TOTEM VE TABU'DA FREUD'UN TABU İLE İLGİLİ SAPTAMALARI

Antropolojik araştırmalar ve metinler psikanalistler için ilgi çekici ve uyarıcı kaynaklardır. İlkel insanın araştırılmasından elde edilen verilerde psikanalistler bilinçdışının dinamikleri ile ilgili birçok öge görürler. Freud da görmüş ve ilkel kabilelerin geleneklerinde obsesif nevrozun, çocukluğun ve toplumsal psikolojinin izlerini sürmüştür. Bilinçdışı ve dürtüler ile ilgili bilgi birikimi ile ilkel toplulukların dinamikleri hakkında birçok yorum yapmıştır.
Klinik pratikte ise bilinçdışı ile çalışırken hastadaki toplumsal ve kişisel tabular ile karşılaşılır. Tabu üzerine çalışmak aynı zamanda bilinçdışının, dürtülerin, ayrışmamış kendilik ve nesne ilişkilerinin, ilkel savunma mekanizmalarının, gelişmekte olan narsisizmin çalışılmasıdır.
Önce tabunun genel bir tanımına bakarsak Rycfort’un Psikanaliz Sözlüğü’nde tabu şöyle açıklanmıştır:
Bir nesnenin ya da kişinin ayrı tutulması ya da bir eylem sınıfının kesin olarak yasaklanması anlamına gelir. Bunun nedeni, böyle bir eylemin kültürün tüm düşünce sistemine (Weltanschauung) bir ihlal teşkil etmesidir. Yani, bir nesne dokunulamazsa tabudur, bir eylem kültürün yapısı açısından "düşünülemez" ise tabudur. Dolayısıyla, uzantı olarak, otorite ya da toplumsal baskı tarafından yasaklanan herhangi bir eylem de "tabu" olarak tanımlanabilir. Psikanalitik literatürde en sık anılan tabular ensest ve totem hayvanının törensel durumlar dışında öldürülmesi üzerinedir.
Freud’un Totem ve Tabu (1913) adlı kitabının ilk kısmını tabuya ayırmıştır. Freud, tabunun yukarıdaki tanımdaki özelliklerini antropologlardan uzun alıntılar yaparak inceler. Önce ensest ile ilgili tabuları detaylıca araştırır. Ardından düşman öldürme, otorite ve ölü ile ilgili otoriteleri değerlendirir.
Totem ve Tabu’da Tabunun Özellikleri:
En baştan itibaren zıt anlam yükünün, çifte değerliliğin, yasağın gücünün ve kutsallığın altını çizer. Totem ve Tabu’da tabunun şu özelliklerine değinmiştir:
- Tabular çifte değerliklidir: “Bizim için tabunun birbirine karşıt iki anlamı vardır: bir yandan kutsal (sacré), kutsallaştırılmış (consacré) anlamlarına; diğer yandan da tehlikeli, korkunç, yasak, kirli anlamlarına gelir. Tabunun karşıtı Polinezya'da noa sözcüğüdür ve sıradan, yakınlaşılabilir, tutulabilir bir şey anlamlarına gelir. Bu biçimde tabu sözcüğünde sakınımlılık kavramı gibi bir anlam da gizlidir; kendini temel olarak yasaklarda gösterir. Bizdeki "kutsal korku'' tamlaması çoğu durumda tabu anlamını karşılar.”
- Tabular belirsizlik yüklüdürler. Ahlâki yasaklara göre tabu yasakları için akla uygun nedenler göstermek daha kolaydır. Tabuların kökenleri de belli değildir.
- Tabular gerçek kabul edilir. Anlaşılamaz olmakla birlikte uyan kişi tabuyu bir zorunluluk, bir “gerçek” olarak kabul eder. Bu gerçek kabul ediş, iç ve dış gerçekliğin iç içe geçtiğinin bir göstergesidir.
- Tabuların bir güç derecesi vardır. Bu güç, tabunun ilgili olduğu kişinin “mana”sına (enerjisine) bağlıdır. Kişi; lider, büyücü ya da rahip ise onun “mana”sı ve dolayısıyla tabusunun gücü fazla olur. Kişinin toplumu etkileme gücü onun tabusunun gücünü belirler. Bu güç kral, rahip, yeni doğmuş çocuk gibi az ya da çok önemli bir durumu olan kimselerde; aybaşı, yeniyetmelik, lohusalık gibi kuraldışı bazı bedensel durumlarda; hastalık, ölüm gibi uğursuz durumlarda; dokunma ya da etkileme yoluyla bu durumlarla ilgili olan şeylerde saklıdır.
