• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

KENDİLİK

KENDİLİK

Freud ve birçok analist, yazılarında kendilik (Selbst) ve ego (das Ich) terimlerini esnek bir şekilde kullanmış, tam olarak ayrım yapmamıştır. “das Ich” (Standart Baskıda İngilizce'ye “ben” yerine “ego” olarak çevrilmiştir) kendilik ve benliği içine alan “ben” kavramını da kapsar. Benlikten farklı olarak kendilik kavramı, yavaş yavaş gelişmiş, benliğin kendilikten ayrı bir kavram olarak tanımlanması daha uzun zaman almıştır.

Benlik ve kendilik yaşamın başlangıcında birliktedir ve zaman içinde ayrışırlar. Benlik ve kendiliğin ayrışmasından önce kendilik ve nesne birbirinden ayrışmaya başlar. Kişi kendi üzerine düşünme yönünü geliştirdikçe benlik, kendilik ve nesne daha iyi tasarımlanır. Kendisini tanımlayabilen kişi çevresinden ayrışmış olduğundan kendilik gelişimi bireyleşme-ayrışma süreçlerinden etkilenir.

Kendilik kavramı[1], benlik (ilişkilerden, savunmalarla içsel dengenin sağlanmasından, gerçekliğe uyumdan sorumlu gözlemleyici intrapsişik yapı), kimlik (kişinin çevresindeki farklı topluluklardaki kendiliklerinin benzersiz bir kişi olarak istikrarlı bir biçimde bütünleşmiş hali) ve kişilik (kişinin benlik, kendilik ve kimliğinin dışarıdan tanımlanan bütünü, özne) kavramlarından ayrıştırılmış ve ayrı bir ruhsal yapı olarak tanımlanmıştır. Psikanalizle ilgilenen ve okuyan bir kişinin öncelikle benlik, kendilik ve kimlik kavramlarını ve aralarındaki ilişkileri öğrenmesi gerekir.

Kendilik terimi, hemen hemen tüm psikanalitik kuramlarda, bir "Ben" tasarımı içinde toplanan öznel deneyimi tanımlar[2]. Kendilik, bedeni ve ruhsallığı ile kişinin dış dünyada bütün olarak algılandığı halidir. Benliğin tasarımladığı bir öz deneyimler örgütüdür. Kendilik tasarımının altbenlikte, benlikte ve üstbenlikte olan parçaları vardır. Altbenlikteki kısım fantezilerindeki ve düşlerdeki kendilik tasarımıdır. Kendilik, deneyim ve eylemi, varlığı ve oluşu ile etkiler.

Bazı psikopatolojiler, kendilik deneyimindeki veya kendilik ve nesne ilişkilerindeki rahatsızlıklar olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında her psikopatolojide kendilik ile ilgili sorunlar vardır.

“Yas ve Melankoli”de[3] ve diğer makalelerinde kullandığı “kendilik (self)” kelimesine bakıldığında Freud’un kendilik ile ilgili önemli tespitler yaptığı görülür. Freud’un, Psikanalize Yeni Giriş Konferansları'nın[4] 32.si olan "Kaygı ve Dürtüsel Yaşam"daki şu tespiti dikkat çekicidir:

"Nadir olarak bazı olgularda benliğin kendisini bir nesne olarak değerlendirdiğini ve kendisine aşıkmış gibi davrandığını gözlemleriz.”[5]

Bu sırada eğer “kendilik” kavramı tanımlanmış olsa ve Freud "kendisi (itself)" yerine "kendilik (self)" kelimesini kullansa narsisistik yatırımı kendilik üzerinden tanımlamış olacaktı. 18 yıl sonra Hartmann[6], nesneye yapılan yatırımın karşılığının (ya da karşısında) benliğe değil kendiliğe yapılan yatırım olduğunu belirtince benlik ile kendilik ayrışmıştır. Bu ayrıştırma narsisizmin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Hartmann, “libido benliğe geri çekildi” derken benliğin libidoyu “kendiliğin üzerine çektiğini”, “kendini sevme”nin “kendiliğe yatırım yapma” olduğunu belirtmiştir. Buna narsisizm değil “narsisistik benlik yatırımı” demeyi uygun görmüştür.

Kendilik, nesne ile ilişkisindeki karşılıklılık üzerinden değerlendirilir, tanımlanır ve gelişir. Diğer yandan birçok etkileşimden ve işlemden sonra bile kendilik çekirdeği bütünleşmiş ve tutarlı bir biçimde varlığını koruyabilir. Kendiliğin bazı temel özellikleri şöyledir:

  • Kendilik, benlik gibi öncelikle bedenseldir ve beden parçaları ile tanımlanmaya başlar. Kendiliğin, beden parçaları üzerinden tanımlanışı sürer (örn. burnu büyük, eli uzun).

