• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

MAVİ YASEMİN - BLUE JASMİNE (2013)

MAVİ YASEMİN - BLUE JASMİNE (2013)

KADER KURTAY, AHMET CAN YURDAL

 

Filmin Karakterleri ve Konusu

Jasmine; Antropoloji bölümünü yarıda bırakmış, hayatının belli bir dönemini fazlasıyla varlıklı bir şekilde geçirdiğini gördüğümüz baş karakter. Servetini kaybettikten sonra da kardeşinin yanında yaşamaya başlamış bir kadın.

Hal; Jasmine’in uğruna okulunu bıraktığı varlıklı kocasıdır.

Ginger; Jasmine’in kendisi gibi evlat edinilmiş olan kardeşidir. San Francisco’da yaşamaktadır. Hal’un o zamanki eşini dolandırması sonucu sona ermiş bir evlilikten iki çocuğu vardır.

Hal dolandırıcılıktan hapse girince Jasmine tüm servetini kaybeder. Bunun sonucunda gerçekleşen narsisistik kırılma süreci filmde anlatılmıştır. Psikolojik tedavi gördüğü bir süreçten sonra kardeşinin yanına yeni bir başlangıç yapma motivasyonuyla son çare olarak döner. Yeni bir hayata başlamayı ve kendi ayakları üzerinde durmayı amaçlamaktadır. Filmde Jasmine’in bu aşamaya geliş sürecine de geçmişe dönüşlerle yer verilmektedir. Bu yazıda duygu, düşünce ve davranışlarıyla narsisistik bir portre çizen Jasmine’in ve genel olarak narsisistik kişilik yapılanmasının analizini yapmak hedeflenmiştir.

Narsisizmin Tanımı

Narsisizmin kelime kökeni mitolojik bir karakter olan Narkissos’tan gelir. Narkissos, suda kendi yansımasını gören ve hayran olan, güzelliğine doyamadığı için sudan ayrılamayan ve sonunda ölen – bazı kaynaklara göre suya düşüp nergis çiçeğine dönüşen- mitolojik bir karakterdir.

Narsisizm, kendiliğin aşırı derecede şişirilmesi, kişinin kendisi hakkında gerçekçi olmayan olumlu görüşleri, kendine odaklanmayı, haklılık hissini, kişiler arası ilişkilere ve bağlara önem vermemeyi, empati eksikliğini yansıtan kendine özgü düşünme, davranma ve hissetme biçimleri olarak açıklanabilir.

Narsisistler, kendilik patolojileri arasında benliği daha güçlü olanlardır. Sınırda kişilik bozukluklarında benlik çok güçsüzdür; davranışlarında ve savunmaları kullanmada daha fazla sıkıntı yaşarlar. Narsisistlerin organize olma ve süreklilik becerileri daha yüksektir, fakat kendilikle ilgili sorunları yıkıcı olabilmektedir.

 

Narsisistiklerin Genel Özellikleri (ZOR KİŞİLİKLERLE YAŞAMAK)

            “Zor Kişiliklerle Yaşamak” kitabında narsisistik kişilik yapısının genel özellikleri şu şekilde belirtilmiştir:

- Kişinin kendine hayranlığı

- Bu üstün durumlarının herkes tarafından bilinmesini isteme.

Filmin ilk sahnesinde Jasmine, uçakta yanında oturan yolcuyu hiç tanımadığı halde, kendi hayatını gerçekdışı bir olumlulukla anlatmıştı. Hal ile ilişkisini ve varlıklı hayatını bulunduğu sosyal ortamlarda da övmekteydi.

- Kişinin kendi gereksinimlerinin diğer kişilerden daha önemli olması algısı.

Genelde film boyunca görülen Jasmine’in Ginger’a kendi gereksinimlerini karşılatma eğilimi olduğu söylenebilir. Örneğin Ginger ve erkek arkadaşı Chili’nin birliktelik planlarını erteletmişti ve Chili ve arkadaşlarını ders çalışması gerektiği için evden kovmuştu.

- Eşsiz olduğunu düşünme.

Ginger ile kendisini kıyasladığında “o da tatlı ama ben mükemmel olanım” demişti. Ayrıca dişçide çalışmayı kendisini aşağılama olarak görmüştü.

- Vücut zindeliği, güzel görünüm.

Jasmine’nin, dışardan nasıl görüneceği ve nasıl görünmesi gerektiğine dair düşüncelerin yoğunluğunu görmüştük.

- Duygularla oynamayı bilme

- Oyuncu bir kişilik sahibi.

Jasmine, partide tanıştığı ve yüksek standartlarına uyduğunu düşündüğü Dwight’a kendini dekoratör olarak tanıtmıştı ve buna çok inandırıcı detaylar ekleyebilmişti. Ginger’a birinci sınıf uçtuğunu söylemişti -aslında ekonomik uçmuştu ama bunu söylemek bile ona zor gelmişti, bunun kendilik imajını lekeleyeceğini düşünmüştü. Ayrıca Janette olan adını Jasmine olarak değiştirip ismine bir hikaye yazmış ve herkesi kendine inandırmıştı.

