• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

SOMUTLAŞTIRMA (CONCRETE THINKING) SAVUNMA MEKANIZMASI

SOMUTLAŞTIRMA (CONCRETE THINKING) SAVUNMA MEKANIZMASI

Ruhsal gelişimde başlangıçta somutluk vardır. Beslenmek, bakım, kucaklama ve sevgi anne tarafından çok somut bir biçimde çocuğa verilir. Bebek için aç kalarak ölme ve annenin vereceği sütü emerek yaşamda kalma çok somuttur. Bu durumların yarattığı yoğun duygular olarak açlıktaki kaygı ve doyumdaki huzur soyut olduğu kadar somuttur. Çocuklar dünyayı en somut haliyle yaşarlar, soyut düşünce çok daha sonradan, ilkokul sonrasında gelişir. Somut düşünce birincil sürecin bir özelliğidir. Soyut düşünce ise ikincil sürecin en önemli özelliklerindendir.

Psikotik düşüncede soyutlaştırma yeteneği kaybolur. Bu nedenle şizofreni hastaları bir şakanın, atasözünün ya da deyimin mecazi anlamını anlayamazlar.

RUHSAL GELİŞİM OLARAK SOMUTTAN SOYUTA GEÇİŞ

Soyutlaştırmada somut nesneyi ifade eden kelime, genellikle bir niteliğiyle yakın bir bağlantı taşıyan yeni bir anlam kazanır. İmge-kelime bağı gevşer.[1] Rosen, soyutlaştırmadaki en önemli ilerletici yönün somut nesneden libidinal yatırımın geri çekilmesi ve soyut düşünceye yatırılması olduğunu belirtir. Bu sırada somut nesne anlamını ve gerçekliğini kaybetmez. İmge önce bir kelime ile anlatılır sonra bir kavrama dönüşür.

Soyutlama öncesinde sözcükler, benzerliklerine ve farklılıklarına göre benlik tarafından sınıflandırılmıştır. Soyut düşünce miktar ve uzamsal bağlam açısından da gelişir. Miktarlar ve uzamdaki konum soyut olarak hayal edilebilir.

Soyut düşünce, insana farklı olasılıkları düşünebilme şansı vererek düşünme çeşitliliğini arttırır. Yeni kurgular yaratma olanağı doğar. Bu kurgular ve olasılıklar kişiye özgü değildir ve gerçeklikle bağlarını korurlar. Gerçeklikten kopuşa ya da ruhsal örgütlenmenin bozulmasına neden olmazlar.

Soyut düşünce benliğin örgütleme yetisinin gelişmesiyle ortaya çıkabilir. Örgütleme ve bütünleştirme yetisi sayesinde, “soyut” kategorisini örgütleyebilme ve bu kategoriyi “somut” kategorisi ile bağlantıda tutabilme gücü kazanmıştır. Benlik “bütün” oluşturabilmeye başlamıştır. Nesneleri ve algıladıklarını “bütün” halinde zihninde tutabilme işlevi, bütünlüğü koruyarak, bütünden aldığı bir parçayı başka bir olguda kullanma gücü verir. Örneğin “aslan gibi güçlü” deyiminde “aslan”dan “güçlü olma” özelliği alındığında aslan tasarımı bozulmaz. Bu özellik “Ahmet aslan gibi güçlüdür.” Biçiminde bir cümlede kullanıldığında “Ahmet” aslandan güçlülük özelliğini alır ve aynı zamanda “Ahmet” olma özelliğini kaybetmez, bütünlüğünü korur.

Soyutlama sürecine geçişte kavramlar, bir insan topluluğunun paylaştığı, ortak anlamlar kazanırlar. Böylelikle bir topluluğa özgü yeni bir soyut alan ortaya çıkar. Gelenekler, inanışlar ve din böyle alanlardır. Önce bireysel soyutlama ile öznel bir dünya yaratılır. Bu öznel dünya ödipal dönemde düşlem ile bir kurgu kazanır. Daha sonra topluluk halinde edinilen kimlikler ile ortak öznellik oluşturulur.

Soyut düşünme aynı zamanda düşünselleştirme biçimiyle bir savunma mekanızmasına dönüşebilir. Dürtüsel yaşamın düşünselleştirilmesi, dürtüsel süreçlere, onları bilinç düzeyinde kullanılabilirliği olan imgelere bağlayarak egemen olma çabası olarak görülebilir. Ama amaçsızlığı ve sonu gelmemesi egemenlik hissini bozar. Düşünselleştirme, düşünmekten haz almak gibi dürtünün yüceltmesi değil düşüncenin ülküleştirilerek dürtü ile araya bir uzaklık konmasıdır.[2]

(Soyutlaştırmanın temel düzeneği olan SİMGE OLUŞUMU VE SİMGESEL EŞİTLİK hakkındaki makaleyi okumak için buraya tıklayınız.)

