içindeki çocuksu ve birincil süreçteki ilkel kısma seslenir.

Diego onu kız kardeşiyle aldatır. Boşanırlar. Bu sırada saçlarını kestiği, bir elinde saç tutamı bir elinde makası olan, erkek takım elbisesi ile oturduğu otoportresini yapar. Saç kesme, özellikle de kişi kendi saçını kesiyorsa bir ayrılığı kontrol etme arzusunu yansıtabilir. Çünkü Diego’nun ondan ayrılmasının aksine saç kesme Frida’nın kendi kontrolündeki bir eylemdir. Bu eylemde Frida’nın acılarının üstüne gitmesini de görürüz: “Sen benden ayrıldın mı? İşte ben de kendi parçalarımdan ayrılırım. Hem de ortalığı kesilmiş saçlarla istediğim gibi kirletirim!” der gibidir. Üstteki yazıda şöyle yazar: “Bak, eğer seni sevdiysem bu sevgim saçların içindi. Şimdi kelsin ve artık seni sevmiyorum.” Bu sözler bir erkeğe söylenmiş gibidir ama resimde Frida saçlarını kısaltmıştır. Saç kesme erkeksi bir kısalıkta olunca ve erkek takım elbisesi ile oturunca kadınsı kimlikten ayrılmayı ve ona acı veren, saldırgan erkekle özdeşleşmeyi de simgeler. Frida, kocası ile birlikte kadınsılıktan da ayrılmıştır. Bu tavır, kadınsı ve erkeksinin bütünleşmemişliğinin göstergesidir. Frida, kadınsı ve erkeksi yönlerini somut birer nesne gibi kullanmaktadır.

Ardından filmde “Birkaç küçük kesik” adlı tablosunda yatakta, bıçaklanarak öldürülmüş kadını resmeder. Bu resimler kadınsı mazoşizme, maço erkeklerin kadını sömürmesine bir başkaldırıdır. Erkeklerin elinde zulme uğrayan kadının acısını en çıplak, kanlı ve ilkel haliyle yansıtır. Bu tür bir somutlaştırma resme bakandaki sadomazoşistik hazzı ketler. İğrenme yaratarak erkeğin kadına yaptığı zulme karşı bir tiksinme ortaya çıkartır. Bu resmi yaparken Diego onu kız kardeşi ile aldatmaktadır. Filmde resmin açıklamasını da kız kardeşine yapar. Bu açıdan belki resim bir arzudur. Frida, Diego’nun, kız kardeşini öldürmesini istiyordur.

Trotsky ile yeniden yaşama döner. Evli bir erkeği baştan çıkartır. Kocasından intikamını alır. Bu defa başka bir ünlü erkeği baştan çıkartmış, karısını ekarte etmiştir.

Yaşamının sonuna doğru sergisini açar. Yatağıyla gidişi ve hüzünlü hava manik bir kutlama ile baskılanır. Yatağında yanarak biter.

SOMUTLAŞTIRMA

Sanat, travma ile koparak ayrılmış ruhsal parçaların ifadesine alan açar. Böylelikle sanatın ara alanı, yansıtılan parçaları kucaklar ve taşır. Frida bunu resimlerinde küçültmeler ve dondurmalar yaparak kullanmıştır[2]. Travmanın simgelerini resimlerinde ufaltmakta ve parçalara ayırmaktadır. Frida’nın acısı yüzüne yansımasa da “resimlerinde kendi gerçekliğini resmettiğini ve resim yapmaya ihtiyacı olduğunu” belirtmiştir.

Frida, öznel gerçekliğini resimlerde somutlaştırmış ve içinde taşıyamadıklarını tuvale koymuştur.[3] Salman Akthar’a[4] göre "somutlaştırma" (concrete thinking), soyut düşüncenin gerçekçilik ve fiziksel nedensellik lehine bırakıldığı süreçtir. Somutlaştırma, şizofrenide şiddetli benlik regresyonu nedeniyle (Arieti), ergenlik döneminde fantezi hayatından savunma amaçlı geri çekilme nedeniyle (Blos), acı veya suçluluk duygusunun bilişsel işlevleri ketlemesi nedeniyle (Blackman) ya da yastaki acıya ve hüzne karşı ortaya çıkabilir. Frida’nın somutlaştırmayı kendiliğini bir arada tutmak, kendisinin anımsanmasını ve arkadaşlarını anımsamasını sağlayarak ilişkileri bir arada tutmakta kullandığını ve bunu portreler aracılığıyla yaptığını görüyoruz. 1932’den sonra daha çok dağıldığı zamanlara gelince ya da belki psikolojik gerilemeye daha çok izin verdikçe somut parçaları damarlar aracılığıyla somut bir biçimde bağlantılandırarak resmetmiştir.

Derin acıların yarattığı psikolojik gerileme içinde insanda; kendilik ile nesne, geçmiş ile şimdiki zaman, düşlem ile gerçeklik karışmaya başlayabilir. Dürtüler, yani saldırganlık ve cinsellik ile ilgili durumlar yoğunlaştığında da psikolojik bir gerileme yaratırlar. Bu tür gerilemeler somut ifadeleri ortaya çıkartabilir. Öfke, öldürmek; sevgi, cinsellik olarak algılanır. Küfürlerde bunu görürüz, öfke dolu somut bir eylemi ifade ederler. Eyleme dökme bir somutlaştırma yoludur. Örneğin haset gibi ilkel duygularda saldırganlık dürtüsü somut olarak ifade bulur. Haset duyan kişi diğerinin elindekileri somut olarak yok etmek ister. Saldırganlık soyut bir anlam kazanamaz, bastırılamaz ve dönüştürülemez. Yaratıcılık ketlenir, haset hapsedici ve işgal edici bir hal alır[5]. Benzer bir dinamik kendine zarar verici davranışlarda görülebilir. [6]