- Başkalarında yol açtığı can sıkıntısı gibi duygulara ilgi göstermeme ve başkalarını kullanma, sömürme

- İlgi ve ayrıcalık bekleme, sonrasında bunlara karşılık vermeme

Duygulanımlar ve Mizaç

Narsisistik kişilik örgütlenmesinde başlıca duygular utanç ve hasettir. Onların öznel deneyimlerini utanç duyguları ve utandırılma korkuları sarar. Filmde bunu birçok sahnede görebiliriz. Ginger’ın Augie ile birlikte olduğu zamanlarda New York’a yaptıkları ziyaretten Jasmine’in rahatsız olma sebebi aslında kardeşinin eşinden duyduğu utanç olabilir. Ginger’ın birlikte gezi planlama önerisini ve yemek davetini de reddetmişti. Augie’den  bağımız olarak Ginger’ın da yanında gözükmesinden utanç duyuyor gibiydi. Onlara otel odası tutmaları yönünde tavsiye vermesinin sebebi buydu. Kardeşinin sevgililerinden her daim utanç duymaktaydı. Hayatının bir döneminde ayakkabı dükkanında çalışmış olması da  onun başka bir utanç kaynağıydı.

Narsisistik yapılanmada utanç ve suçluluk duyguları birbirine karıştırılabilir. Narsisistikler bir konunun onlarda suçluluk uyandırdığını dile getirirler fakat bu hissin devamında oluşması beklenen üzüntü duyma, yardım ve telafi etme isteği pek görülmeyebilir. Örneğin Jasmine’e göre Ginger’ın evlenmeyi seçtiği adam kültürsüzdü, düşük gelirliydi. Bu gibi sebeplerden dolayı yanlış bir seçimdi. Bu durumdan ötürü Jasmine kendini suçlu hissediyordu fakat bunun altında yatan asıl duygu utanç gibi durmaktaydı.

Yanlış yapmak kendiliklerine uygun olmadığı için yanlış yaptıklarını kabul etmez, dolayısıyla pişman da olmazlar. Ginger’ın eski eşini dolandırdıktan sonra Jasmine’de herhangi bir özür dileme, telafi etme isteği ve davranışı gibi bir pişmanlık belirtisi görülmüyordu.

Aldatılmanın sonucunda oluşan kırılma, hayal kırıklığı, kendilikte oluşan hasara tepki olarak Hal ile edindiği servetini kaybetmek pahasına onu ihbar ettiğini görüyoruz. Bu durumda da Wilhelm Reich’ın belirttiği bir özellik ön plana çıkıyor: Yıkıcılık. Kendilerine gelen saldırıları genellikle kendi saldırısıyla karşılama. Bunun bir örneğini de yalanları ortaya çıkınca Dwight’ı eleştirerek haksızken haklı olma çabasında görebiliriz.  

Narsisistiklerin acımasız bir yargılayıcılık özellikleri vardır. Fakat bu yargılayıcılık  kendi içlerine değil, dış dünyaya ve kötü algıladıkları nesnelere karşıdır. İçinde oluşan yargıları ve eleştirileri dökebilecekleri “kötüler” mutlaka vardır. Örneğin Jasmine için Ginger iyiydi ancak erkek arkadaşlarıı kötüydü. Bu bir bölme örneği olabilir.  

Narsisistiklerde görülen bir diğer özellik kendi duygularına yabancı olmalarıdır. Sevgi, üzüntü, pişmanlık, suçluluk gibi duygulardan bahsederler fakat bu duyguların derinliği çoğunlukla görülemez, yaşanamazlar. Bu anlatımların yüksek oyunculuk kabiliyetlerinin bir sonucu olabileceğini hesaba katmak gerekir. Hal’un onu aldattığını öğrenince Jasmine’nin, “beni bir bebek bakıcısıyla mı aldatıyorsun” tepkisinin altında da aslında utanç duyma ve aşağı görülme hissi hakimdi. Aldatılmaktan dolayı üzülmesi beklenirken statü ve utanç kaynaklarına yoğunlaşılıyordu. Çevresinin onu nasıl göreceği, ne tepki verecekleri ilk ve daha hakim olan duygu gibi gözükmekteydi.

Bir başka özellik de beğenilmenin verdiği hazdır. Jasmine aldatmadan kuşkulanıp eşine sorular sormaya başladığında eşinin kendisine dair övgülerini ve beğenilerini duymasıyla ruh hali değişmekteydi, gerginliği azalmaktaydı. Aynı şekilde Ginger’a başından geçen yıkıcı olayları anlattıktan sonra Ginger’ın onu övmesiyle yine övgüden hoşnut, memnun bir ruh haline bürünmekteydi.

Jasmine bilgisayar bilmediğinin farkında olması gerçeklikten tamamen kopuk olmadığını göstermekle birlikte dekorasyon konusundaki becerisinin temeli gerçeklikten biraz uzak olduğunu göstermektedir. Yeteneğini kendi farkındalığı ile değil de başkalarının övgüsüyle bilmekteydi aslında. Çevresindeki insanlar evinin dekorasyonunu beğendiğini söylediği için kendini dekorasyon konusunda uzman görmekteydi.

Geçmişe dönüşlerin yaşanma sebebi travma sonrası oluşan regresyona örnek gösterilebilir. Yaşananları tekrar tekrar canlandırma ve değerlendirme, travmatik yaşantıyı benlikle bütünleştirebilmek açısından önemli bir adımdır. Jasmine’in travmaları da büyüklenmeci kendilik imajına uygun olmadığından ve Jasmine’in bu konuyu konuşacağı, onu anlayacak  ve yardımcı bir terapist/yakını olmadığından bütünleştirme sağlanamamaktaydı. Zaten filmde bu mücadeleyi görmekteyiz.

Genel Kişilik Yapılanma Süreçleri

Narsisistik kişilerin yapısal özellikleri bir döneme saplanmaya veya intrapsişik yapıların gelişimindeki eksikliğe değil, kendiliğin patolojik gelişiminden kaynaklı patolojik benlik ve üstbenlik bağlamındadır.

