• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

Psikanalitik Tedaviye Başlama: Analitik Çerçevenin Oturtulması

Psikanalitik Tedaviye Başlama: Analitik Çerçevenin Oturtulması

Beginning a Psychoanalytic Treatment: Establishing an Analytic Frame, Fred Busch

Özet Çeviri: Ali Algın Köşkdere

 

Freud, analitik sürecin, serbest çağrışım yönteminin anlatılması ile başlaması gerektiğini belirtmişti. Ama artık bu başlama biçiminin otoriterce olduğunu, önerme ve yönlendirme içerdiğini söyleyebiliriz.

Freud’un en ünlü benzetmelerinden birisi analizi satranca benzetmesidir. “İkisinde de yalnızca başlangıç ve sonlanma ile ilgili belirgin planlar vardır ama ikisinin de orta bölümünü tarif etmek mümkün değildir” demiştir. Orta bölüm için söylediği doğrudur ama başlangıç kısmı için bunu söylemek zordur.

 

Başlangıçla ilgili olan Freud’un 1913’teki makalesi pratik bazı kurallar belirler. Ama Freud hep benzer bir hataya düşmüş, bilinçdışı arzularla uğraşırken dirençlerin dikkate alınmasını önermiş ama bilinçdışı dirençler söz konusu olduğunda benzer noktalara dikkat edilmesini gerekli görmemiştir. Elbette, ancak yapısal kuramın oluşturulmasından sonra Freud dirençlerin bilinçdışı olduğunu, benliğin tehdit algıladığı durumlarda etkinleştiklerini anlayabilmiştir. Ama bu noktada bile dirençler anlaşılmaya çalışılmamış, serbest çağrışım yöntemiyle aşılmak istenmiştir.

 

Psikanalitik tedaviye başlama ile ilgili Jacobs ve Rothstein’ın nitelikli bir kitabı vardır. Burada Jacobs “modern analisti” tanımlarken şöyle der;

Yöntemin kurallarla katı ve resmi bir biçime sokulamayacağı, hastanın gereksinimlerine cevap verebilmesi ve uydurulması gerektiği anlaşılmıştır. Bu özellikle başlangıç aşamasında böyledir. Başlangıçta analistin, iletişimleri ve iletişimin içindekileri kavrama ve yanıt verme yetisinin, analitik sürecin ortaya çıkışını güçlendirecek karşılıklı ilişkinin oluşturulmasında kritik bir önemi vardır.

Analizde, analistin anlama yetisi sürecin asıl yakıtıdır derken analizandın kavrayışını ve süreci kullanış biçimini görmeyiz.

 

Jacobs, analistlere “yukarıdan aşağıya doğru gidilecek, kişiliğe mal edilmiş dirençlerden önce daha gevşek olanlar yorumlanacak, içerikten önce duygulanımlar yorumlanacak” gibi başlama yöntemleri öğretildiğini amabunların genelde yanlış anlaşıldığını ve doğru kullanılmadığını söylemiştir. Ama elbetteki serbest çağrışım, analistlerin bilgi elde etmedeki temel aracıdır. Analizde kullanılacak bilginin nasıl bir şey olduğunu tanımlayabilmek için, baştan itibaren analitik bir çerçevenin korunması gereklidir. Bu çerçeve, analize biçim ve yapı verecektir. Burada çerçevenin şu olduğuna inanıyorum: “psikanalizde analiz edilen hastanın serbest çağrışımlarıdır. Amaç ise hastanın düşüncelerinin serbetleşmesinin ve düşüncelerindeki psikolojik anlamları görebilme yetisinin arttırılmasıdır”.

 

Hasta ile kurulan empatik uyum ya da gelişmelerin takdir edilmesi, hastaya anlaşıldığını hissettirecek ve iyihuylu tasarımların içe atılmasını sağlayacaktır. Analiz sırasında hastalar düşüncelerinin analiz edildiğini bilmelidirler, eğer bu iyice anlaşılmazsa analizin amacı karanlıkta kalacaktır.

Searl (1936), “önemli olan, hastanın yaşamı ve iç dünyası hakkında bildiklerimizi ona söyleyebilme düzeyi değil, hastanın bunlara giden yolunu açma ve kendi zihnine ulaşabilme serbestliğini ona kazandırabilme düzeyidir.”

 

Analizandların düşünme süreçleri, özellikle de analizin başlangıcında oldukça katı ve somuttur. Bunun nedeni erken gizillk döneminde oluşan belirli bilişsel özelliklerdir ve bunlar yüzünden çatışmalar üzerine düşünmek sabit bir evrenin ötesine geçemez. Analitik süreçte; hastanın bilince ulaşmasına izin verdiklerine, nelerin nelerle bağlantılandırıldıklarına, bunların ne zamanları birbirlerini engellediğine ve hasta konuştuğunda düşünceleriyle ne yaptığına bakılır. Analizin diğer tedavi biçimlerinden farklı olarak sunduğu kendini analiz etmedir. Burada kilittaşı düşüncelerin zihne ulaşmasına izin vermektir. Ardından bu düşünceler veri olarak kullanılarak kişinin kendini anlama sürecinde bunların ortaya çıkarabildiği içgörüler toparlanır.

 

OLGU

Hastaya iletmek istediğim yaklaşım şudur “çağrışımlarınızı dikkatlice dinlersek, sizi analize getiren çatışmalarınız hakkında bilgi edinebiliriz”. Bunu yaparken hastanın çağrışımlarına sıkıca bağlı kalmaya çalışırım.

