• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

EYLEME DÖKME

EYLEME DÖKME

Eyleme dökme; çatışmalı, örselenme ile ilişkili, yoğun duygu yüklü ya da ağır yargılanma endişesi taşıyan durumlarda söze dökülemeyen ve bilince gelemeyen ögelerin davranış ile ifade edilmesidir. Genellikle bir dirence neden olur ya da direncin ifadesidir. Benlik gücü yerinde olan kişilerde bastırma gelişmeden ya da konuşma ortaya çıkmadan önceye dayanan anılar eyleme dökme ile yinelenerek bilince gelmeye çalışıyor olabilir. Bilinçli olarak algılanıp yorumlanamayan ve anlaşılamayan bilinçdışı içerikler eyleme dökülerek yaşama geçirilir ve yinelenirler. Benlik gücü zayıf olduğunda kaygıya ve beklemeye toleransın düşük olması eyleme dökmeye yol açabilir. Kendilik patolojilerinde eyleme dökme, bir kendini gerçekleştirme biçimi olarak yaşanabilir. Örselenmeler bastırılmaya çalışılırken içerdikleri yoğun ve katlanılamaz içerik yüzünden eyleme dökülmeye devam edilebilirler. Yas tutamama ve ayrılığa katlanamama durumları da eyleme dökmeye neden olabilir.

İçgörü gelişmesine, serbest çağrışıma, iletişime ve psikanalitik sürece engel olan eyleme dökmeler dirence dönüşür. Kişi eyleme döküşünün nedenlerini ve kaynağını bilmek ve bilince getirmek istemiyordur. Zorlandığı bir durum vardır. Eyleme dökmenin içinde saldırganlık ve cinsellik yüklü çiğ ögeler içerebilir.

Eyleme dökme Freud'un, çalışmasının başlarında fark ettiği durumlardan birisidir. Hastası “Dora” terapinin üçüncü ayında tedaviyi aniden sonlandırınca Freud kendini sorgulamıştı. Hastasının tedaviyi bırakmasını, hastanın aktarımını fark etmemesine bağlamıştı. Dora’nın bu aktarımı geçmişindeki önemli bir figüre yönelik duygularıyla ilişkiliydi ve Freud bu konuda şöyle yazmıştı:

Bu yolla aktarım beni gafil avladı. Bendeki bilinmeyen bir niteliğin Dora’ya Bay K’yı hatırlatması nedeniyle ondan almak istediği intikamı benden aldı. Onun tarafından aldatılıp terk edildiğine inanmasında olduğu gibi beni terk etti. Böylelikle anılarının ve düşlemlerinin önemli bir kısmını tedavide ortaya çıkarmak yerine onları eyleme döktü. (1901).

Burada eyleme dökme, aktarım ve direnç ile ilişkilendirilmiş ve anımsamanın yerine geçtiği görülmüştür. Hasta, geçmişi yeniden anımsayıp serbest çağrışımlarında kelimelere dökememiş bunun yerine anılarını davranış biçiminde yeniden canlandırmıştı.

Freud Anımsama, Yineleme ve Derinlemesine Çalışma'sında eyleme dökmeyi şöyle açıklar:

Hasta unuttuğu ve bastırdığı hiçbir şeyi anımsayamamakta fakat eyleme dökmektedir. Bunu bir anı olarak değil bir eylem olarak oluşturur. Elbette ki bunu farkında olmaksızın yinelemektedir. Örneğin hasta, ebeveynlerinin otoritesine karşı eleştirici ve meydan okuyucu olduğunu anımsadığını söylemez bunun yerine hekime karşı bu şekilde davranır.

Freud, eyleme dökmeyi aynı zamanda direnç ile de ilişkilendirmiştir.

“Direnç ne kadar büyük ise eyleme dökme (biçiminde yineleme) anımsamanın yerine o kadar çok geçecektir ... eğer analiz ilerlediğinde aktarım düşmancıllaşmaya veya aşırı yoğunlaşmaya başlarsa ve bu nedenle bastırma ihtiyacıyla birlikte eyleme dökme bir kez daha anımsamanın yerine geçecektir.”

Fenichel eyleme dökmeyi hem tedaviyle ilgili bir olgu hem de bireyin kişiliğinden ve patolojisinden kaynaklanan dürtüsel bir eğilim olarak görmüştür (1945). Dürtüsel davranışlara yönelik eğilimi, yaşamın ilk yılındaki güçlüklerle ilişkilendirmiştir. Bu deneyimlerin, engellenmeye şiddet ile karşılık verme eğilimini ortaya çıkarttığını belirtmiştir. Çocukluktaki travmatik deneyimler, bir zamanlar edilgen olarak yaşandıklarından, etkinleşme aracılığıyla bunlara egemen olma çabasının ortaya çıkabileceğini öne sürmüştür. Fenichel, aktarım ve eyleme dökmeyi Freud’dan daha keskin bir biçimde ayrıştırmıştır.

Greenacre (1950) eyleme dökmeyi, terapinin yönetiminde özel problemler yaratan huylarla ilgili bir görüngü olarak görür. Eyleme dökmeyi şöyle tanımlamıştır:

“Eski anının az çok organize olarak ve sıklıkla pek gizlenmeden yeniden canlandırıldığı özel bir anımsama biçimidir. Bu, açıkça bilinçli olunmayan görsel ya da sözel bir anımsamadır ve bu özel etkinliğin bellek tarafından güdülendiğine dair bir farkındalık da yoktur. Kişinin davranışları kendisine makul ve uygun görünür.”