Kendilik ve nesne tasarımları içsel dünyada iki uçlu bir haldedir. İlk önce libido ve saldırganlıkla yüklenmiş “iyi” ve “kötü” birimler yan yanadır. Daha sonra kendilik ve nesne tasarımları ayrılır. Sonuç olarak da iyi ve kötü nesne tasarımlarıyla, iyi ve kötü kendilik tasarımları oluşur. Gelişim normal gittiğinde benlik, bütünleştirici bir hal alır. Libidinal yatırımlı kendilik tasarımı saldırgan olanla birleşir. Böylelikle bunların nesne tasarımları da birleşir. Bu gelişim sonunda da benlik “bölme”yi kullanan durumunda kalmaz. Bu sağlıklı bir yapıdır.

Narsisistik yapılanmada ise iyi ve kötü nesne tasarımları bütünleşemez. Narsisist kişilikler tümgüçlü bir şekilde iyiyi tümden içe alırlar. Tümgüçlü olarak kendiliklerini  nesnelere öyle bir yansıtırlar ki kendilik ile nesne arası fark ve ayrılma söz konusu olamaz. Bu durum da dış nesnelere bağımlılığı reddettirir. Çok idealize edilmiş bir kendilik tasarımları vardır ve bununla çelişen herşeyi reddederler. Diğer insanların fikirlerini değersizleştirirler. “Patolojik büyüklenme” kendilikle karakterizedir. Kendileri hakkında şişirilmiş görüşlerle bazen aşırı aşağılık duyguları tezat oluşturur. Övülme ihtiyaçları aslında onları aşırı bağımlı hale getirir. Ancak bağlanma kapasiteleri yoktur çünkü altta güvensizlik ve değersizleştirme vardır. Jasmine’nin Hal ile ilişkisi başlı başına bu duruma örnekti. İlişkileri sevgi yada aşk çerçevesinde bir bağlılık değil maddi tatmin üzerineydi.  

Bir çocuk gelişirken anne-babasını içine aldığında anne-babasının ideallerini içselleştirir ve o idealleri kendi idealleri olarak belirler. Hedefler gerçekleştiğinde ise güveni artar, yeni idealler belirler ve gerçekleştiğinde yine tatmin olur ve bu böyle devam eder. Narsisistiklerde ise idealleri kendileridir, mükemmellerdir, adım adım yenilenen bir hedef yoktur.

Freud’a göre bebeğin öteki kişilerden önce kendiliğe yatırım yaptığı varsayımı sonucu “birincil narsisizm” ortaya çıkar. Sağlıklı bir bebeğin annesiyle ilişkisinde birincil narsisizm doyurulur. Freud’un ardından gelen teorisyenler buna “birincil ilişkililik” demiştir. Freud narsisistik patolojiyi normal bebeklik büyüklenmeciliğe saplanma olarak ele almıştır. Diğerlerine göre ise erken dönem hayal kırıklıklarını telafi edici bir durum sonucu narsisistik yapı oluşum gösterir.

Savunmalar

En temel savunmalar “idealizasyon” ve “değersizleştirme”dir. Bu savunmalar birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir. Kendilik idealize edilir ve diğerleri değersizleştirilir. Kendilik değersizleştirildiğinde de öteki kişiler idealleştirilir. Narsisistikler büyüklenmeci kendiliklerini besleyen nesneleri kabul edebilirken kendiliklerini beslemeyen veya eleştiren nesneleri değersizleştirme eğilimindedirler. Kohut, “büyüklenmeci kendilik”i narsisistik kişilerin içsel dünyalarının bir kutbu olarak görür. Bunu da kendini abartma ve üstünlük durumlarıyla açıklar.  

Narsisistiklerde görülen bir başka savunmacı tutum da “mükemmelliyetçilik”tir. Kendilerini gerçekdışı ideallere göre değerlendirirler. Bunun sonucunda da kendilerini bu ideallere ulaştıklarına ikna ederler. Bu büyüklenmeci bir sonuçtur. Mükemmellik talebi, kendiliği veya başkalarını sürekli eleştirme tutumu ve hayattan keyif alma becerisinin bulunmamasıyla açığa vurulur. Jasmine, Chili ve arkadaşlarını eleştirip onlar eğlenirken onlarla beraber eğlenememişti. Sürekli olarak Ginger’ı Chili’yi, Augie’yi eleştirmesi bu savunmacı tutumun yansımalarıdır.

Ayrıca narsisistik kişiler özsaygı sorunlarıyla başka birini mükemmel kabul edebilirler. O kişiyle özdeşleşilir ve kendini de o kişiyle beraber önemli hissetme yoluna gidilir. Jasmine’i kardeşi uyarmış olmasına rağmen o Hal’u hata yapmayacak ve aldatmayacak mükemmel biri olarak görmekteydi. Ayrılma noktasına kadarki süreçte Hal’u idealize edip kendiliğini de bu sayede beslemişti bir bakıma.

Nesne ilişkileri

Narsisistik bir kişi ile çevresindeki diğerlerinin ilişkisi genelde özsaygı meseleleriyle aşırı yüklü bir haldedir.  Narsisistik bir kişinin daha iyi bir dost, daha iyi bir eş olma konularında terapiye başvurmaları nadir görülür.

Narsisist yapılanmanın çocukluk dönemine bakıldığında Kohut’a göre empatisiz bir anne göze çarpmaktadır. Çocuk empati görmek istedikçe empatisiz bir anneyle karşılaşmaktadır. Bu duruma çözüm olarak çocuk kendisine empati duymaya, kendini övüp tatmin etmeye başlar. Bunun sonucunda çocuk içsel bir dünya yaratır, anne-çocuk ilişkisi sakatlanır, çocuk tek başına kendi duygusal tatminini gerçekleştirmek durumunda kalır. Böylelikle büyüklenmeci kendilik oluşur.

