• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

SAVUNMA DÜZENEKLERİ NE İŞE YARAR?

SAVUNMA DÜZENEKLERİ NE İŞE YARAR?

Freud, bazı temel ve üst düzey savunma mekanizmalarını tanımlamıştır. Anna Freud savunma düzenekleri anlayışını daha da geliştirmiştir. 'Ego ve Savunma Düzenekleri' (1936) adlı kitabında savunmaların dinamik anlayışın temelini oluşturduğu görüşünü öne sürmüştür. Bir kişinin savunmalarını anlamak onun benliğinin ve psikopatolojisinin değerlendirilmesini sağlar.

Melanie Klein 'Birkaç Şizoid Savunma Düzeneği' (1946) adlı araştırmasında bölme (splitting), yansıtmalı özdeşleşme ve yansıtmayı tanımlamıştır. Daha sonra Bion,  Kohut, Kernberg gibi psikotiklerle, sınırda hastalarla ve ergenlerle çalışan psikanalistler ilkel savunma mekanizmalarının dinamiklerini açıklamışlardır.

Freud'a göre savunma:

Benliğin utanç verici, katlanılmaz duygu ve tasarımlara karşı direnmesi (1894) ve çatışmalarda kullandığı işlemlerin tümüdür (1926).

Öztürk’e (1995, s. 50) göre savunma:

Çatışma ve kaygıya karşı kullanılan benlik işlemleridir. Bunlar genellikle bilinçdışı süreçlerdir ve bastırıldıkları için birey ne tehlikenin ne de kullandığı savunmanın bilincindedir.

Celal Odağ,

“Bu geniş kapsamlı anlayışa karşın klasik ders kitaplarında sadece özgül savunma düzenekleri anlatılmakta ve savunma işlemlerine, yani savunma amaçlı tutum, davranış, sistem ve eylemlere yeterince yer verilmemektedir. Oysa klinik gözlemler benliğin tüm yeti, işlev ve yapısal öğelerini, hatta bunlardaki bozuklukları da savunma amaçlı olarak kullandığını göstermektedir.” yazar.

Celal Odağ, Savunma anlayışının sınırlarını daha geniş tutmuş ve “savunma amaçlı işlemler” tanımını yapmıştır. Klasik ders kitaplarında özgül savunma düzeneklerinin alt ve üst düzeydekiler diye keskin sınırlarla birbirinden ayrılarak sınıflandırılmasını eleştirir.  Bunun, birbirleriyle ilintileri olmadığı düşüncesini uyandırdığını söyler. Borderline hastaların sağaltılmasından sonra bölmenin kaybolduğunu, bastırma ve ona yakın düzeneklerin işlerlik kazandığını, nevrozlarda bastırmanın işlenmesi sonucu bölme ve ona yakın düzeneklerin ortaya çıktığını belirtir.

Nevrotik, sınırda ve psikotik kişilik yapılarının arasındaki başka bir fark da savunma düzeneklerinin doğasıdır. Nevrotiklerde bastırma ile birlikte diğer üst düzey savunma düzenekleri daha çok kullanılır. Bunun tersine sınırda kişiliklerde ve psikotiklerde alt düzey savunma düzenekleri ön plandadır. Sınırda kişiliklerde özellikle bölme kullanılır ve benlik zayıflamıştır; psikotiklerde ise özellikle ilkel inkar düzenekleri kullanılır ve benlik dağılmayı engelleyemez.

Diğer savunma düzenekleri nevrotiklerde bastırmayı, sınırda kişiliklerde bölmeyi, psikotik kişiliklerde ilkel inkarı güçlendirecek biçimde çalışırlar.

SAVUNMA DÜZENEKLERİ NE İŞE YARAR?

 

  1. Üstbenlik ve benlik ideali tarafından belirlenen suçluluğu, utancı ve değersizlik hislerini düzenlerler.
  2. Diğer yanda altbenlik ile ilgili olan dürtüsel isteklerin ve ihtiyaçların doyumunu ertelerler.
  3. İlişkilerin bozulmadan sürmesini sağlarlar..
  4. Güvenlik duygusunu sürdürmeye çalışırlar.
  5. Kendiliği dağılmaktan korurlar.

Bastırma ile birlikte; karşıt tepki kurma, yalıtma, yapma-bozma, ussallaştırma, düşünselleştirme, yer değiştirme, yansıtma, inkâr, döndürme gibi üst düzey savunma düzenekleri benliği iç dünyadaki çatışmalardan korur. Bir dürtünün türevini ya da bunun düşünsel bir tasarımını ya da her ikisini, bilinçli benlikten uzak tutarlar.

Bölme ile bağlantılı alt düzey savunma düzenekleri geri çekilme, yansıtmalı özdeşim, ilkel inkâr, ilkel ülküleştirme, ilkel değersizleştirme, tümgüçlülüktür. Bunlar ise hasta için önemli olan kişilerle yaşadığı çelişkili deneyimleri çözüp ayırarak ve sürekli ayrı tutmaya çalışarak, kişiyi saldırganlıktan uzak tutmaya ve güvenlik hissinin sürdürmeye çabalarlar. Ama başaramazlar. İlkel savunma mekanizmaları ayrışma konularını çalışır.

Psikotiklerde ise inkârın şiddeti gerçekliğin algılanışını çarpıtır. Utanç, suçluluk, değersizlik hisleri ve dürtüler gerçekliği korkutucu hale getirirken alt düzey savunma mekanizmaları gerçekliğin algılanışını ağır bir biçimde bozarlar. Tüm zorluklara rağmen kendilik bir arada tutulmaya çalışılır.

Sınırda kişilik örgütlenmesinde bölmenin ve bununla bağlantılı diğer savunma düzeneklerinin yorumlanması, benliği bütünleştirir ve hastanın o anki işlevlerini geliştirirse psikoterapi yapılabilir. Örneğin hastanın anlattıklarından yola çıkarak hastaya: “Babanızla yaşadığınız olayda kızgınlığınızı anlattınız. Ardından babanızın ne kadar saldırgan ve acımasız olduğunu belirttiniz. Acaba öfkenizin şiddeti ile babanıza bakışınız arasında bir bağ olabilir mi?” dendiğinde eğer hasta bu soruya daha da kızarak ve inkâr ederek yanıt verirse, kaygı ve öfkesinin daha çok arttığı ve terapiste karşı öfkelendiği gözlemlenirse hastanın yansıtmalı özdeşleşmesinin yorumlanması benliğini daha da güçsüzleştirmiş olur. Savunmanın yorumlanması saldırganlığı ve bir eyleme dökmeyi harekete geçiriyor ise psikoterapi yapmak zorlaşır. Eğer hasta, “Olabilir önceki hafta da benzer bir olay oldu. Beni çok kızdırmıştı ve ona kızdığım zamanlarda bana daha da agresif gözüküyor olabilir gerçekten.” diye bir yanıt verirse hasta yapılan geri bildirimi benliğinin olayları algılayışında kullanabiliyor demektir. Böyle bir yanıt hastanın psikoterapi çalışması için uygun olabileceğini gösterir.

Psikotik hastalarda bu savunmaların yorumlanması, hastanın işlevlerindeki gerilemenin ve inkârın artmasına neden olur. Böylelikle, yorumlamanın etkisiyle hastanın inkârının ya da gerçekliğe uyumunun artması, sınırda ve psikotik kişilik örgütlenmesinin tanısal ayrımının yapılmasına önemli bir katkı yapar.