• PSİKANALİZE GİRİŞ

  • KENDİLİK VE NESNE
    İLİŞKİLERİ

  • PSİKANALİZ

  • PSİKANALİTİK
    PSİKOTERAPİLER

  • PSİKANALİZLE
    SANAT-I-YORUM

İLKEL ÜLKÜLEŞTİRME VE DEĞERSİZLEŞTİRME

İLKEL ÜLKÜLEŞTİRME VE DEĞERSİZLEŞTİRME

Bu düzenek, yapay ve patolojik olarak iç ve dış nesnelerin “iyi” ve “kötü” niteliklerini arttırarak bunları ya tamamıyla iyi ya da tamamıyla kötü olarak görme eğilimini güçlendirir. İlkel ülküleştirme; gerçekçi olmayan, bütünüyle iyi, güzel, akıllı veya güçlü tasarımlar yaratır. İlkel değersizleştirmede ise bütünüyle kötü ve aşağılık tasarımlar oluşur. Hasta terapiste; ülküsel, tümgüçlü ya da tanrısal bir figürmüş gibi hayranlıkla, beğeniyle ve aşkla yaklaşır. Sanki hastanın, ülküleştirdiği kişiye gerçekdışı bir bağımlılığı var gibidir. Terapist ya da başka bir ülküleştirilmiş kişi, eşit güçteki (ve aynı oranda gerçekdışı olan) “bütünüyle kötü” nesnelere karşı olası bir işbirlikçi olarak görülür. Böyle geçen seansların ardından terapist kendisini çok iyi ve güçlü hisseder.

Genellikle ülküleştirme hızla tersine döner, bu defa terapist güçsüz, anlayışsız, beceriksiz, çaresiz biri oluverir. Bağımlılık inkar edilir ve aşağılık terapistten hemen uzaklaşılır. Böyle seansların ardından terapist kendisini kötü, değersiz ve pislikmiş gibi hisseder. Bu sırada hasta da kendisini kötü, mutsuz ya da suçlu hissediyordur.

Bazen ülküleştirilen dış nesne ile bir bağ yoktur, tamamen hayalidir. Ya da seansta sürekli olarak böyle mükemmel birisini anlatır. Bazen de kişi ülküleştirdiği nesne ile çok yakın olmak, onun bir parçası olmak ister. Bu yönde çaba harcar. Ülküleştirilen kişi durumu kavramaya zorlayabilir ve bundan korkabilir.

Klinik Örnek:

İlkel ülküleştirme seansta etkin olduğunda terapist dünyanın en kıymetli, en anlayışlı, en yararlı terapisti olurken olumsuz yönleri inkâr edilir. Bu yanılsama ya bir direnç geliştirir ya da kısa sürede tersine döner.

Depresif nevrozda ilkel ülküleştirmeye, başkalarının (sıklıkla bir eş ya da yakın arkadaş) değerini gözünde büyütme eğilimleriyle karşılaşılır. Kendilerinden başka herkesi büyük, güçlü ve anlayışlı gören depresif nevrozlu kişi bunu, genellikle nesneyi "yutmaya" kadar gidebilen düşlemsel saldırganlığına ve nesneyi "yok edebildiği" için ortaya çıkan bilinçdışı suçluluğa karşı bir savunma olarak kullanır. Ülküleştirme bu sırada karşıt tepki kurmayla birlikte çalışır. Bu savunmanın çöktüğü yerlerde, örneğin ülküleştirilen kişi büyük bir hayal kırıklığı yarattığında, hasta depresyona girer.

Nevrozlardaki ülküleştirmenin sınırda patolojilerdekinden farkı; olumsuz özelliklerin inkârının azalması ile daha gerçekçi bir algılama ortaya çıkmasıdır. Bastırma ön plandadır. Bu aynı zamanda ülküleştirmeye bir süreklilik ve gerçekçilik kazandırır. Ülküleştirme sırasında olumsuz, değersiz, yanlış ya da çirkin ögeler ilkel ülküleştirmedeki kadar yoğun biçimde inkar edilmez.

Ruhsal gelişim açısından ilkel ülküleştirme çocuğun ebeveynleriyle özdeşimini güçlendirir. Ortalama bir ailede çocuk ve anne-baba arasındaki ilişkide olumlu olaylar daha sık yaşanacağından anne-baba sıklıkla tümgüçlü ve yüce olarak algılanır ve bağ sürer. Anne ve baba çocuğun her ihtiyacını gideren yönleriyle tanrı gibidirler. Bağımlılık durumu güven veren bir biçimde pekişir. Çocuğun ilkel korkularına karşı onu dünyanın en güçlü ve mükemmel anne-babası korumaktadır. Anal dönemde ebeveynlerle bir çatışma olduğunda bir çift olarak anne ve babanın varlığı, birisi kötüyken diğerinin iyiliğini sürdürerek olumsuz yaşantıların aile içinde işlenmesine olanak tanır. Anne çok iyi olduğunda değersizlik ve kötülük babaya yansıtılabilir. Anne-baba arasındaki sevgi bağı ve bu kötüleştirilmeler ile oynayabilme bölmenin bütünleşmesinde önemlidir.