Bir diğer önemli unsur “kendilik nesnesi”dir. Kendilik nesnelerine aşırı ihtiyaç söz konusudur. Aslında kendilik nesnesi, hayatımızda yer alan ve onay, beğeni ve destek içeren davranışlarıyla bizde bir kimlik ve özdeğer duygusunun gelişimine katkıda bulunan kişilerdir. Bu kişiler özsaygıyı düzenlemeye yardım ederler. Narsisistikler kendilik nesnelerine bağımlıdırlar fakat aynı zamanda bağımlılık duymayı zayıflık olarak görürler. Jasmine’in romantik partnerleriyle ilişkisi karşılıklı bağlılıktan ziyade çıkar ilişkisi hissi uyandırmaktadır. Narsisistikler için kendilik nesneleri o kadar önemlidir ki ilişkinin diğer yönleri gözden kaybolur. Jasmine’nin kendilik nesnesi olarak filmde Hal, Dwight, sosyeteden arkadaşlar, taciz olayına kadar dişçi örnek verilebilir.

Narsisistik kişilikler, terapide de terapiste hayatından bir kişi olarak aktarım yapacağına, terapisti kendilik nesnesi olarak görürler. Terapistin hastaya karşı aktarımı da bu sebeple bıkkınlık, sinir gibi duygular veya tam tersi prestijli, mükemmellik hissi olabilir. Terapist olarak bizler mükemmel, en iyi terapist olarak hissedebiliriz. Bunu karşımızdaki narsisistik hasta bize hissettirir. “İki mükemmel insan” bir arada olduğundan ortada bir sorun yok gibidir. Ancak terapinin ilerlemesi gerekir ve terapi bir geviş getirmeye dönüşebilir. Böylelikle bizim hem hastaya hem kendimize dair en baştaki mükemmel hislerimiz bıkkınlığa, can sıkıntısına dönüşebilir. Hasta kendini mükemmelleştirme adına terapisti de ezebilir. Bu da sık karşılaşılan başka bir olasılıktır. Buralarda hep bölmenin izleri görülür. Empatisiz ve sevgisiz anne eşittir sevmeyi bilmeyen, empatisiz çocuk demektir aynı zamanda. Bu kişilerde sevmek çok zor bir eylemdir. Narsisistiklerin terapiye gelmeleri, bir terapistlerinin olması bile belki de başlı başına onlerın mükemmelliklerine dair bir araç olabilir.

Psikanalistler, narsisitiklerdeki kendilik nesnesi mevzusunu, bu kişilerin geçmişlerinde olmuş olabilecekleri “narsisistik uzantı” kavramıyla açıklamaya çalışmışlardır. Narsisistik uzantı ve kendilik nesnesi kavramları birbirleriyle çok yakın bağlantıdadır. Narsisistik uzantı, başkalarının özsaygılarını sürdürmelerine destek olma işlevi görmek üzere ihtiyaç duyulan kişilerdir. Narsisistik kişilikler, çocukluklarında ebeveynleri tarafından kim olduklarından dolayı değil, yerine getirdikleri işlevden dolayı büyük önem taşımış olabilirler. Filmde çok açık olarak göremesek de Jasmine’nin evlatlık olarak verildiği ailede daha fazla el üstünde tutulduğunu ancak Ginger’ın onlardan kaçtığını sezinlemekteyiz. Bundan dolayı da Jasmine ile Ginger’ın farklı olduklarına dair algılarını ve söylemlerini görmekteyiz. Hal da bir narsisistik uzantı olabilir çünkü Jasmine’ni maddi yönden ve övgülerle beslediği kadar onun kocasıydı.  Filmde Jasmine ve Ginger’ın kaç yaşlarında evlatlık verildiğine dair bir bilgi yoktu. Bunu bilmiş olsaydık belki de Jasmine’nin narsisistik uzantı olarak hangi ailede kullanıldığını bilebilirdik. Ancak her halükarda evlatlık verilmek bile çocuk için ciddi bir narsisistik kırılma yaşatır.

Narsisizmin Diğer Bazı Konularla İlişkisi ve Filmden Örnekler

Narsisizm ve depresyon ilişkisine baktığımızda, Özsevinin Dokusu kitabında, onların ne kadar aç ve depresif olduklarını yazar. Depresyon, narsisistiklerin hissedemedikleri bir taraftır. Bazıları çektikleri acıların büyüklüğüyle övünürler. Dünyada en çok çileyi ben çektim gibi söylemleri vardır. Mesela kendiliknesnesi bir çocuğu olan anneden bunları duyarız. Çocuk ondan ayrıldığı zaman “ona herşeyi ben verdim, o beni bırakıp gitti.” gibi söylemler oluşabilir. Bazen depresyon, narsisistiklerin övündüğü bir durum olabilir. Çok büyük bir çileye katlanabilme açısından kazanç da olabilir. Böyle hastalarda, kadın olsun, kocasının ona zulmettiğini dinleriz. Koca kötü, değersiz, aşağılık birisidir, ona çok çileler çektirmiştir. Kendisi ise saf ve iyidir.

Narsisistik, kendine aşırı güvenen, kendini beğenmiş adamla, depresif, kendini değersiz hisseden kadın ikilisi çok tipiktir. Bu ikilide kadın, adamın özgüveninden kendisine özgüven alır. O, depresifliğini böylelikle doyurur. Adam ise, kadının ona hayranlık duyması, ona bağımlı olması ile kendini doyurur.

