• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

SOMUTLAŞTIRMA, SİMGESEL EŞİTLİK VE SİMGE OLUŞUMU

SOMUTLAŞTIRMA, SİMGESEL EŞİTLİK VE SİMGE OLUŞUMU

Simgeleri, bilinçli ve bilinçdışı olarak ikiye ayırabiliriz. Bilinçli simgeler metaforlardır. Bilinçdışı simgeler ise simgenin oluşum aşamasında var olmayı sürdürürler. Bilinçdışında simge oluşumu, arzu edilen nesnenin yasaklanması ile ortaya çıkan çatışmaya, arzudan vazgeçip nesne yerine simgeyi koyarak oluşan bir yer değiştirme sürecidir. Bu yüzden simge oluşumu bir yüceltmedir ve bastırmayı güçlendirir.

Klein’a[1] göre bebek sadizmini yaşamaya başladığında parça nesnelere saldırır. Memeyi, anne karnını, annesinin içinde olduğunu düşlemlediği penisi yok etmek ister. Ama saldırganlığının misilleme almasından korkar ve bu nesneleri eşitlediği başka bir nesneye saldırır. Böylelikle nesnenin yerine geçen bir simge ortaya çıkar. Klein sadizm ve simgeleştirme aracılığıyla dış dünya ile ilişki kuruluğunu belirtir. Simgeleştirme ve fantezi oluşumu için bir miktar kaygı ile kaygıya dayanmaya ve kaygıyı çalışmaya yetecek kadar benlik gelişimi gerekir.

Segal[2] ilk nesne ilişkisini şöyle tanımlar: nesne tümüyle iyi ve tümüyle kötü olarak ikiye bölünmüştür. Kendilik iyi nesne ile tam bir birlik yaşamak ve kötü nesne ile kötü kendilik parçalarını tamamen yok etmek ister. Tümgüçlü düşünce egemendir ve gerçeklik hissi tam gelişmemiştir. Nesnenin yokluğu algılanamaz. İyi nesne ile kaynaşma hali yoksa kendilik, kötü nesne tarafından saldırıya uğramış hisseder. Bu aşamada yansıtmalı özdeşim ile kötü kendilik parçalarının nesneye yansıtılması ile simge oluşumunun ilk aşamalarına geçilir. Bu aşama şizo-paranoid aşamadır.

Segal[3] sembolik denklem ve sembolik tasarım arasındaki ayrım yoluyla konuya açıklık getirmiştir. Segal, müzisyen olan iki erkek hastayı karşılaştırılarak bu farkı anlatmıştır. Hastalardan ilki, neden artık keman çalmadığı sorulduğunda, soruyu soran kişiye öfkeyle "Topluluk içinde mastürbasyon yapmamı mı istiyorsun?" diye yanıt verir. Onun için keman penis ile son derece somut bir şekilde eşitlenmiştir. Keman ve penis özdeş olarak görülmüş, aralarındaki farklılık inkar edilmiştir. Bu sırada kendiliğin bir parçası olarak penis ile kemanın karışması benliğin, kendisi ve kendisi olmayanı ayırt edemediğini gösterir. Somutlaştırma ile ortaya çıkan durum “Topluluk içinde mastürbasyon yapmamı mı istiyorsun?” geri bildiriminde ifade edildiği gibi kaygı arttırıcı bir hal alır. Libidinal yatırım hem dış dünyadan hem simge oluşumundan ve soyutlamadan geri çekilir, keman çalmak bırakılır. Kemana dokunmak hatta kemanı düşlemlemek bile kaygı yaratabilir.

Simgesel eşitlemede yeni nesnenin özellikleri inkar edilir, orijinal olanla aynı olduğu düşünülür. Kökensel ve ideal nesnenin yokluğu ile özne ve nesne ayrılığı inkar edilir.