Somutlaştırma, iç dünyada ilkel savunma mekanizmaları ile gerileyen ve dağılmaya kayan benliğin son bir bütünlük sağlama çabası olabilir. Benlik, kendiliği kaybetmemek için somutlaştırmaya yönelebilir. Soyut konular belirsizlikleri ve şiddetleri ile tehdit haline gelince somutlaştırma ile bir belirlilik ve gerçeklik üzerinde egemenlik sağlanmaya çalışılır. Ama bu yol benliğin ayırt etme işlevini bozarak onu daha kırılgan hale getirebilir. Somutlaştırma, kendilik tasarımı gibi, nesne tasarımını sabitlemek, içsel nesne tasarımının dağılmamasını ve kaybolmamasını sağlamak için de kullanılır. Bu açıdan yas ve ayrılık çalışmasına başlarken yardımcı olabilir. Somutlaştırma bir gerçekleştirme yaratarak ifadeye yol açar, dışsallaştırma olanağı sunar. Ruhsallığın zorlandığı, benlik gücünün zayıfladığı ve zihinsel kapasitenin gerilediği durumlarda somutlaştırma, benliğe bir çalışma alanı yaratır. Bu çalışmada dürtüsel yatırım sürebilirse büyüsel düşüncenin kullanımı ile nesneler ile bağlar sürdürülür.

Somutlaştırmada soyut düşünce ile ortaya çıkan olasılıklar kaybedilir. Düşünce yalnızca bir imgeye bağlanır. Arieti’ye[7] göre somutlaştırmada kişi soyut düşünce yetisini tamamen kaybetmemiştir ama soyut düşünceden kaçınmakta ve somut düşünceye sığınmaktadır. Frida açısından düşünürsek Frida resimlerindeki somutlaştırmaya sığınmış olmalıdır. Ancak bir sanatçı olarak yaptığı şey somutlaştırmaya gerileyerek yeni simgeler yaratmak olmuştur. Bu yeniden simgeleştirme sürecinde yaptığı sanatsal yaratı çalışmasında bütünleştirme, bağ kurma, bağ koparma, sentezleme gibi benlik işlevlerini de somutlaştırmıştır.

Frida’nın filminde somutlaştırmanın, ona acı veren şeylerin üstüne gitmede kullanıldığını görüyoruz. Böylelikle yaşadığı soyut ve yoğun acının belirsizliğini belirginleştirmiş olabilir. Filmdeki birçok olayda Frida, üstüne gitme, rekabete girme ve girişkenlik göstermiştir. Travmalarını ve acılarını resmederken saatlerce bu ögelerle çalışırken zorluklarının üstüne gitmiştir.

MUSA - YARATILIŞIN ÇEKİRDEĞİ

Don Jose Domingo Lavin Frida’dan Freud’un “Musa ve Tektanrıcılık” adlı kitabını ve bunu resmetmesini ister. 1945’te yaptığı “Yaratılışın Çekirdeği” başlıklı tablosu gruplara bölünmüştür. Meksika tanrıları, güneş, eski dünyanın tanrıları, Adem ve Havva, döllenmiş ve bölünmekte olan ilk hücre, anne rahminde bir bebek, altında beşiğinde yüzen bebek Musa, ölüm, insanlığın önde gelen erkek liderleri, insan toplulukları vardır. Frida tüm insanlığı, ölüm ve yaşamı resmine yansıtmıştır. Resmiyle ilgili şöyle demiştir:

“Kitabı bir kez okudum ve izlenimlerini resmetmeye başladım. Sonraları kitabı yeniden okuduğumda itiraf etmeliyim ki çalışmamı çok yetersiz buldum. Çalışmam Freud’un kitabında müthiş bir biçimde yaptığı çözümlemeden oldukça farklıydı. Ama artık resmimi değiştirme şansım yok.”

Frida’nın son resmi ölüm üzerinde değil, yine bir başkaldırı ile yaşam üzerinedir. Renkli, tatlı ve serinletici karpuzlar arasındaki karpuz diliminin üzerine “Yaşam çok yaşa” yazmıştır. Dünyaya veda ederken süt dolu anne memelerinin simgesi olan karpuzlar çizmiştir. Yüceltmesi sayesinde annesini değil karpuzları kesmiş ve kan yerine kırmızı karpuzların canlılığını akıtmıştır. Frida’nın yaşama dileğine Diego da katılmış o da son resminde kendi karpuzlarını tuvale aktarmıştır.

 


[1] Celal Odağ*, Tezan Bildik Ergenlik Döneminde Aşılması Gereken Bir Evre: Biseksüalite Çocuk ve Gençlik R uh Sağlığı Dergisi : 9(1) 2002

[2] Lowe, donmayı bunu resimlerindeki maskeleşmiş yüzle tanımlamıştır.

[3] Bedenime çiviler batıyor. Yüreğim kan ağlıyor.

[4] Akthar, S., Comprehensıve Dıctıonary of Psychoanalysıs, 2009, Karnac Books, London

[5] BERGMANN, M. V. 1982 Thoughts on superego pathology of survivors and their children In Generations of the Holocaust ed. M. S. Bergmann & M. E. Jucovy. New York: Basic Books, pp. 287-303

[6] Kogan, I (1995), Cry of the Mute Children, Free Association Books, London

[7] Arieti, S. (1961). The Loss of Reality*Psychoanal. Rev., 48C(3):3-24