Yani eyleme dökmenin “benlikle uyumlu” olan ve tamamen bilinçdışı bir niteliği vardır. Greenacre, eyleme dökmeyi huy haline getirmiş kişilerde “dramatizasyona eğilim yaratacak biçimde görsel duyarlılığa özel bir önem veriş ... ve eylemin büyüsel gücüne duyulan ama büyük oranda bilinçdışı kalan bir inanç” olduğunu belirtmiştir.

Blum (1967);

“çok erken yaşta yaşanan örselenmeler eyleme dökme sürecini güçlendirir ve sabitler. Preödipal ve preverbal dönemdeki örselenmeler, gelişmekte olan bilişsel ve dürtüsel denetimleri olumsuz etkiler ve kişinin, ’sonuna kadar yaşama’ zorunluluğu hissetmesine neden olabilir. ... Ayrılma-bireyleşmenin gelişimsel süreçte bozulması (Mahler, 1968; Greenacre, 1968), daha sonra ortaya çıkan benlikteki kırılganlık ile bağlantılı eyleme dökmenin temelini oluşturur.”

yorumlarını yapmıştır. Örselenmeler, kendilik patolojileri ve benlik güçsüzlüğü eyleme dökmeye yönlendirebilir.

Anastasopoulos (1988), özellikle ergenlikteki eyleme dökmenin, soyut düşünmede yavaşlama yaratacak biçimde, simgeleştirme yetisindeki bir gerilemenin ifadesi olabileceğini ileri sürmüştür. Eyleme dökmenin, ilkel simgesel iletişimin bir ifade ediliş biçimi olabileceğini de düşünmüştür. Nitekim soyut düşüncedeki gerileme düşünce ve dürtüyü somutlaştırma ve eyleme dökme ihtiyacı ortaya çıkartır.

Sınırda kişilik örgütlenmesi, antisosyal davranış, psikoz, manik atak, madde bağımlılığı, alkolizm, obezite, cinsellik kimlik bozuklukları, sapkınlıklar, zeka geriliği ve benzerleri gibi geniş bir yelpazedeki davranış bozukluklarında eyleme dökmenin farklı biçimleri görülür. Eyleme dökme histeriklerde sık görülür. Üstbenliğin sınırlayıcı ve düzenleyici etkisinden yararlanamayan histerikler akıllarına geleni eyleme dökebilirler. Obsesif nevrozda kişi kirlenmiş hissettiğinde ellerini tekrar tekrar yıkayarak eyleme dökebilir. Depresif nevrozda intihar bir eyleme dökmedir. Bazen kişi yaşam ve ölümü karıştırarak ölümü bir kurtuluş, sıkıntısız bir yaşama geçiş olarak görmeye başlayabilir. Ya da depresif nevrozdaki ölüm istekleri, ruhsal olarak ölü anne ile kaynaşma çabasının yinelenmesi olarak yaşanabilir. Depresif nevrozdaki eylemsizlik ve isteksizlik eyleme dökememe açısından incelenebilir.

Eyleme dökme "bastırılmış olanın geri dönüşü" olarak yorumlanabilir.

Zamanla eyleme dökmeye, istenmeyen bir durum ve analitik sürece karşı gelişen basit bir direnç olarak bakılmasının yanında, bir bilgi kaynağı ve özel bir iletişim ve ifade etme şekli olarak görülmeye başlamıştır.

Birçok yazar, bir uyum biçimi olarak eyleme dökmenin “olumlu” yönlerinin altını çizmiştir. Blos (1963) ve Anastasopoulos (1988), ergenlerde, kendiliğin bütünlüğünü koruma gereksiniminin bir yansıması olarak eyleme dökmenin koruyucu ve uyum sağlayıcı işlevleri üzerine yazmışlardır. Diğer yazarlar (örn. Mitscherlich-Nielsen, 1968 gibi), yorum ve içgörünün ardından gelen eyleme dökmenin “deneme” davranışı olarak değerine değinmişlerdir.

Eyleme dökmede davranışsal bir boşalım vardır ve ancak psikanalitik bir çerçeve içinde yorumlanabilir. Seans sırasında ortya çıkan eyleme dökmelere "seans içinde eyleme dökme (acting in)" denmiştir.

Eyleme dökmenin; gerçekleştirme (actualization), yeniden sahneleme (enactment) ve oyun ile bağlantıları vardır.

 

Hasta ve Analist, Alex Holder , Joseph Sandler, Çev: Serhat Yücel , Algın Köşkdere , Taner Özek, Derinlemesine Çalışma Bölümünden özet çeviri (italik olmayan kısım)

Comprehensıve Dıctıonary of Psychoanalysıs, Akthar, S., 2009, Karnac Books, London.

International Dictionary of Psychoanalysis, Editor in Chief Alain de Mijolla, 2005, Thomson Gale, USA.

Psychoanalytic Terms & Concepts, Auchincloss, EL, Eslee S. 2012, American Psychoanalytic Association, Yale University Press, New York.

The Language of Psycho-Analysis, Laplanche, J., Pontalis, J.B. (1973). Çev: Donald Nicholson-Smith, The International Psycho-Analytical Library, The Hogarth Press and the Institute of PsychoAnalysis, London.