- Tabu, zamanla ilişkilidir. Sürekli tabular rahipleri, liderleri, ölüleri ve bunlarla ilgili her şeyi kapsar. Kadının aybaşı durumu, lohusalığı, savaşçının seferden önceki ya da seferden sonraki durumu gibi haller geçici tabulara örnektir.
- Bulaşıcı bir gücü ve tehlike yükü vardır. Kişinin tabu yükünün, adeta bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi dokunmayla geçebilen bir güç olduğuna inanıldığı için tabu tehlikelidir. Tehlikeliliğin derecesi o kimsenin ya da şeyin taşıdığı güç yüküyle orantılıdır. Tabu yasağını çiğneyen kişi bu tehlikeli güç yükünü emmiş gibi, tabu olan şeyin içeriğine girer. Tabuyu çiğneyen kimsenin kendisi de tabu olur; çünkü başkalarını da bunu yapmaya iştahlandırmak gibi tehlikeli bir etkisi olabilir. Tabuda dürtüsel yük canlıdır, kendilik ve nesne kolaylıkla kaynaşabilir.
- Tabu gizem yüklüdür. İçeriği, geçmişi, etkileyişi belirsizdir. Bu gizem ve belirsizlik, gücünü ve korkutuculuğunu artırır.
- Tabuyu çiğneyen kötücül güçlerin saldırısına uğrayacaktır. Tabuyu çiğneyen ilkel üstbenlik çekirdeklerinin saldırısına uğrar ve ağır işkencelere maruz kalır. Hem korku hem de kötücül güçlerin saldıracak olması çok nesneldir. Hastalanmak, ölmek, kaza yapmak gibi nesnel sonuçlarla karşılaşır.
- Tabunun yarattığı korku hazdan güçlüdür.
- Tabuyu çiğnemek kefaret gerektirir. İlkel üstbenlik çekirdeklerini sakinleştirmek için somut bir ceza, kefaret ödenmeli, kurbanlar verilmelidir. Kefaret ihtiyacı, kişinin bir tabu kuralına boyun eğmesiyle istediği bir şeyden vazgeçtiğini gösterir.
- Tabular kuşaktan kuşağa aktarılır.
- Totemle bağlantılı tabular kimin kiminle evlenebileceğini belirler.
- Totem tabuları, totemin öldürülmesi yasağından ibaret değildir. Bazen toteme dokunmak ya da bakmak bile yasaktır; birçok yerde totem kendi adıyla anılmaz bile.
Freud, bir düşmanın öldürülmesiyle bağlantılı tabuları ve kefaretleri araştırmıştır. Düşman da olsa birisini öldürmek tabular ve kefaretler yaratır. Kişi ölünce ruhu ölmez ve saldırının intikamını alabilir. İlkel insan için ölüm yok oluş değildir. Yas tutma kapasitesi, saldırganlığını işleme gücüne sahip değildir.
Freud, otorite olan kişilere ilkel kabilelerde saygı ile ülküleştirme ve aşağılayarak değersizleştirme arasındaki sınırda olduğunu göstermiştir. İlkel kabilede liderin gücü arttıkça halkın onun üzerindeki kontrolü ve tabuları da artar. Lider, tümgüçlülük ve tümgüçsüzlük arasındadır. Lidere yüklenen tümgüçlülük ondan duyulan korkuyu artırır. Ona duyulan saygının ülküleştirilmesi arkasındaki nefreti ve aşağılamayı gizler. Lider, anne-babadan ayrıştırılamamıştır.
Freud, ölüler ile ilgili tabuları ayrıca ele alır. İlkel insanlar arasında yas tabusu âdetlerinin en şaşırtıcı ve aynı zamanda en öğretici olanının, ölmüş kişinin adını anma yasağı olduğunu belirtir. Ölüyü anmak ölümdür. Ölünün adı onun bir parçasıdır. Ölüyü çağırmaktır… İlkel insan ölü bir kimseyi, kötülük etmeye kışkırtmaktan ve uyandırmaktan çekinir. Ölmüş kişi canlı gibidir, tümgüçlüdür.
Sonuç olarak Freud, tabunun iç dünyadaki birçok ögesini saptamıştır. Ardından gelen Klein saldırganlık yüklü bu dinamikleri, Winnicott geçiş alanının dinamiklerini, Bion ilkel/psikotik ögelerin işlenme sürecini çocuklarda açık bir biçimde göstermiştir. Bugün, psikanalizin geldiği aşamada hem “Totem ve Tabu” hem de ilkel insanın yaşantısı yeniden değerlendirilmeyi hak etmektedir.