  • Kendilik, benlik için bir nesnedir. Bu nesneleşme ve tanımlama benliğin simgeleştirme gücünü ve kendine yönelik anlayışını artırır. Benlik, kendilikle sürekli bir ilişki içindedir (örn. kendini tutar, verir, yer)

  • Kendilik hem benlikten gelen hem de çevreden gelen, kişiye özel bir vurgu içerir.

  • Hissedilen duyguların, ihtiyaçların ve isteklerin tanımlanması kendiliğin de tanımlanmasını ve tasarımlanmasını sağlar (örn, kendini bilmek, aşmak, tartmak). Kendilikte duyumsananlar, benlik için bir pusula görevi üstlenirler.

  • Benlik kendiliğe bir değer atfeder ve böylelikle narsisizmini dengeler (örn. kendini beğenir, kendini yerer, kendini küçümser).

  • Bilinçte ve bilinçdışında iki parçası vardır. Topografiktir ve bir yer ve alan olarak tanımlanır (kendine gelmek, kendi içine kapanmak, vb.). Benlik, kendiliğe alan açar, kendiliğin konumunu sürekli olarak izler ve duruma göre konumlandırır.

  • Kendiliğin gerçek parçası güvenli ve değerli hissettiği ortamlarda ortaya çıkar. Kendilik güvende ve değerli hissetmezse benlik tarafından gizlenebilir, hatta savunma amaçlı olarak çarpıtılabilir, sahteleştirilebilir.

  • Birçok farklı nesne ile ilişki içinde gelişen kendilik deneyimleri benlik tarafından az ya da çok tutarlı bir biçimde bütünleştirilerek bir kendilik hissi ve tasarımı oluşturulur. Kendiliği toplar.

  • İç ve dış koşullara göre var oluşunu tutarlı ve bütünlüklü bir biçimde sürdürmek ister. İç ve dış koşullara göre değişen esnek bir yönü ve hiç değişmeyen, iletişim kurmayan derin bir özü vardır. Dış dünyadan gelen yatırımlar kendiliğin değerini ve benliğin kendiliğe bakışını etkiler.

  • Doğuştan gelen genetik ve bedensel özellikleri ve başkalarıyla yaşanan farklı farklı etkileşimleri benliğin algılaması ve içselleştirilmesiyle, özdeşleşmeler ile birlikte çok yönlü bir gelişim sürdürür.

  • Kendilik, nesneler ile ilişkilerinde farklı roller üstlenirken her rol ile zenginleşir. Farklı kendilik hallerini bütünleştiren benlik bir kimlik inşa eder.

Kendiliğin Hizmetindeki Benlik

Kendiliğin; var olma, tanınma, değerli hissetme, mahrem kalma ve korunma, bütün ve çelişkisiz, özgür ve ilişkili, sabit ve esnek hissetme gibi gereksinimleri vardır. Benlik, kendiliği koruma ile birlikte kendilik ile ilgili bu tür işlevleri de üstlenir. Benlik kendiliğin;

  • Gerçeklik, düşlem ve ilişkiler içinde varlığını ve var olmayı sürdürmesini;

  • Narsisistik açıdan değerliliğini ve benzersizliğini, tanınırlığını ve bilinirliliğini ;

  • Uyumsal açıdan hem parçalı hem de çelişkisiz ve bütünlüklü halini;

  • İlişkisel açıdan ilişkilerini, özgürlüğünü ve mahremiyetini;

  • Süreklilik açısından sabitliğini ve hareketliliğini sağlar

  • Ve en önemlisi tüm bu ihtiyaçlarını anlar, algılar, doyurur ve gerektiğinde isteğe dönüştürür.

Benlik, işlevleri ile bunları “yap”tığı sıralarda kendiliğin “ol”uşu gerçekleşir. Bu açıdan benliğin eril ve babasal, kendiliğin dişil ve annesel bir yönü vardır. Kendilik için yukarıdaki durumlar birer ihtiyaçtır ve benlik bu ihtiyaçları kendilik tarafından ifade edilmeden, nefes almak gibi, yaşarken yerine getirir. İhtiyaç karşılama açısından kendilik bir bebek, benlik bir anne gibidir. Benlik, işlevleri ile kendiliği büyütür, bütünleştirir, geliştirir, canlı ve gerçek kılar. Sağlıklı kişiler bunu doğal bir akış içinde yaşarlar.

Winnicott “Birincil Annelik Tasası”[7] makalesinde şöyle bir tanımlama yapmıştır:

“Benlik burada deneyimlerin toplamını temsil eder. Bireyin kendiliği deneyim toplamından ortaya çıkmaya başlar: içten gelen hareketlilik, duyum, eylemden dinlenmeye dönüş ve yok oluşlardan iyileşmeyi bekleme kapasitesinin derece derece oluşumu - bunlar çevrenin tacizlerine tepki olarak ortaya çıkan yok oluşlardır. Bu yüzden bireyin iyi bir başlangıç yapabilmek için burada “birincil annelik tasası” olarak adlandırdığım özelleştirilmiş bir çevreye gereksinimi vardır.”