Jasmine’nin kocasının, çevresine yardımda bulunması artistik bir tablo yaratıyor ve bu, mantığa büründürme gibi, aklama gibi bir durum yaratıyordu. Ve bu yardımlar herkesin görebileceği yerlere yapılıyordu. Kardeşine de herhangi maddi yardımda bulunabilirdi ancak bu yardımı kimse görmeyecekti. Kara para aklama aslında suç gibi görülmüyordu. Görülse bile bu yardımlarla normalleştiriliyor ve mantık çerçevesine oturtuluyordu. Ayrıca yardımlar kalabalık yemek organizasyonlarında toplanıyordu. Sonuçta buralar göz önünde olan yerlerdi. Jasmine, çocuklarla konuştuğu sahnede “ben diğer eşler gibi değilim, onlar tüketiciler, ben ise üreticiyim.” diyerek yine bu durumu kendi içinde normalleştirmiştir.

Narsisistiklerin kendilerini görme biçimleri çok farklıdır. Mükemmel gözüken kendilerine dair görüşleri, çevreden bambaşkadır. Filme baktığımızda da karakterler arasında en sağlıklı tablo çizen karakter Danny gibiydi. Ailesinin yaptıklarını öğrenince karşı çıkan, utanan bir görüntü çizmişti. Hal ve Jasmine sanki Danny’i narsisistik uzantıları gibi görüyorlardı. Çünkü o, Harvard’da okuyan, matematikte sınıf birincisi, babası ekonomi kürsüsünde ders vermiş ve babasını bundan dolayı onore eden bir kişiydi. Ancak dolandırıcılık olayı ortaya çıkınca Danny de itiraz ediyor ve kaçıyordu onlardan. Sanki o da Ginger’a benziyor gibiydi. Hayatının geri kalanını sakin, samimi bir şekilde, evlenince de uyuşturucuyu bırakmış bir halde yaşıyordu. Jasmine’i de hayatına dahil edici bir eylemde bulunmamıştı zaten.

Narsistlerin empati kurma sıkıntıları da vardır. Bu yüzden başkalarının isteklerini, ihtiyaçlarını görmeme söz konusudur. Filmde bunu Jasmine’nin Ginger’ın evine yerleşmesi ve bu durumdan doğan Ginger ve Çili’nin planlarının bozulmasını örnek verebiliriz. Jasmine onların hayat planlarına karşı hep duyarsız kalmıştır. Jasmine etrafındakilerin sevgi ihtiyacını görmezden gelmekteydi. Sadece kendisinin sevgiye ihtiyacı varmış gibi davranıyordu. Zaten genel olarak ilişkilerinde sevgi yoktu. Ayrıca karşısındakilerin de kırılabilen, üzülebilen varlıklar olduğunu görmezden gelmekteydi. Sözlerini hiçbir süzgeçten geçirmeden söylüyor ve yıkıp geçiyordu ama bunun farkında değildi. Buna zaten empatisizlik diyoruz. Onun birisini sevdiğini hissetmek izleyici açısından zordu. Kocasını, oğlunu seviyor mu sevmiyor mu belli değildi ama genel olarak sevmiyor gibiydi. Buna Ginger da dahildi. Ona karşı da biz ne hissettiğini tam anlayamıyorduk. Aslında Ginger’ı sevdiğini, onun iyi bir insan olduğunu başkalarının yanında belirtiyor ancak kendisinin her zaman ondan daha iyi olduğunu söylemeden geçmiyordu. Ginger’ın iyi oluşunu, iyi insanlarla beraber oluşunu aslında hep kendi mükemmelliğine yoruyor ve onun kendisine göre kötü insanlarla beraber olmasında kendini suçluyordu. Ginger’ın iyi yönleri hep onun eseriymiş gibi davranıyordu. Belki de Ginger’ı ve Danny’i seviyor ancak sevgisini ifade etmede güçlük çekiyordu. Onlara ihtiyacı olduğu zamanlar, kendi çıkarı ön planda olduğu zamanlar sevgi hissediliyordu ama bu kadardı.

Baktığımızda Jasmine’nin filmdeki en samimi ilişkisi sanki Ginger’ın çocuklarıyla olan ilişikisiydi ama burada da bağlantı yoktu. Sanki karşısında bir yetişkin varmışçasına konuşmasını sürdüyordu. Yine kendi kendine konuşuyor gibiydi. Çocuklar soru soruyordu ancak onların soruları basit sorulardı. Belki de anlaşılmak ve onun hayatınının hiçbir safhasını bilmeyen birileri tarafından yargılanmadan dinlenmek istiyordu. Bu yüzden çocuklara anlatmış da olabilir. Etrafındakilere başından geçenleri anlatma şekli ilişkilerindeki kopukluğu sergiler nitelikteydi. Filmin ilk sahnesinde kadın ile konuşmasını tamamlamak için sesini yükselterek arkasından anlatmaya devam ediyordu. Bu sanki bir ritüel gibiydi, hikaye tamamlanmalıydı. Terapide de, adam ve kadınının terapisinde, narsist taraf uzun uzadıya anlatır da anlatır ve biz aralarında bir ilişki var mı, sevgi var mı bunu öğrenemeyiz.