 

Dr. A görüşmeye, bir ay sonraki bir haftalık kongresini öngörüşmede bana söylemeyi unuttuğunu belirtti. Aslında gidip gitmeyeceğini de bilmiyordu. Karısı gitmek istiyordu ama ergen kızının son eyleme vurması yüzünden kendisi isteksizdi. Kızının kendisine zarar vermemesi için evde durmaları gerektiğini düşünüyordu. Sonra üniversitedeyken kontrolden çıktığı, ama bunu kimsenin fark etmediği bir dönemi anımsadı. O sıralarda gelecekte karısı olacak sevgilisini hamile bırakmış, evlenmek zorunda kalmıştı. Anne-babasının kendisini kontrol etmeye çalıştığı ama kedisinin buna izin vermediği zamanlar da olmuştu.

Bunlar üzerine ilk geldiğinde kongreye gidip gitmeyeceğinden bahsettiğini söyledim. Ardından kendisine zarar vermemesi için kızını durdurmak için evde kalması gerektiğini düşünmüş, sonrasında da kendi gençliğindeki zarar verici davranışlarını durduracak kimse olmadığını hatırlamıştı. Ona, onun kongreye gitmesini engellememi isteyen bir parçasının var olduğunu söylemek istiyor gibi göründüğünü belirttim. Çünkü kontrol edilmiyor olmak onunla ilgilenilmiyor gibi gelmişti.

Dr. A bunun tanıdık bir his olduğunu söyledi ve analiz girmiş olmaktan mutlu olduğunu, çünkü içinde birçok şeyin karışmış olduğunu söyledi.

 

İkinci seansına daha kaygılı olduğunu söyleyerek başladı. Daha sonra, duygularının ortaya çıkmasına izin veremediği birçok olaydan bahsetti. Tatile giderlerken uçakları bir fırtınaya yakalanmıştı ve bunu hiç belli etmemiş, hiçbir şey hissetmemişti. Ergenliğinde bir fahişeye gitmişti ama ereksiyonu olmamıştı. Bazen karısıyla da bu sorunu yaşıyordu. Şimdi ikisi de terapiye gidiyorlardı ve acaba evlilikleri bundan nasıl etkilenecekti. Bir keresinde erkek kardeşiyle beraber ava çıkmış, avda aniden havalanan bir kuşa çok alçaktayken ateş etmiş ve yere eğilmiş birisini, belki de oralarda gezinen kardeşini, vurmuş olmaktan çok korkmuştu.

 

Ona, duygularını kontrol ettiği olayları anlatarak seansa nasıl başladığını, sonra analizin evliliklerini nasıl etkileyeceğinden kaygılandığını, aniden hareket etmekten –avdaki gibi- korktuğunu hatırlattım.

Bunun üzerine bugün seansa gelirken, analizin kontrol etme gücünü azaltabileceğinden ve birisine zarar vermesine neden olabilceğinden korktuğunu söyledi.

Bu sorunun bir parçasının, önceki seanstaki kontrol edilmesi gerektiği biçimindeki düşüncesiyle bağlantılı olup olmadığını merak ettim.

 

Bu ona, önce çocukluğundaki öfke nöbetlerini, sonra da güçlü bir çocukluk imgesini –hiçkimsenin olmadığı ıssız bir manzara- hatırlattı. Bunlar üzüceü ve korkutucu anılardı.

Düşüncelerine bakılırsa, öfkesinin ortaya çıkmasının, kendisini yalnız bırakmaktan korktuğu, bu yüzden de kontrol eilmek istediği görülüyordu.

 

Ardından kardeşiyle ne zamanları ve nasıl kavga ettiklerini ve annelerinin, eğer durmazlarsa, onları bırakacağını ve hiçbir zaman geri gelmeyeceğini söylemesini anımsadı.

Burada, analizin başından itibaren, nasıl bir çerçeve oturtmaya çalıştığımı anlattım. Hastanın ne söylediğine bağlı kalarak analizin bir kişinin düşüncelerini dinleme süreci olduğunu gösterdim. Anlatılanların içeriği, biçimi ve sıralaması, hastanın çatışmaları hakkında yorum yapılmasında asıl temeli oluşturuyordu.

 

SONUÇLAR

Searl’ın başlangıç konusundaki yorumları önemlidir;

Eğer hastaya “Böyle böyle düşünüyorsun”, “Şu, şu fantezilerin var” dersek kendisini anlamadaki yetilerine bir katkımız olmaz ve bir açıdan da hastayı analiste bağımlı kılmış oluruz. Ama buna “bu fantezinizin ya da bu düşüncenizin doğası, bunu kendiniz için bilebilmenizdeki zorluğunuzu açıklıyor.”u eklersek, hastanın belli bir düşünce ya da fantezi ile ilgili anlayışını arttırmış oluruz. Böylelikle “Kişinin düşüncelerini ve fantezilerini bilmekle ilgili zorluğunu anlayabilmek için önce onun düşüncelerini ve fantezilerini bilmemiz gerektiği” izlenimini de vermiş oluruz.

 

Şunu da unutmamak gerekir ki, psikanalizi özel kılan kişilerin kendilerini analiz etme yeteneklerini geliştirmesine izin vermesidir.