Elbette, benlik de kendilik gibi deneyimlerin toplamı ile gelişir ve var olur. Ama deneyimleri toplamak ve geliştirmek benliğin işlevlerindendir. Benlik, deneyimleme sırasında kendilik ile kaynaşır çünkü deneyimlemede düşünsel işlevler geriler. Deneyimleme bittikten sonra benlik, deneyimi gözden geçirip yorumlayarak bunu kendiliğin bir parçası haline getirir. Böylelikle kendiliği bütünleştiren benlik olur. Bu açılardan psikanalitik çalışma benliğin kendiliği anlama ve yorumlama çalışmasıdır.

Çocuk için bu süreci başlangıçta annenin benliği üstlenir. Anne, bebeğine bakarken onunla özdeşleşir ve doğumdan itibaren olma halini çocuğuna yaşatır. Bu deneyimlerin toplamı bebeğin kendiliğini gerçek ve canlı kılar. Annenin sağladığı güvenli bakım ortamı çocuğun benlik ve kendiliğini oluşturan temel biyo-genetik varlığını ortaya koymasına olanak verir. Bu olanak ne kadar sağlıklı bir ilişki içinde gelişirse çocuğun gerçek kendiliği ve bununla bağlantılı canlılığı, yaratıcılığı ve özgünlüğü o kadar iyi ortaya çıkar. Eğer genel olarak anne çocuğun ihtiyaçlarına değil çocuk annenin ihtiyaçlarına uyum sağlamak zorunda kalırsa çocukta uyuma yönelik sahte bir kendilik oluşur.

 

Kendiliknesnesi

Diğer kişinin yani dışsal nesnenin, kişinin kendiliğinin hizmetinde olduğu narsisistik bir ilişkidir. Bu ilişkiyi kuran, benlik işlevleri yerinde olan, sevebilen ve empati yapabilen bir annedir. Kohut tarafından 1968’deki “Narsisistik Kişilik Bozukluklarının Psikanalitik Tedavisi” başlıklı makalesinde tanımlanmıştır: Narsisistik aktarımda hasta analisti arkaik kendiliknesnesi olarak görür. Kohut kendiliknesnesinin kendilikten ayrılamayacağını, varoluşsal bir ilişki ve kaynak olduğunu öne sürmüştür.

Kohut, kendiliğin dürtülerden ziyade deneyimler ile geliştiğini belirtmiş, benliğin deneyimleri örgütleme işlevine değinmemiştir. Kendiliği, kişiliğin merkezine koymuştur.

Kendiliknesnesi; kendilikte birlik, güçlülük, dayanıklılık, özgüven, denge ve özsaygı dengesini sağlayan canlı ya da cansız bir nesne ile kurulan ilişkidir. Kendiliknesnesi ile ilişki bozulursa kendilikte dağılma, bütünlük hissinin kaybı, zayıflık, zedelenme, güvensizlik ve aşağılık hissetme duyguları deneyimlenir.

Empatik anne, çocuğunun kendiliknesnesi ihtiyaçlarını sezer ve çocuğunun kendiliği zarar görmeden karşılar. Böylelikle çocuk şu işlevleri içselleştirir:

  • Kendilik deneyiminin karmaşıklığına rağmen dayanıklılık veren bir bütünlük hissi

  • Zamansal dalgalanmalara rağmen süreklilik hissi

  • Gerilemelere rağmen girişkenlik ve başlatıcılık hissi

  • Düş kırıklıklarına rağmen bir değerler ve idealler topluluğunu beğenmeyi ve takdir etmeyi sürdürme

Auchincloss, EL, Eslee S. (2012), Psychoanalytic Terms & Concepts, New York: American Psychoanalytic Association.

Kohut, H. (1968), “The Psychoanalytic Treatment of Narcissistic Personality Disorders—Outline of a Systematic Approach”, Psychoanalytic Study of the Child, 23:86-113.

 

 


[1] E. L. Auchincloss, S. Eslee Psychoanalytic Terms & Concepts, New York: American Psychoanalytic Association, 2012.

[2] A.g.e.

[3] S. Freud [1917] Yas ve Melankoli, Çev. L. Uslu, Cem Yayınevi, İstanbul, 2019.

[4] S. Freud [1933] "Kaygı ve Dürtüsel Yaşam", Ruhçözümlemesine Yeni Giriş Konferansları, Çev. E. Kapkın, A. Kapkın, Payel Yayınları, İstanbul, 1988.

[5] “In rare cases one can observe that the ego has taken itself as an object and is behaving as though it were in love with itself. s. 102

[6] H. Hartmann “Comments on the Psychoanalytic Theory of the Ego”, Psychoanalytic Study of the Child, 1950, 5, s. 74-96.

[7] D. W. Winnicott [1956] “birincil annelik tasası”, Çev. Salgın, A., Psikanaliz Yazıları 4:101-107, İstanbul, 2002.