Filmde Jasmine’nin dikkat çekici bir özelliği de sözsüz mesajlara karşı hassasiyetiydi. Kardeşinin onun çantalarına bakışından rahatsızlık duymuştu. Çili ile ilk tanıştığı sahnede Çili’nin ilk sorularını da ofansif algılamıştı ve Çili bunu fırsat bilip daha da kışkırtıcı sorular sormuştu. Bu hassasiyet, karşıdan gelen yargılama ya da beğenilmeme içeren ifadelere karşı gelişmiş olabilir. Normal ilişkilerde iki insan yeni tanıştığında genelde herşey konuşulur ve eksik yönler de bu ilişkide sözel ya da davranışsal olarak, belki de mizahsal olarak belirtilir. Ancak Jasmine beğenilmemeye ve/veya utanca dair ifadelere karşı hep savunma halindeydi. Karşıdan gelen yargılayıcı ifadeleri de inkar ediyordu. Eşinin onu aldattığına dair ya da eşinin dolandırıcılığına dair söylemlere hep kapalıydı. Yüzleşme yok denecek kadar azdı hayatında. Yargılayıcı ifadeleri hep sınırlarının dışında tutmuştu. Terapide narsist bir hasta ile ilerlemek bu yüzden zordur. Ancak hayatlarında narsisistik kırılma dediğimiz kırılmaları yaşadıklarında terapiye başvurdukları görülür. Örneğin bir profesörün emekli olması ve narsisistik doyumu artık elde edemeyecek olması, narsisistik bir kırılma yaratabilir.

Narsisistler bilinçdışı manipülasyonu iyi yaparlar. Yanında yer alanların onları narsisistik açıdan doyurucu olup olmadıklarına göre ayırabilirler. Doyum sağladıklarını yanlarında tutup onları daha övücü hale bürüyebilirler. Hangi konularda değersiz, hangi konularda değerli hissedeceklerini bilinçdışı olarak algılarlar. Hassasiyet bu noktadadır. Jasmine’nin Dwight’ı manipüle edişini çok açık bir şekilde gördük.

Her ne olursa olsun Jasmine’nin çevresindekilerin ona yaptıklarına karşı bir öfke patlaması sergilemediğini gördük. Dişçinin sarkıntılığında ve tacizinde bile öfkeden ziyade utanç daha hakim olan duyguydu. Kendini savunacak bir eylemde bulunmadı. Bu konuda yasal süreç başlatmak ve mahkemede bulunmak onun kötü anılarını ortaya çıkaracak olabilirdi. Belki de tacize uğradığını ve bu anda ne kadar savunmasız olduğunu kabul etmek istemedi. Baktığımız zaman Jasmine’nin en büyük öfke patlaması, Hal’un onu aldattığını öğrenince Hal’un bütün suçlarını polise ihbar etmesi ile gerçekleşti. Jasmine bütün o şaaşalı hayatını yıkacak olması pahasına onu ihbar etti. Zaten narsisistiklerde kendilerine ve çevresindekilerine yıkıcı olacak şekilde öfke patlamaları görülür. Çünkü narsisistiklerde sevgi hissi çok kısıtlıdır, geriye kalan kısım da yıkıcılıktır. Zaten bu kişilerin gelişim aşamasında empatisiz, sevgisiz anneler vardır ve bunların eksikliği narsisizmin oluşmasında en güçlü etkenlerden biridir.

Jasmine’nin Dwight ile ilişkisi de yalanlar üzerine kuruluydu ve yalanlar ortaya çıkınca pişmanlık ve üste çıkma çabası arasında duygularda gidip gelmeler görülmekteydi. Özür dilemiyordu çünkü bunu yapmış olsa yalancı olduğunu kabul etmiş olacaktı ancak yalancı damgası onun mükemmel kişiliğini zedeleyici nitelikteydi. Aslında Dwight da mevcut iyi hayatını Jasmine ile daha da güzel hale getirmek istemişti fakat geçmişinde dolandırıcılık olan birinin bir politikacının hayatında yeri olmaması gerekirdi. Bunlar ortaya çıkınca ilişki de son buldu ve Jasmine bir kırılma daha yaşamıştı. Baktığımızda karşıdan gelen bağırmaları da bana nasıl sesini yükseltebilirsin havasında savuşturuyordu çünkü karşısındakini sinirlendirdiğini ya da üzdüğünü farkedemiyordu.

Kendilik

Narsisistlerin kendilik deneyimleri utanç, haset, boşluk, tamamlanmamışlık, çirkinlik, aşağı olmadır. Bunların telafi edici yüzü de kendini haklı görme, gurur, kibir, küçümseme, savunmacı özyeterlilik, üstünlük duygularıdır. Kernberg’e göre bunlar karşıt benlik durumlarıdır. Bir taraf büyüklenmeci kendilik iken diğeri içi-boşalmış kendilik tarafıdır. Bütün bu olumlu ve olumsuz sıfatlar birleşirse benlik daha doğal, dengeli bir hal alır aslında. Kişi durumlara kendisini daha iyi ayarlayabilir. Duygularını yaşayabilir, ifade edebilir. Duydular çok şiddetli olmaktan çıkar. Benliğin bölünmesi gerçekleşmez. Ancak bu kişilerde duygusal açıdan kötü olan taraf olumsuz ve ağır duygulara eşlik ederken, iyi olan taraflara da hep iyi hissettiren, olumlu duygular eşlik eder. Bu durumun yarattığı sahtelik ön plana çıkar. Narsisistiklerin bunları birleştirememesi ve ayrı tutması onların çok kırılgan bir yapıda insanlar olmalarına yol açar.