İkinci müzisyen ise bir genç bir kızla keman düeti yaptığı bir rüyayı anlatır. Keman çalmakla ilgili çağrışımlarında ilişkilerini ve mastürbasyon yapmakla ilgili düşüncelerini anlatır. Böylelikle kemanın penisini, keman çalmanın ise bir kız ile cinsel ilişkiye girdiğini düşlemlediği bir mastürbasyon fantezisini temsil ettiği ortaya çıkar. Bu durumda keman bir simgesel tasarım olarak kullanılır ve yukarıdaki gibi somut bir eşitleme olarak kullanılmaz. Bu müzisyen, depresif pozisyona ulaşmıştır ve şizo-paranoitten farklı bir nesne ilişkisi aşamasındadır. Depresif konumda nesneler bir bütün olarak algılanır, kendilik ve nesne ayrımı yapılabilmektedir. Yansıtmalı özdeşim azalır, bastırma ve yer değiştirme güçlenir. Çiftedeğerliliğe tolerans artınca suçluluk, kayıp korkusu ve yas yaşanabilir ve nesnenin onarılma olanağı doğar. Yer değiştirme ile nesne saldırganlıktan korunur. İç dünyada yaratılan ve ilk nesnenin yerine geçen nesneler sayesinde ilk nesne yeniden oluşturulur, onarılır ve ilk nesneye yeniden sahip olunur. Benlik yaratıcılık yetisi kazanır. Gerçekliği değerlendirebilen benlik bu nesnelerin ilk nesne ile eşit olmadığını bilir. Yerine geçen nesneler ilk nesne “gibi”dirler, özdeş ya da aynı değillerdir. Orjinal nesneyi temsil ederler. Bu temsil sırasında kendi özelliklerini kaybetmezler. İlk nesne gibi olmama hali benliğin olumsuzlama yetisinin gelişmesi ile de ilişkilidir. Böylelikle simge oluşumu bir yüceltme olur.

Bu sırada bir tür üçlü ilişki gelişir: Özne (simgeleştiren), nesne (simgeleştirilen) ve nesne yerine geçen simge. Üçgenleşme, karmaşıklığın benimsenmesine ve taşınabilmesine izin verir. Somutlaştırma ortaya çıkınca üçlü ilişki bozulur ve ikili ilişkiye gerilenir. Özne ve nesne/simge vardır. Kemanın penis olması gibi nesne ve simge eşitlenir. Simgesel eşitleme karmaşık ve daha gelişmiş durumları kucaklayamaz ve bunu ortadan kaldırmaya veya kaçınmaya çalışır.

Simge oluşumu bebeğin duygulanımsal iletişimden sözel ve düşünceye dayalı iletişime geçmesini sağlar. Bu açıdan da bir yüceltmedir. Konuşamama durumlarında (psikoz, şizoid geri çekilme, hezeyanlı depresyon gibi) simgelerin somutlaşmasının konuşmayı engellediği gözlemlenir[4]. İçsel konuşmanın da somutlaşması benliğin kendilik ve nesne tasarımları arasındaki ilişkiyi düzenlemesini bozar. Kişinin kendisi ile bağlantısı bozulur, dağılma başlar.

Simgelerin iletişim gücü[5] çatışma çözümünde önemli bir rol oynar. Bu açıdan somutlaştırmanın çatışmayı derinleştiren ve dağılmayı hızlandıran bir yönü vardır. Çatışma çözümü ve iletişim kendilik ve nesne ilişkileri arasındaki sorunları gidererek bütünlük hissini pekiştirir.

Simgeler, değişim talebine yanıt olarak bilinçdışı süreçlerden ortaya çıkan yeni yaratımlardır. Segal’e göre simgeleştirmenin özünde, kötünün tehdidi ya da iyiliğin kaybı kadar bilinmeyen hiçliğin yarattığı karmaşıklık ya da varlığın orada olmaması hali vardır. Benlik, yokluğu ve kaybı inkar etmez, kaybedilen nesnenin yerine temsillerini koyarak yası katlanılabilir hale getirir.

Yoğun kaygı ve korku durumlarında yansıtmalı özdeşimi kullanarak gerileyen kişi yüceltme olarak kullandığı simgeleri bırakarak somut simgesel eşitliklere dönebilir. Nesne ve kendilik arasındaki ayrımın bozulması ile simge ve simgeleştirilen nesne arasındaki ilişkiyi kaynaştırarak somutlaştırmanın ortaya çıkmasına neden olur.

 


[1] Klein, M. (1930). The Importance of Symbol-Formation in the Development of the Ego1. Int. J. Psycho-Anal., 11:24-39

[2] Segal, H. (1957). Notes on Symbol Formation1. Int. J. Psycho-Anal., 38:391-397

[3] Segal, H. (1957). Notes on Symbol Formation1. Int. J. Psycho-Anal., 38:391-397

[4] Segal, H. (1957). Notes on Symbol Formation1. Int. J. Psycho-Anal., 38:391-397

[5] Segal, H. (1998). ‘The Importance of Symbol-Formation in the Development of the Ego’ — in Context. J. Child Psychother., 24(3):349-357