SOMUTLAŞTIRMA SAVUNMA MEKANİZMASI

Akthar’a[3] göre

"Somutlaştırma" (concrete thinking), soyut düşüncenin gerçekçilik ve fiziksel nedensellik lehine bırakıldığı süreçtir. Somutlaştırma, şizofrenide görüldüğü gibi, şiddetli benlik regresyonu nedeniyle (Arieti),  ergenlik döneminde fantezi hayatından savunma amaçlı geri çekilme nedeniyle (Blos) veya suçluluk duygusunun bilişsel işlevleri ketlemesi nedeniyle  (Blackman) ortaya çıkabilir. Değişken yoğunluklarla ve kapsamlarla birlikte bilişsel işlevlerde; metaforların kaybı, zekâda azalma, davranışa dışsal açıklamalar arama , gerçekçiliğe kayma ve diyalog kapasitesinde bozulma görülür.

Dürtüler, yani saldırganlık ve cinsellik ile ilgili durumlar somut haliyle ifade edilirler. Öfke, öldürmek; sevgi, cinsellik olarak algılanır. Somutlaştırmada soyut düşünce ile ortaya çıkan olasılıklar kaybedilir. Arieti’ye[4] göre somutlaştırmada kişi soyut düşünce yetisini tamamen kaybetmemiştir ama soyut düşünceden kaçınmakta ve somut düşünceye sığınmaktadır.

Şizofreni üzerine yapılan psikanalitik çalışmalar, 'şizofreninin' yapısını aydınlatmıştır. Benliğin işlevlerindeki bozulmalar, düşüncenin ilkel ve büyülü biçimleri, düşüncenin somutlaştırılması ve benlik ve kendilik temsillerinin geriletici biçimde kaynaşması tanımlanmıştır. Şizofrenler soyut düşünceyi algılayamazlar. Olmama halini ve olumsuzluğu düşünememeleri yüzünden bir nesnenin ya da imgenin olmadığı, bunun yerine nesne olarak var olmayan bir kavramın olmasını düşünmekte zorlanabilirler. Şizofrenik durumlardaki sanrılara-hezeyanlara kişi mantıklı bir açıklama getiremez[5]. Yalnızca “Öyle olduğunu biliyorum.” diyebilir. Gerçeklik, kişisel bir hal almıştır. Sanrısal ve varsanısal gerçeklik bağlamından kopmuştur.

İlkel ve şiddetli duygular eyleme dökme ile somutlaştırmaya yönlendirir. Örneğin haset gibi ilkel duygularda saldırganlık dürtüsü somut olarak ifade bulur. Haset duyan kişi diğerinin elindekileri somut olarak yok etmek ister. Saldırganlık soyut bir anlam kazanamaz, bastırılamaz ve dönüştürülemez. Yaratıcılık ketlenir, hased hapsedici ve işgal edici bir hal alır[6].

Somutlaştırma, iç dünyada ilkel savunma mekanızmaları ile gerileyen ve psikotik dağılmaya kayan benliğin son bir bütünlük sağlama çabasıdır. Soyut konular belirsizlikleri ve şiddetleri ile tehdit haline gelince somutlaştırma ile bir belirlilik sağlanmaya çalışılır. Ama bu yol benliğin ayırt etme işlevini bozarak onu daha kırılgan hale getirir.

Ruhsal acıya katlanılamadığında acının işlevini ya da biçimini değiştirme çabasıyla patolojik yollara sapılabilir. Bunlar arasında eyleme geçerek 'somutlaştırma'[7], 'fizikselleştirme', yani zihinsel acıyı fiziksel acıya dönüştürmek vardır.

Kogan’a[8] göre somutlaştırma, Fransız ekollerinin işlemsel düşünce (Marty ve M’Uzan,1983) diye isimlendirdiği türden olgular ile benzerdir. İşlemsel düşünce olgusu, insanlara ve olaylara dair yararcı bir düşünme şeklidir. Somutlaştırmayı kullanan kişiler önemli anlarda veya travmatik kayıplarda duygusallıktan yoksun tepkiler verirler. (İŞLEMSEL DÜŞÜNCE ile ilgili makaleyi okumak için burayı tıklayınız.)

 


[1] Rosen, V.H. (1958). Abstract Thinking and Object Relations—With Special Reference to the Use of Abstraction as a Regressive Defense in Highly Gifted Individuals1. J. Amer. Psychoanal. Assn., 6:653-671

[2] Tükel, R. (2011). Gelişmiş Savunma Düzenekleri, Psikanalitik Psikoterapiler: Temel Kavramlar, Kuramlar ve Yöntemler, Ed. Köşkdere A. A., s.221, Türkiye Psikiyatri Derneği Yayını

[3] Akthar, S., Comprehensıve Dıctıonary of Psychoanalysıs, 2009, Karnac Books, London

[4] Arieti, S. (1961). The Loss of Reality*Psychoanal. Rev., 48C(3):3-24

[5] Rosen, V.H. (1958). Abstract Thinking and Object Relations—With Special Reference to the Use of Abstraction as a Regressive Defense in Highly Gifted Individuals1. J. Amer. Psychoanal. Assn., 6:653-671

[6] Kolchin-Miller, Maia, "Conceptualization and treatment of psychoanalytic envy through Kleinian/Bionian lens" (2015). Masters Thesis, Smith College, Northampton, MA. https://scholarworks.smith.edu/theses/678

[7] BERGMANN, M. V. 1982 Thoughts on superego pathology of survivors and their children In Generations of the Holocaust ed. M. S. Bergmann & M. E. Jucovy. New York: Basic Books, pp. 287-303

[8] Kogan, I (1995), Cry of the Mute Children, Free Association Books, London