Duygudurum açısından bu kişiler, kötü kendilikten tamamen kaçınarak kötü duyguları hiç yaşamama ve hayatını böyle sürdürme yada ağır bir kırılmayla oluşan kötü kendiliğin ayrı tutulamadığı yerlerde çok ağır bir depresyon yaşama çizgisinde gidip gelebilirler. Uzaktan bakıldığında sanki bipolar bozukluğu da çağrıştırır. Ancak bipolarlar çok daha farklıdırlar. Narsisistik kişilikler bu duygularını yönetirler. Bipolar bozuklukta da manik dönemlerde narsisistik bir tablo oluşabilir. Çok iyiyim, çok iş yapabilirim, güçlüyüm, cinsel açıdan en üst seviyedeyim gibi söylemler ve davranışlar görülebilir. Fakat bunlar da onların kendilerini iyi hissettikleri zamanlarda yaşadıkları büyüklenme halleridir. Narsisistiklerde büyüklenme hali süreklidir ve gerçekten belirttikleri yönlerde yetenekleri de olur. Gerçekten zekidirler, gerçekten güzeldirler. Büyüklenmeci hallerini besleyecek tarafları da olur.

Narsisistik kişilikler bir derece psikolojik kırılmalarının farkındadırlar. Dağılmaktan, özsaygılarını yitirmekten, “hiç kimse” olarak hissetmekten korkarlar. Filme baktığımızda Jasmine’nin dağılma sürecini görmekteyiz zaten. Geçmişini hatırlayarak büyüklenmeci kendiliğini tatmin eder gibi bir hali vardı. Baktığımızda Jasmine en stresli anlarında anılarını hatırlıyordu. Narsisistik kişilerin hayallerine ve fantezi dünyalarına başvurdukları da sık görülür. Narsisistik bir fantezi dünyasında yaşıyor olabilirler. Narsisistikler hassastırlar, çevresindekileri iyi manipüle ederler. Kırılma ihtimallerini ortadan kaldıracak, en kırılmayacakları ortamı yaratarak yeni bir dünya kurabilirler.

Eski şaaşalı günlere anısal olarak geri dönme, Jasmine’nin her depresif halinde görülen bir olguydu. Jasmine’nin sanki anılarından bazı özel noktaları çekip çıkarması ve sürekli yinelemesi onun düşüncelerde takıntıları olduğunu düşündürebilir. Ancak bunlara takıntıdan ziyade onu narsisistik açıdan besleyen öğeler diyebiliriz. Örneğin sürekli bahsettiği “Blue Moon” şarkısı buna örnek gösterilebilir. Çünkü bu şarkı onun Hal ile tanışma anında yer alıyordu ve Hal, onun narsisistik yapısı için büyük öneme sahipti. Diğer taraftan Jasmine için hayatını yönetmek onun için çok narsisistik doyum sağlayacak bir şey olabilir. Filmde gördüğümüz tablo da aslında hayatının en yönetilemez zamanlarını içeriyordu. Dwight ile tanıştığında hayatı tekrar yönetilebilir hale gelmişti sanki ama o da sonra yıkıldı. Yani geçmişinde sürekli takıldığı kısımlar onda travma yaratan ya da yapmak isteyip de yapamadığı kısımlar olabilir. Buna rağmen takıntı olarak nitelendirmek güçtür.

Narsisistiklerin sahip olduğu bir diğer aile tipi de eleştirel, yetersiz gören, yeterince iyi değilsin imajını çizen ailelerdir. Aile yapılanmasında narsisistik bireyler varsa (bu anne yada baba olabilir) çocuklardan biri onların narsisistik uzantısı haline gelebilir. Örneğin diğer çocuk tabiri caizse çöp tenekesi, günah keçisi olabilir. Narsisistik uzantı halindeki çocuk narsisistik ebeveynin büyüklenmeci, mükemmelliyetçi doyumunu sağlarken, değersiz olarak görülen çocuk, ebeveynin kendisindeki yetersizlikleri ve utanç unsurlarını yansıtmasını ve boşaltmasını sağlayan taraf olabilir. Örneğin filmde Ginger ailesi tarafından sanki değersiz görülen ama Jasmine her zaman en değerli görülen kişi olarak geçer.

Nesne ilişkilerinin gelişiminde çocuk normal olarak annesini iyi yada kötü olarak böler. Anne onu beslediğinde iyi anne, beslemediğinde kötü anne olur. Ve çocuğun benliği geliştikçe iyi ve kötü tasarımlar hem kendinde hem de annede toplanır ve bütünleştirilir. Narsisistiklerde sorun bu bütünleşme aşamasının olamamasıdır. Çünkü bütünleşme iyilik ve sevgiyle oluşur. Hem iyilik hem de sevgi kazanamadığı için öfke ve saldırganlık çocukta mevcut kalan duygular olur. Böylelikle bölme oluşur ve hayatlarının sonlarına kadar bu böyle kalır.

Narsisistiklerin içsel kendiliklerinin parçalara bölüneceği korkusu çoğu kez fiziksel sağlıklarıyla ilgili endişeleriyle yer değiştirir. Jasmine’nin zor anlarda nefes darlığı çekmesi buna örnek verilebilir. Büyük ihtimalle Jasmine’nin biyolojik kökeni belli bir akciğer hastalığı da yoktu zaten. Nefes darlığı konversif bir belirtidir ve Jasmine sanki bunu fiziksel bir savunma mekanizması olarak kullanıyordu. Genelde bu durumu hayatında sorunlar yaşayıp stres seviyesi yükseldiğinde ve kırılmalar yaşadığında deneyimliyordu. Bu durumu filmin birçok sahnesinde gördük. Hayatı değiştiğinde, Hal’un onu aldattığını öğrendiğinde, tacize uğradığında nefes darlığı çektiğini görmüştük. Bu olayların ortak noktası Jasmine’nin narsisistik tablosunun yıkılmasıydı. Aslında Dwight ona evlenme teklif ettiğinde de nefes daralması yaşamıştı. Dwight ile beraber yeni tablo yaratacaktı kendine yani bu onun için iyi birşeydi. Daha dikkatli baktığımızda ulaşma ve kaybetme noktalarında bunu yaşadığını görürüz.

Dikkati çeken bir nokta da Jasmine’nin filmde Hal’dan başka kimseyi övmemesiydi. Onu bile sahiplenici bir tavır içinde yapmıştı. Çünkü çevresinden Hal’un onu aldattığına dair şeyler duymuştu ve “evet kabul ediyorum dikkat çekicisin ama benimsin” gibi bir ifade kullanmıştı. Hal’un onu sevmemesini, onu aldatmış olmasını kabul edemiyordu çünkü bu durum onun bu hayata veda etmesi anlamına geliyordu. Baktığımızda Hal’un da karşısındakini çok iyi bir şekilde sömürme ve yüceltme davranışları vardı. Aldığı hediyeyi Jasmine jakuzide yıkanırken vermesi Hal’un da insan ilişkilerini ne kadar kurnazca “yönetebildiğini” kanıtlar nitelikteydi. Hal’un, Jasmine sevmediği için, spor hocasını beyzbol maçına götürmesi bile Jasmine’e iyi geldi çünkü o ve Hal başlı başına bir marka gibiydiler. Hal’un yanında başka bir kadının bulunması sosyete çevresinde Jasmine’nin ne kadar da kıskanç olmayan ve çağdaş bir kadın olduğunu ön plana çıkaracaktı. Bu bile Jasmine’nin zarafeti için harika bir kaynaktı. Jasmine’e göre Hal’un tek kadını, tek dünyası Jasmine’di. Ancak Hal’un onu bir bebek bakıcısıyla aldatmış olması, üstüne üstlük o kadına aşık olması, Jasmine’ni en çok yıkan şeydi. Belki yalnızca cinsellik içeren bir aldatma olsaydı Jasmine bunu kabul edebilirdi fakat böyle değildi ve o bebek bakıcısı asla Jasmine’nin seviyesinde değildi.

Hal’un beraber olduğu kadınlara baktığımızda da ortak noktaları yok gibiydi. Bebek bakıcılığından avukatlığa kadar çeşitli meslek gruplarından kadınlarla beraberlik yaşamıştı. Bu konuda bile Hal’un ne kadar manipülatif bir kişiliğe sahip olduğunu görmekteyiz. Zaten filmin birçok sahnesinde Hal’un da narsisistik bir kişiliğe sahip olduğunu gördük. Yaptığı her türlü dolandırıcılık ve aldatma ortaya çıktığında ve tutuklandığında, bu durumu kendine reva görmeyip intiharı seçmişti. Çünkü parasızlık, hapishane, çevresinde onu öven kimsenin kalmaması aksine belki de pislik gibi davranılması onda Jasmine’nin yaşadığı gibi kırılmalar yaşatmış olabilirdi. Hatta izleyici olarak bizden birçok kişi Jasmine’nin de en sonunda intihar yolunu seçeceğini düşünmüş olabilir. Film böyle sonlanmadı ancak en sonunda oturduğu bankta Jasmine yok gibiydi, kendini kaybetmiş bir haldeydi.

Narsisistikler çok ağır kırılmalar yaşadığında intiharı seçebilirler. Ancak intihar çok boyutlu bir konudur ve hakkında kesin yargılar pek de sunulamaz. Yaşlılar arasında bile intihar oranının arttığı söylenmektedir. Bunun sebebi olarak da yeti yitimleri, gençlikteki işlevselliğin düşüşü gibi nedenler söz konusudur. Narsisistikler ölümlerine bile kendileri karar vermek isteyebilirler. “Beni kimse yargılayamaz, kimse öldüremez, yalnızca ben kendimi öldürebilrim.” düşüncesi hakim olabilir.

Narsisistiklerin başkalarına zarar verme davranışları değişik şekillerde olabilir. Genelde sözlü-sözsüz yada davranışsal olarak yıkıcılık ön planda olur. Yıkıcılık yalnızca fiziksel şiddetle yapılmaz. Jasmine’nin Hal’u ihbar etmesi, Ginger’ın beraber olduğu erkekleri sürekli aşağılaması hatta içip içip çocuklara kendini anlatması bile yıkıcılık içeriyordu. Bu örneklerle de gördüğümüz üzere narsisistikler gerçek hayatta yıkıcıdırlar. Ancak iyi tarafları olan, çevresine az da olsa sevgi besleyen narsisistikler hayatlarında başarılı da olabilirler.

Sonuç olarak en genel anlamda bizler Blue Jasmine filminde narsisistik bir kişilik yapılanmasına tanıklık ettik. Jasmine karakterinin yıkılmalarına, yükselmelerine, etrafından belki de her zaman çok açık olmasa da ona gelen övgülerle büyüklenmeci kendiliğini nasıl doyurduğuna şahit olduk.     

 

Kaynaklar

Andre C. ve Lelord F. (2012). “Zor kişilikler”le yaşamak. (R. Madenci, Çev.). İletişim Yayınları.

Demirci, İ. ve Ekşi, F. (2017). Büyüklenmeci narsisizmin iki farklı yüzü: Narsistik hayranlık ve rekabetin mutlulukla ilişkisi. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 46, 37-58.

Köşkdere, A. A. (2005, 22 Ağustos). Narsisistik kişilik bozukluğu [Bursa Psikiyatri]. http://www.bursapsikiyatri.com/makale.php?id=139

McWilliams, N. (2017). Psikanalitik tanı: Klinik süreç içinde kişilik yapısını anlamak. (E. Kalem, Çev.). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1994).

Volkan, V. D. ve Ast G. (2007). Özsevinin dokusu. (B. Özbaran ve Ş. Pırıldar, Çev.). İzmir: Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı Yayınları.